Dinimizin sütunlarından biri olan oruç ibadetini yaşantılamaya çalıştığımız Ramazan, insanı bazı hasletlerinden geri tutan, yavaşlatan, durup varoluşu üzerine düşünmesini sağlayan veya bunun önünü açan bir zaman dilimi olarak karşımıza çıkar.
Zayıf ve kırılgan bir varlık olan insan, bu acziyetinden bile verme durumunda olduğunda, aslında Allah'ın lütfu da kendini beklemektedir. Sonunda gelen bayrama adeta bir mukaddimedir, o olmadan Bayram hasıl olmaz zira.
Hepimizin bu coğrafyada Ramazan'a dair hatıraları muhakkak vardır. Çocukluktan başlayarak, ilk gençlik ve olgunluk dönemlerinin ayrı ayrı tatlarıyla bezeli bu günler, takvimin dönmesiyle değişik mevsimlere rastgelen mübarek günler bir şekilde insanın hafızasına nakşolunur.
Türkiye’nin yaşadığı travmatik modernleşme sürecinin uzantısı olarak değişen/ değiştirilen hayat tarzlarının farklı tezahürlerinden biri olarak ortaya çıkan dine uzak yaşantı şeklini sürdürdüğüm üniversite yıllarında, açıklamakta en zorlandığım konulardan biri oruç tutan insanların, öğrencilerin katlandıkları bu kendini verme, fedakarlığa katlanma eylemiydi. Sol toplumcu düşünce, her türlü imtina, yoksun kalma, edinmeme, sahipsizlenme fikrini ve fiilini savunuyorken, dine duyarlı insanlar bir ay gün boyunca kendilerini en temel ihtiyaç konumlarından geri bırakıyorlar, değersizliyorlardı.
O bakımdan, maddi değerlendirmeler temelinde de olsa, insanlığın kanaat sınırında yaşamasını oldukça savunan dini yaklaşıma yine de bir yakınlığım vardı. Ramazan'ın toplu bir şekilde yaşanmasının da insana bir dayanışma, kim olduğunu hatırlama, kardeşlik, ortak kader duygusu verdiği açıktır.
Serbestliğe göre bir kendine çekidüzen veriş, sınırlarını, ölümü aklediş, mahviyet duygusu gibi hasletler yine bu mübarek ayın bize kazandırdıkları, yeniden gündemimize soktuğu hayat alanlarıdır.
Hicaz’da bu ayda (diğer zamanlarda da olabilir) bulunduğunuzda, namaza ayarlı hayat düzenlemesine kendinizi kaptırdığınızda, adeta hayata sadece ibadet etmeye geldiğiniz hissiyatına kapılmadan edemiyorsunuz.
Böylesi manevi bir iklimin ve rayihanın tüm bir dünya sathını kapladığını düşündüğünüzdeyse, insanlık için nasıl bir dönüşümden geçip nelere mazhar olacağını hayal etmek bile insana hoş bir huzur ve heyecan veriyor. Allah encamımızı hayreylesin.
İhsan Kabil yazdı