Ramazâniyye, divan şairlerinin Ramazan ayı vesilesiyle padişahlara, yüksek rütbeli kişilere ve hâmilerine sundukları çoğu kaside şeklinde olan manzumelerin genel adı. Bunların arasından tasavvuf ehlinin yani mutasavvıfların yazdığı bazı Ramazâniyyeler ilahi olarak bestelenmiş. Bir de teravih namazının rek‘at aralarında okunan ilahilere de, namaz sonrasında çekilen âminler ve besteli kasidelere de Ramazâniyye deniyormuş. Bunlar mı Ramazâniyye, yoksa daha özel bir manası mı var mı? Uygulaması nasıl? Bütün bu ve buna benzer Ramazâniyye’ye ait bilmemiz gereken ne varsa soralım istedim Mehmet Kemiksiz hocamıza...

Ramazâniyye ne demektir hocam?

Ramazan ayına mahsus yazılmış manzum yani şiir anlamında ne varsa edebi manada hepsi Ramazaniyyedir. Ramazâniyyelerin yerel dillerde kullanılan adları da vardır. Mesela çoğu yerde ‘Ramazan Beyit’i diye de adlandırılır. Özellikle Anadolu’da köy kesimlerinde, sahura bir saat kala mahalle imamları bunlardan irticâli olarak okur, sonra salâ verir. Bir süre ara verir, imsâk vaktine yakın Arapça güfteli beyitler okur. Bu da temcid olarak bilinen metinlerdir. Sonra da ezân okumaya başlar. Zaten temcid okunmaya başlanınca imsâke çok az bir vakit kalmış demektir. Özellikle Ramazan ayını, orucu, teravihi, ibadeti, tesbihi, Kadir gecesini, sahuru, imsaki, itikâfı, mukabeleyi anlatan; Ramazan'ın gelişine merhaba, gidişine elveda ile seslenen şiirler besteli olarak teravih aralarında okunur. Niyâzî-i Mısrî Hazretleri’nin şu güftesinde olduğu gibi:

Gah u tesbih ü senâ vü zikr ile

Gah tahmid ü dua vü zikr ile

Can bulurdu mürde diller nur ile

Hasreta gitti mübarek ramazan

Yani hazret diyor ki:

Bazı zaman tesbîh, senâ ve zikr ile

Bazı zaman tahmîd, düâ ve şükr ile

Can bulurdu ölü diller nûr ile

Hasretâ gitti mübarek ramazân.”

Ya da Bahtî mahlası ile şiir yazmış olan Sultan I. Ahmed’in nutk-u şerifinde olduğu gibi:

On bir aydır gideli bizde çekerdik hicran

Merhaba etti bizimle yine şehr-i Ramazan."

Aynı şekilde, Abdu’l Ehad Nuri Sivasî’nin Ramazâniyyesi gibi:

Ey şehr-i nuzul-i sure

Bais oldun çok surure

Garkeyledin bizi nure

Şehri Ramazan Merhaba

Örnekleri çoğaltabiliriz:

Sâye saldı ehl-i îmân üstüne

Hamdülillâh geldi mâh-ı Ramazan

Doğdu ol nur ehl-i irfân üstüne

Hamdülillâh geldi mâh-ı Ramazan” (İsmâil Hakkı Bursevî)

"Cümle aya sultân olan

Dertlülere dermân olan

Hakk'dan bize ihsân olan

Oruç ayı geldi yine." (Üftâde Mehmed Muhyiddin)

Kılınan her teravih namazının arasında genelde ilahi okunmuyor ki... Acaba kastedilen Enderûn terâvihi mi? Yani Enderûn terâvihinin rek‘atleri arasında okunan ilahiler mi Ramazâniyye?

Bundan kırk-elli yıl öncesine kadar Enderun’da yetişmiş selâtin camilerin imam ve müezzinleri ile onların yetiştirdiği talebelerinin görevli bulunduğu İstanbul’daki her selâtin camiinde bu Enderûn usûlü terâvih ve Ramazâniyye uygulaması zaten vardı. Özellikle imam ve müezzinlerin tenkisi ile, hatta bire düşürülmesi ile pek çok selâtin camiinde bu uygulama fiilen sona erdirilmiş oldu. Zira müezzinlerin cumhur olarak icrada bulunmaları için en az üç tane olması gerekmektedir. Şimdi bazı büyük selâtin camilerde bu sayının üzerinde görevli var ancak onlar da bu usûlü meşk etmedikleri için uygulama yine mümkün olmuyor. Bu uygulamanın sıhhatli olması için imam ve müezzinlerin yeteri kadar sayıda olması ve tervihi ve müezzinlik icralarını bir usûl ve erkân dâhilinde makam tezyinini dikkate alarak meşk etmeleri zorunludur. Ayrıca sadece ilahi okunması şart değil. Yine Anadolu’da ve farklı yörelerde tervîha aralarında İhlas süresi okunur, bazen bir kişi içinden gelir bir kaside, bir naat, bir münacat seslendirir. Bolu’nun bazı ilçelerinde böyle adetler hâlâ var mesela. Teravih biliyorsunuz “Tervîha” kelimesinin çoğuludur. Tervîha da anlam olarak rahatlama olduğu için bazı yerlerde teravih namazının her dört rek‘atinde bir şerbetler ikram edilir, salavatlar okunur, bir müddet beklenir, sonra bir sonraki tervîhaya kalkılır.

Ramazâniyyeyi musiki ile ilk buluşturan kim? Siz misiniz yoksa? Çünkü bu konuda pek bilgi bulamadım da…

Hayır, tabiî ki biz esasen önceki devirlerde bestelenmiş ramazâniyyeleri okuyarak başladık ilk çalışmalarımıza... Pek çok bestekârımız Ramazan ilahileri, temcitler, salavatlar, tesbihler bestelemişler. Bizler yeni ve yakın dönem yazılan şiirlerden mesela Alvarlı Efe Hazretleri gibi ve bizim yazdıklarımızdan besteleyerek daha ritmik ve kolay icra edilebilir ve akılda kolay kalan melodileri dizerek yeni eserler vermeye çalıştık. Şunu da bilmek lazım ki; Şehzade Mahmut Şevket’in el yazması defterinde otuz gün her gece icra edilen eserlerin listesi yer almakta, bakıldığında pek çok tevşih, büyük usûllü eserler hatta bazen ayinlerin bir selamı da iki tervîha arasında icra edilmiştir.

Şehzade Mahmut Şevket’in el yazması defteri dediniz. Bizim geçen sene yaptığımız röportajımızda bu konu vardı. Ama bilmeyenlere hatırlatmak meyanında kimdir bu şehzade ve o defteri neden önemlidir sizin için kısaca anlatır mısınız?

Şehzâde Mahmud Şevket Efendi, Sultan Abdülaziz’in torunudur. Şehzâde Mahmud Şevket Efendi’nin sarayda Hırka-i Saâdet Dairesi’nde kılınan Enderûn terâvihlerinde tervîhalar arasında nelerin okunduğunu, kimlerin neleri okuduğuna dair el yazısıyla tuttuğu notlar var. Mahmud Şevket Efendi bu defteri sürgün hayatı boyunca beraberinde götürmüş ve muhafaza etmiştir. Daha sonra bu tarihi vesika Emin Saraç Hocaefendi’ye intikal etmiştir. Bu bilgiler ondan da bize intikal etti. Bu notlar bizim için önemli. Çünkü o döneme ışık tutuyor. O dönemdeki teravih namazlarını ve o namazlarda neler okunduğunu tek tek not ettiği için bu bilgilerden faydalanıyoruz bizler de… Allah razı olsun kendilerinden.

Ramazâniyyelerin de Mi‘râciyyeler gibi bir hikâyesi var mı? Bir ritüeli, bir uygulaması var mı?

Ramazâniyyeler, Ramazan'a dair yazılan tüm manzumlardır demiştik. Bu sadece cami içinde ve teravih esnasında icra alanı olan bir form değildir. Minareden namazgâhlara, hatta birtakım Ramazan sohbetlerinde sahur ve iftar merasimlerinde bu minval üzere eserler okunur. Önemli bir konuda çoğu tenbih ve tebliğ olan Ramazan manileri de Ramazâniyyelerin en önemli parçasıdır.

Yani siz şimdi bize o dönemdeki Ramazan davulcularının da okuduğu ramazan manilerinin Ramazâniyye kapsamına girdiğini mi söylemek istiyorsunuz?

Evet, tam da böyle söylemek istiyorum. Üstelik davulcular bu manileri öyle kuru kuruya değil, bir makam üzere okumaktaydılar ve mutlaka meşk etmiş kimselerdi bunlar.

İmrendim inanın şimdi o günleri düşününce. Şimdiki Ramazan davulcuları iki tıngırdatıp geçiyorlar. Makam yok, mani yok, söz yok...

Ramazan davulcuları da Ramazâniyye şeklindeki manilerini belli bir makamla söylerlermiş. Şimdiki gibi bir davul, bir tokmak, birkaç vezinsiz maniye benzer sözden ibaret değildi yani… Ve özellikle bu işi eski dönem İstanbul’unda o mahallenin gece bekçileri icra ederlermiş. Mahalle bekçisi o mahallenin asayişinden, huzurundan sorumlu olduğu kadar sahurundan da sorumluymuş. Genelde Ramazan davulcuları da mahalle bekçileri olurmuş. Hem mahalledekileri tanıması bakımından da önemli bu. Çünkü kimin kapısında ne mani söyleyeceğini de iyi bilmekte… Her kesime hitap edecek bir şiiri, bir manisi var hafıza heybesinde… Osmanlı’da Ramazan davulcuları kültür adamları, mûsiki bilen, mûsikişinas, şiir bilen, şiir seven, belki şair olan donanımlı kişiler.

Mesela birkaç örnek istesek sizlerden?

Duy sadayı bu gece

Et merhabayı bu gece

Benim devletli efendim

Gördüler ayı bu gece”

...

Eyleyelim vasfı her an

Ne hûb cami’ Eyyûb Sultân

Anda yatan sahâbenin

Rûhunâ biz olur kurbân.”

...

Sahur, iftar, teravihler

Kur’an, mevlid, ilahiler

Sevinir coşar gönüller

Hoş geldin mübarek Ramazan.”

...

Kur’an okuyan diller

Söyler Ramazan için

Lale ile sümbüller

Güller ramazan için”

Peki, bu Ramazâniyye şeklindeki bu manileri duyan insanlar ne yaparmış acaba?

Bu manileri duyan Osmanlı halkı da duyarsız kalır mı hiç? O an kaçılan kapı veya pencerelerden zarif ve kibar bir şekilde davulcuya mendil içinde bahşiş yollanırmış. Davulcu da bunu karşılıksız bırakmayıp hemen:

İmansız ölmeyesin

Dert bela görmeyesin

Dilerim cennetlik ol

Ateşe (cehenneme) girmeyesin” diye dua edermiş yine mani okuyarak.

Ne güzel! İmrenmemek mümkün değil… Peki, hocam, İlk nerede uygulanmıştır Ramazâniyye? Bunu ilk uygulayan kimdir? Uygulaması nasıldır?

Bugün elimizdeki veriler teravih tertibi konusunun Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi’den ve talebelerinden günümüze kadar intikal ettiğine dairdir. Bu da bize gösteriyor ki Enderûn usûlü terâvihler ta o dönemden itibaren vardır. Ramazâniyyeler de tervîhalar arasında okunmaktadır. Ayrıca, Ali Ufkî Bey’in sarayda icra edilen mûsiki’yi kayıt altına aldığı Mecmûa-i Sâz ü Söz isimli yazmasında “Şehri ramazan mireved” gibi Ramazâniyyelerin ve tesbihlerin olduğunu incelediğimizde görebiliyoruz.

Itri'den gelen tertibe göre ilk tervîha, Isfahan makamında; ikinci tervîha, Sabâ makamında; üçüncü tervîha Hüseynî makamında; dördüncü tervîha, Eviç makamında; beşinci tervîha ise Acem Aşiran makamında oluyormuş. Vitir ise Hüzzam ile başlar, Karcığar muhayyer veya Tahir Buselik olarak eda edilirmiş.

Ramazâniyyeler sadece Ramazan ayına mı mahsustur?

Evet, çünkü diğer her bir ayın kendine göre bir özelliği vardır ve o aya ait eserler bestelenmiş ve dergâhlarda okunagelmiştir. Mesela Şaban ayında şöyle bir eser okunur.

Yine şaban mahı erdi

Habibullah mahım dedi

Muharrem ayında da o ayı anlatan beyitler öne çıkar.

Bu günü mah-ı muharremdir muhibbi hanedan ağlar

Bu gün eyyamı matemdir bu gün ab-ı revan ağlar.” (Alvarlı Efe Hazretleri)

Ramazâniyye’de güfte olarak kimlerin eserleri var?

Özellikle Eyüp civarındaki bestekâr ve güfte sahiplerinin eserleri fazlacadır.

Neden Eyüp?

Çünkü Eyüp Sultan Camii bu uygulamanın hiç aksamadan uygulandığı yegâne yerlerin başında gelmekteydi o dönemler...

Pek çok bestekârın kendi güftesini bestelediğini görüyoruz. Bunlardan Abdul Ehad Nuri’nin Ramazâniyyesi meşhurdur. Yunus Emre’nin, Niyâzî-i Mısrî Hazretlerinin, İsmâil Hakkı Bursevî, Üftâde Mehmed Muhyiddin (Üftâde Hazretleri), Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri. Yeni dönemde Alvarlı Efe Hz.'lerinin güfteleri vardır.

Padişahlardan Ramazâniyye güfteleri olanlar var. Biraz evvel belirtmiştim, Sultan 1. Ahmed gibi. Hüdâyî Hz.lerinin de bu meyanda güftesi mevcuttur.

Ol ey Hüdâyî subh ü şam

Zikr-i Huda’da ber -devâm

Meded gitti şehr-i sıyâm

Elveda ey mâh-ı Ramazan

Hocam, bu sene bizlere Ramazâniyye ziyafeti çekecek misiniz?

Kısmet olursa bu yıl da Üsküdar’da Pazartesi ve Perşembe akşamları merkezi camilerde, ki bunun takvimi belli, bu geleneği yaşatmaya gayret edeceğiz.

Hocam, son olarak bize ne söylemek istersiniz?

Son olarak eklemek isterim ki her önemli çalışma gibi bu konu da sadece güzel ses ile halledilemeyecek bir alandır. Mutlaka Ramazan ilahileri meşk etmek gerekir. Tervîhalar arasındaki salavatları, salatı müncieyi, diğer tesbihatı, âminleri ve temcidi ciddi bir eğitim ile öğrendikten sonra huzurlu bir ibadet anlayışına kavuşabiliriz.


 

Fatma Toksoy konuştu