“Allah’a güven, vekil olarak Allah yeter.” Ahzab Suresi/3
Bulgaristan'ın Dobriç vilayetine bağlı bir sahil kasabası Balçık. Vikipedi'de 12000 nüfusunun olduğu yazıyor ama özellikle çoğu gencin çalışmak için İngiltere, Almanya gibi ülkelere gittiğini öğreniyoruz. Bu nüfusun yaklaşık 3000'i Türk ve Çingene Müslümanlardan oluşuyor.
Ramazan her yere geldiği gibi bu şirin kasabaya da geldi. Bir kez daha vatan neymiş anladım. Burası bu Müslümanların vatanı olamamış. Onlar da zaten kendilerini buraya ait hissedemiyorlar. Özellikle de Türk nüfusun gönülleri hep Türkiye'de. Burada garip kalmışlar. İçim acıyor.
Burada Ramazan’ı bırakın sokaklara, evlere getirmeyi; camiye bile getirmek büyük marifet. Haberin başındaki ayeti sizlerle bu yüzden paylaştım. Her yerde olduğu gibi Balçık'ta da vekil olarak Allah (c.c.) yetiyor. Her gün camilerinin kilidini açan bir imamları var: Ehlin Hoca. Firavunun şehrine Hz. Musa'yı gönderen Rabbimiz (c.c.) onu da burada elçi kılmış: "Kardeşim Harun, onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl, böylece seni çok tesbih edelim. Ve seni çok zikredelim.” (Taha Süresi, 30-34)
Allah Hz. Musa'nın duasını kabul ettiği gibi belli ki Ehlin Hocanın da duasını kabul etmiş. Teravih vakti geliyor. Müezzin, kardeşi Ennur! Bu iki genç adama bir zamanlar ders vermiş Makedon hocadan Allah (c.c.) razı olsun.
Sonra, buraya balıkçılık için gelen iki kardeş daha var. Bizim yakından tanıdığımız Berkant Abi! Kendisi imam-hatipli. Teravihin son 4 rekatına da o imamlık ediyor. Bitişinde okuduğu Amenarrasulü ile Balçık halkı diyetini ödüyor adeta.
Erkek çocukları şimdiye kadar hayal bile kurmamışlar
Cemaat hiç yok nerdeyse. Teravihte belli üç adam var sadece. Hanımlardan da bir iki kişi, gerisi hep çocuk. Oynamaya geliyorlar, gelsinler de. Ehlin Hoca şakayla karışık, "camiyi kapatıp kreş açacağım!" diyor. Küçük yüreklerin kıymetini bilen bir hocanın bu kasabada görev yapıyor olması bizleri mutlu etmeye yetiyor.
Burda yaşam şartları, imkânsızlıklar, çevre gibi sebeplerden dolayı okuması gereken ama okuyamayan çocuklar var. Onbir yaşındaki Deniz abisinden, babasından gördüğü kadarıyla, "Okusak bile iş yok hocam!" diyor. Oysa elini tutan birileri olsa, hem kendine hem ümmete faydası çok olacak bu çocuğun. İlk dersimizde çocuklara hayallerini sormuştuk. Gördükleri dağın ötesinden haberleri yok. Kızlar kuaför, aşçı olmak isterken, erkek çocukları şimdiye kadar hayal bile kurmamışlar. Ya çalgıcı ya da garson olacaklar! Ellerimi açtım; rahmet ve hayır kapılarının ardına kadar açıldığı, semanın meleklerin sedalarıyla inlediği şu mübarek Ramazan gününde "Rabbim bu çocukları zâyi etme!" dedim.
Biz buralara Viyana'dan geliyoruz. Wonder Derneği çatısı altında oturup konuşmuş, daha sonra yola çıkmış 17 arkadaş! Her birimiz Bulgaristan'ın farklı yerlerinde çocukları eğitiyor, hanımlara ve beylere sohbetler veriyoruz. Ramazan boyu burdayız. Onlarla beraber iftar açıyor, Rabbin huzurunda duruyoruz. Çocukların üzerine Allah (c.c.)'ın tohumlarını serpip, onları yine Vekil olan Rabb'e bırakacağız. Gün gelecek tohum filizlenecek. İslam’ın nuru burda kaldığı yerden parlamaya devam edecek...
Ebru Polat yazdı