Edebiyat ve şiirin başkenti” Kahramanmaraş, bu yıl yedincisi düzenlenen Uluslararası Kitap ve Kültür Fuarına ev sahipliği yapıyor. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği Kahramanmaraş 7. Uluslararası Kitap ve Kültür Fuarı, sevilen yazarları okurlarıyla Kahramanmaraş Fuar Merkezinde (KAFUM) buluşturmayı sürdürüyor. Bu çerçevede geçtiğimiz gün okurlarıyla bir araya gelen Prof. Dr. Tufan Gündüz, Şah İsmail’in Kürt olduğu yönündeki iddialar hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Gündüz, “Şah İsmailin Kürt olduğunu Ahmet Kesrevi yazar Türkiyeden de Faruk Sümer yazar. Zeki Velidi Togan da Ahmet Kesreviye atfen yazar. Ben de Şah İsmail biyografisini çalışırken Safiyyüddîn-i Erdebîlî’nin menkıbelerini anlatan Safvetü's Safayı inceledim. Oradaki şecerede Fîruz Şâh Zerrîn Külâh el-Kürdî’ şeklinde bir ifade var. Bu şecerede, bu ifade sadece bir tek burada geçiyor. Başka hiçbir kaynakta bu tekrar edilmiyor. Buradan alıyorlar ve Şah İsmail Kürttü diyorlar. Birincisi akademik olarak meseleyi incelenirken her gördüğünüz şecereye bu kesin doğru gözüyle bakamazsınız. Osmanoğullarının şeceresi bile Ertuğruldan sonrası karışıktır. İslam dünyasında şeyhlerin, dervişlerin şecereleri tarikat liderlerinin şecereleri hep Hz. Ebübekire ya da Hz. Aliye dayanır. Bu bir gelenektir. Peygramberlerin şecereleri Hz. Ademe dayanır. İkincisi Şah İsmailin ana dili Türkçedir. Şah İsmail Uzun Hasan’ın torunudur. Şiirleri Türkçedir. Divanı Türkçedir. Saray dili Safevi Devleti boyunca Türkçe'dir” dedi.

BİZİM GÖREVİMİZ SİYASETE MALZEME ÜRETMEK DEĞİL

Tarihçilerin görevinin siyasete malzeme üretmek olmadığını kaydeden Prof. Dr. Tufan Gündüz, sözlerine şöyle devam etti: “Tarih her zaman eğlence için yoktur bazen tarih siyaset için vardır. Siyasetin malzemesi olarak da tarihi kullanırsınız ki devletler ve devlet adamları bunu çok yapar. Bizim görevimiz siyasete malzeme üretmek değildir. Bizim görevimiz malzeme ve bilgi üretmektir. Siyasetçi onu alır ve kullanır. Konuştuğumuz her konu artık tarih oldu. 1508’de Şah İsmail Maraş’a geldi yaktı, yıktı, gitti. Fakat bunun üzerinden beş yüz yıl geçti bu konuştuğumuz konu artık tarih. Yavuz Sultan Selim öleli de beş yüz yıl oldu. Biz günümüzü yaşıyoruz. Dolayısıyla tarihi olaylara da bu tarihin malzemesidir diye bakmak lazım. Siz Timur hakkında aleyhte bir şey söylediğiniz zaman Türkiye’de bunun aleyhte bir ifade olduğunu kimse düşünmez, değerlendirmez. Neden? Çünkü Yıldırım Bayezid cephesinden bakıyoruz. Peki buradaki ifadeleriniz Özbekistan’da duyulduğunda onlar sizin için ne düşünür? ‘Hani biz Türktük, hani biz birdik, aynıydık? Siz neden bizim Timurumuz için kötü ifadeler kullanıyorsunuz’ der. Artık iş siyasete dönüşür. Bu yüzden burada sarf ettiğimiz her cümlenin Türk dünyasının başka yerlerinde bir yansıması olduğunu hesaba katmamız gerekiyor. Örneğin Türkiye Türkleri için Osman Bey ne ise Azerbaycan’da da Şah İsmail aynı konumda. Bunu buradan anlayamazsınız ama oraya gidince fark ediyorsunuz. Çünkü Azerbaycan tarihi çalınmış bir ülkedir ve kendisine bir tarih kurmaya çalışıyor. Kendisine kuracağı tarih de Göktürklerden, Selçuklulardan, Akkoyunlulardan, Karakoyunlulardan geliyor Safevilere. Osmanlı’ya gelmiyor çünkü o coğrafyada. Biz bu coğrafyadayız. O zaman biraz daha dikkatli olmamız gerekiyor Şah İsmail hakkında konuşurken. Siyaset işte orada lazım. Siyaseten bazı şeyleri söyleyemezsiniz.”