Ramazan’ın aynasından yansıyanlar

Hayatın akışında sık karşılaştığımız ve alıştığımız şeyler üzerinde pek düşünme gereği duymuyoruz genelde. Günlük, aylık ya da yıllık rutinlerimiz içinde yer alan tecrübeler bizi pek zorlamıyor ve şaşırtmıyor. Biraz daha yeni olanın, bilinmeyenin peşine düşüyoruz hemencecik. Bildiğimizi zannettiğimizi cepte diye kabul ediyoruz. Halbuki bazen geri sarmak, hikâyeyi yeniden yazmak, hikâyenin içinde kaybolup gidenleri aramak gerekiyor. Alışkanlıklarımız, rutinlerimiz hayatı kolaylaştırıyor kolaylaştırmasına da diğer taraftan farkındalığı, tefekkür ve tedebbürü zayıflatıyor. Bizi bakar kör haline getiriyor.

Bütün bunları neden söylüyorum diye merak ediyor olmalısınız. Amacım ve niyetim Ramazan üzerine yeniden ve yeniden düşünmek. Hepimizin Ramazan ile yıllara sâri bir tanışıklığı ve dostluğu var. Ramazan, hepimizin ortak tecrübeleri kadar bireysel ve kültürel olarak farklı deneyimleri de içeriyor. Dolayısıyla hepimizin zihninde ve gönlünde Ramazan’a dair derin izler ve zengin hatıralar var. Biraz bunların ötesine geçip yeni bir pencereden Ramazan’a baksak neler görürüz acaba?

Bu gözle baktığımda benim yeni fark ettiklerimi kısaca sizlerle paylaşmak isterim. Ramazan’ın habercisi hilal ile başlayalım örneğin. Hilal’i gözlemleyip üzerine düşünsek nereye varırız acaba? Hilal bize ne söyler? İnce bir çizgi olarak ufukta beliren ve kaybolan hilal varlıkla yokluk arasında çok ince bir çizgi olduğunu anlatıyor sanki. Ufacık bir nokta olarak hayata başlıyoruz, hilalin dolunay evresi gibi en enerjik, en verimli dönemleri görüyoruz sonra hilalin kayboluşu gibi bütün enerjimizi kaybediyor ve sönüp gidiyoruz. Tabi tıpkı hilalin yeniden doğuşu gibi yeni bir hayat da inanıyor ve kendimizi oraya hazırlamaya çalışıyoruz.

Oruç ve Kur'an ilişkisine dair yeni bir pencere açsak ne görürüz acaba? Kur’an'ın Ramazan’ın sonlarına doğru Kadir gecesinde indirilmeye başlandığını dikkate alırsak kendi kişisel hikâyemizdeki Kur’an’a giden yolda, Ramazan farklı bir anlama bürünüyor. Yeryüzüne Hz. Peygamber aracılığıyla indirilen Kur’an’ı bireysel olarak gönlümüze nakşedebilmek yani satırdan sadırlara indirebilmek, kendimizi buna hazır hale getirebilmek için oruçla kendimizi arındırmamız gerekiyor sanki. Zira kirli kapta temiz su durmaz. Ramazan bizi Kur’an ile hakiki anlamda irtibat kurmaya hazırlıyor. Saf hakikati alabilecek saf bir kalbin imkânını aralıyor. Kadir gecesinden önce girilen itikaf da bunun bir başka merhalesi oluyor. Hz. Peygamberin vahiy ile tanışma sürecini bir hatırlayalım. Hz. Peygamber Kur’an kendisine inzal olunmazdan evvel aylarca Hira'ya gidip kendini ilahi bir terbiyeden geçirip vahye hazır hale gelmedi mi? Orucu her yönüyle tam manasıyla orada tecrübe etmedi mi? Yer konuda olduğu gibi Kuran ile muhabbetimizde de Hz. Peygamberin bu tecrübesini örnek almak gerekiyor diye düşünüyorum.

İftara bir bakalım şimdi de. İftar, bir farkındalık sofrası sanki. Her gün canımız istediğinde içtiğimiz ve kıymetini takdirde aciz kaldığımız su, iftar sofrasında bambaşka bir değer ve anlam kazanıyor. Her gün pek de umursamadan çöpe attığımız kuru ekmeğe bambaşka bir nazarla bakar duruma geliyoruz. Elimizin altındayken kıymetini bilmediğimiz ufak görünen büyük nimetlerin kıymetini takdir noktasında bir farkındalık geliştiriyoruz iftar sayesinde. Özellikle iftar saati yaklaştıkça bu farkındalık hali daha da artıyor.

Ya sahur ne söyler bize? En tatlı ve en derin deminde uykudan uyanmak, uyanıklığı uykuya tercih edebilmek de bize bir şeyler öğretmeli değil mi? Sanki bunu yaparak hayatın içinde duçar olduğumuz gaflet uykusundan uyanmak için de sahurda olduğu gibi niyet ve güçlü bir iradeye ihtiyacımız olduğunu söylüyor bize. Gaflet uykusunun en derin noktasındayken uyanmak, şöyle bir silkinmek, aklımızı başımıza almak ve gönlümüzü kana kana manevi lezzetlerle doyurmak gerekiyor.

Bir bütün olarak bakıldığında, teknik bir kavramla ifade etmek gerekirse Ramazan, İslam’ın ziplenmiş halini andırıyor. Oruç, baş ibadet olarak öne çıksa da aslında dinin bütün olarak yaşanmasına dönük bir eylemlilik hali kendini gösteriyor. Orucun içinde yoğun bir namaz eğitimi, yoğun bir Kur'an eğitimi, yoğun bir infak eğitimi ve yoğun bir ahlak eğitimi var. Biz sadece oruç tutmuyoruz ramazanda; bana kalırsa İslam’ı, Müslümanlığımızı bütünlüyoruz. Müslümanca bir yaşantının provasını yapıyoruz her sene. Bu provayı kalan on bir ayda süregiden bir yaşantıya dönüştürmek ise bize kalıyor.

Bir de siz bakın bakalım, Ramazan’dan gönül dünyanıza yansıyanlar neler var?


 

YORUM EKLE