MEHMET RAGIP KARCI  

Mehmet Ragıp Karcı
Mehmet Ragıp Karcı

Allah’tan rıza ve af diliyorum 

Ramazan'ı  ben mi geçiriyorum, Ramazan mı beni geçiriyor bilmiyorum. Geçenlerde bir yazarın dediği gibi ben Ramazan'ı tanımıyorum; o da beni tanımıyor. Benim ihtiyar yüzüme bakıp, getirdiği rahmeti işaret ediyor. Rahmete uzanmak bir göz kırpışı kadar yakın. Galiba benden başka herkesin hissesini yerine teslim etmiş. Herkesin kendine düşeni aldığı belli. Bakalım ben uzanabilecek miyim? Uzanabileceğim kuvvet de o rahmetin içinde de, nefsim ne buyuracak bakalım. Ben ihtiyarladım da Ramazan gencecik. İnsanla beraber gönderildi. İlk gönderildiği an gibi tâze. Şimdi ona bakıp ben de “Âh nerede eski Ramazanlar?” demeli miyim? Şimdi günahlarımdan söz etsem, dost diye bildiklerimin “ Hangi günahlar? Nerede işledin? Nasıl işledin?” diyerek meraka düşmelerinden korkuyorum. İçlerinde yatan YAMTAR ruhunu yerinden azdırıp Yamtar’ın ölürken bile yemeye çalıştığı but gibi Müslüman kardeşlerinin etine iftar niyetine abanacakları aklıma geliyor.

Bir taziye ziyaretinde uğradığım itham ve iftirânın intikamını Ramazan’dan bekliyorum. O geceden sonra söz konusu edildiğinde “Benim emâneti yerine ulaştırdığımı Allah biliyor. Ulaştırmadıysam Allah’ın ve müminlerin laneti üzerime olsun” diye dua etmiştim. Bakın işte size günah. İsteyenler yürekleri çatlayasıya kadar kullanabilirler. Şimdi kalbimin kırığını tamir için kalkmış “iftiracılar için yaşasın cehennem” diyorum.

Yine bir günah. Ramazan bana ne yapsın?

Eski Ramazanlar tahattürü yalan olmasın diye kendime soruyorum bunları ve Yamtarlara bir de ben kemik atıyorum… Ramazan'ı nasıl geçiriyorsun sorusuna nasıl cevap verilir bilmiyorum. Yiyor, içiyor, yatıp kalkıyorum. Bir de Allah'tan rıza ve af diliyorum. Vay be!

Kalbime ve gönlüme dua etmeli benim. Allah beni, gönlümü ve kalbimi kendinden râzı etsin. Ramazan’dan bu duaya şefaatçi olmasını diliyorum.

Yazının sonunda aklıma bir Konya türküsünün iki mısrası geldi: Beyler besler merak için tazıyı / Kadir Mevlâm böyle yazmış yazıyı.

Sözünü  ettiğim mesele bey sofralarına sofra sahibinin essahtan bey olduğunu sananlar için ibret olsun diyedir. Hizmet karşılığı olduğunu bilmeden itibar etmemeli. Nasıl olduğunu anlamak da maharet ister. En iyisi sonunda hizmet ile ilgili iftiraya merak için beslenilen tazının hırlamasına, beyin eğlencesine meze olmak var. Türkü dinleme kılavuzunda daha geniş anlattım. Ramazanı nasıl geçiriyoruz? Sahi nasıl geçiriyoruz

 

Bünyamin Yılmaz
Bünyamin Yılmaz

BÜNYAMİN YILMAZ 

37 yıllık hafızam sular altında 

Tahmin edilebileceği gibi medyayla ilintisi olan hemen herkesin yoğun bir gündemi vardır Ramazanda. Benimse satırbaşlarım var. Manevi havasından solumanın yanı  sıra ayaklarımız Sultanahmet civarından geri kalmaz. Kitap fuarı  kitapla okuru buluşturduğu gibi yayıncıyla gazeteciyi, yazarı  da bir araya getirir. Ramazan etkinlikleri vardır İstanbul’un dört bir yanında, yorgunluklar çabuk geçer, zihin oraya doğru ilerler. Her sene kendi kendinize söz verdiğiniz iftar davetlerine gitmeme kararından cayarsınız. Kıramayacağınız dostlar ve büyük hatırlar vardır. Kendinizle mücadelede kazanan da kaybeden de yoktur. Bir ramazan daha kendi iç muhasebesiyle geçip gidecekken sel gelir ve yılların birikimi arşiviyle birlikte gazetenizi esir alır. Elektrikler kesiktir ama ders de çalışılacaktır, geliyorum öğretmenim! Ama 37 yılık hafızam sular altında, biri üzüntümü durdursun! 

 

ZEKİ  BULDUK 

Dünya Vicdan Günü, Zeki Bulduk
Zeki Bulduk

Ramazan gören sokaklarda dolaşıyorum 

Ramazan'ı bu aydan öteye geçirmeye çalışıyorum abi.

Her yerin Kerbela'ya, her günün Aşura'ya kestiği günlerde ne yapılırsa onu yapmaya iman ediyorum ama itaat noktasında noksanlarım var. 

Her gördüğüm ademde Hızır'ı, her gecede Kadir'i arayan halim daha da yoğunlaştığından daha bir hüzün yağmuru altında dolaşıyorum Ramazan gören sokaklarda.

Nefahat-ül Üns, Evliya menkıbeleri ve daha çok dua okumaya gayret ediyorum. Biraz da, geç gelip çabuk gidecek bir dostu evde ağırlayan insanların tedirginliğindeyim bu günlerde. 

Allah kerîm… 

 

Vural Kaya
Vural Kaya

VURAL KAYA                                    

 Ramazanım ben ama erinç nerde 

Ramazan’da bir kere sahur vaktine kadar uyumuyorum. Okumalarım açısından geceler daha bereketli diyebilirim benim için. Gündüzleri de öyle çok uyku yok ama! Günlük ortalama 4 saat kadar falan yani. Bu Ramazan bol hadis kitabı okudum. Elimde şu anki okuduğum 4. müsned. Şiir, öykü ve birkaç da hatıra türü okudum ayrıca. Hiç film izlemedim. Dışarıyla irtibatım oldukça zayıfladı. Bir de hafızlığımı sağlıyorum bu arada. Aslında tam zamanı gelmişken bir itikaf şart. Ama nerde o disiplin? Pakdil amcanın deyişiyle, nerde o “erinç” bende?

 

Esra Elönü
Esra Elönü

ESRA ELÖNÜ 

 Ramazanı  kimsesiz yaşamayı seviyorum 

Mızıka sesi, ezan sesi, yürüyüş… Durup bana bakan bir karga ve yediğim hiçbir şey yok midemi kilitleyen mükemmel tenhalık beni diriltiyor. Ramazanı kimsesiz yaşamayı  seviyorum hiç kimsesiz. Çekirdekle iftarımı açıyorum çıt çıt çıt… Okuduğum her şey midemin boşluğundan yankılanıp direkt zihnime yapışıyor yani algılama problemim yok, sonra Allah’la randevular başlıyor, secde dik başlılığımı susturuyor. 

 

CESUR KÜÇÜK 

Cesur Küçük
Cesur Küçük

Küçükken hep pilav yapardı  annem 

Ramazan zor geçecek diye düşünüyordum ama kolay geçiyor. Bunda tatil olmasının etkisi de büyük galiba. Çok susayacağımı düşünürken, hiç susamıyorum. Günler uzun diyordum ama çarçabuk akşam oluyor. Vardır bir hikmeti. Tarlada çalışan bir çiftçi olsaydım çok zor geçerdi ama. Köyü anamı babamı aradığım zaman onların bayağı zorlandıklarını hissedebiliyorum.  

Ramazan nasıl geçiyor? 

Bu soruyu içinde yaşadığımız  şehir ile birlikte değerlendirmek gerekiyor. İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden.. Ramazan idrak edilecekse burası o şehirlerden birisi. Her yerde bir telaş hakim. Sokaklarda Ramazan’ın geldiği belli oluyor. Bazı şehirlerde bu pek belli olmaz.

 Sahuru evimde yapıyorum. Kahvaltılık  şeyler yemeyi tercih ediyorum. Küçükken hep pilav yapardı  annem sahurda. Tok tutuyormuş. Ben henüz pilav yapmaya cesaret edemedim.

İftarda pek evimde duramadım. Bir gün bir arkadaşta, bir gün bir dergide, bir gün bir dernekte, bir gün bir lokantada... 

 Az önce odama giren iş  arkadaşım “Bayrama da az kaldı!” dedi. Sahi bu Ramazan’ı da bitirdik. Seneye Allah kerim.

 

Mehmet Sait Çakar
Mehmet Sait Çakar

MEHMET SAİT ÇAKAR 

Ramazan Bize "Ağır Ol Bakalım" Diyor 

Ramazanla birlikte çevremde oruç tutanlar gibi benim de huyum suyum, tadım tuzum değişti. Durdum ve çoğu günüme buruşturup çöp tenekesine attığım bir kağıt parçası muamelesi yaptığımı düşündüm. Bediüzzaman'ın çöpe atacağı kağıdı bile buruşturmadan, katlayarak çöpe attığı, bunu gerekçelendirirken de "İnsandaki tahrip hissini kuvvetlendirmemek lazım." dediğini duymuştum. Evet, muazzam bir kontrolsüzlükle kendimize zulmetme lüksümüz yok. İşte değişik dinlerde de bulunan bir ibadet olarak oruç, kişinin kontrolsüz atılganlığını frenleyen bir etkiye sahip. Açlığın insanı saldırgan ve öfkeli kılmasına rağmen bu böyle. Oruç tende takatimizi kesiyor, birilerini bulup sohbet etmek bile geçmiyor içimizden ve yalnızlaştırıyor böylece bizi. Gündelik hayatta beslenmenin ve bunun sonucunda tuvalete gitmenin günümüzü daraltan birer duvar olduğu ayrıntısı, Ramazan orucu tutulurken fark edilebiliyor. Dolayısıyla oruç günlerinde, tasavvufçuların bast-ı zaman dediği şekilde soyut olarak değil de, bilakis gayet somut bir fark edişle zaman genişliyor, vakit bereketli oluyor. Daha fazla okuyup yazabiliyor insan. Nuri Pakdil'in "Hız bilgeliğe aykırıdır!" tespitini doğrularcasına insanoğlu bu kutlu ayda sakin, daha sakin, çok daha sakin; dolayısıyla daha bilge olabiliyor.

 

Adem Turan soruşturdu