Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihine aynı zamanda darbeler tarihi de diyebiliriz. Bu darbelerden biri var ki kendinden önceki darbelere hiç benzemiyor. Değişik, tuhaf… Kimi postmodern darbe diyor, kimi light… Evet, 28 Şubat darbesinden bahsediyoruz. 28 Şubat 1997’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası açıklanan kararlarla başlayan ve her zamanki gibi irticayla mücadele kuyruklu yalanına sığınılarak gerçekleştirilen süreç. Bin yıl süreceğine inanılan ama elli yıl bile sürmeyen garabet… Siyasal sonuçlarını değerlendirmek bir yana, toplum fertlerine derin etkileri olan, insanların hayatlarında yıkıcı travmalara yol açan bir süreç. Özellikle başörtülü kızların eğitim haklarının tırpanlandığı, emek hırsızlığının meşrulaştırıldığı, kimi kızların başını açarak kendileriyle çelişmelerine yol açan hareket. 28 Şubat en çok da kızları yaralayan bir süreç olmuştu. Bin bir emekle üniversite kazanan kızların eğitim hakkı gaspedilmişti. Betül Burnaz da hakkı gaspedilenlerden biriydi. Türkiye’de, vatanında okuma hakkı elinden alınmıştı.
Burnaz bu olumsuzlukları, hak gaspını sinesine çekip belirsizliğin içinde kaybolmadı. Aksine daha çok çalışan, gayret eden bir oldu. Kısmetini, zor da olsa başka topraklarda aradı. Eğitimine Viyana’da devam etti. Viyana Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden yüksek lisans derecesiyle mezun oldu. Akademik eğitimin yanında sanatla da derin bir ünsiyet kurdu. Özellikle resim sanatıyla… Kultur Konzept Austria’da Kültür ve Sanat Yönetimi Programı'nı başarıyla tamamladı. Sanat eğitimine Türkiye, Şam ve Viyana’da devam etti. Karakalem, ebru, hat sanatı ve geleneksel el sanatları, Burnaz'ın üzerinde çalıştığı alanlar. Betül Hanım resim yapmaya ortaokul yıllarında başlamış. Resimlerini Kâbe etrafında oluşturuyor. Kâbe’nin küp şeklinde olduğunu, küp biçiminin geleneksel sanatlarda merkezilik fikriyle alakalı olduğunu söylüyor. Bu merkez fikrini baz alarak resimlerini şekillendiriyor. On iki yıl gibi bir süre yalnızca klasik Kâbe resimleri yapıyor. Daha sonra tarzı biraz kişiselleştirerek farklı bir perspektifle resmine yorum getiriyor.
İhsanın estetik tezahürü olan ilhamların refakatçisidir sanatkar
Betül Burnaz, soyut resim yapıyor. Soyut resim diğer sanat dallarında olduğu gibi Doğu kaynaklı. İslam sanatında figüratif resimlere, heykele sıcak bakılmıyor. Bunun sonucunda Müslüman sanatçılar sembollere dayalı, el becerisini öne çıkaran, akışkan ve ana temayı motiflere yükleyen bir anlayışı geliştirmiştir. Burnaz'ın klasik anlayıştan bir adım daha ötede olduğunu söyleyebiliriz. Batıda aldığı eğitimle ruhundaki sanatı sentezleyebilmiş ve bunu eserlerinde ortaya koymuştur. Betül Hanım sanatı hakkında şunları söylüyor:
“Soyut resim İslam düşüncesinin bağrında yeşerirken, Müslüman sanatkârı da, var olduğu medeniyette özel ve özgün bir konuma taşımıştır. Müslüman sanatkâr, İslam dinindeki figüratif resme olan temkinli yaklaşımla, sembolik ve figüratif olmayan, el işçiliğine dayanan, akışkan, duyguların adeta motiflere yansıdığı, başka bir sanat ufkunu belirginleştirmiş; soyut resmin öncüsü olmuştur. Sanatkâr, hacimli, etrafında boşluk olan, gölgesi düşen, canlı modele yakın oyumlanmış tasvirlerden kaçındıkça, olağanüstü bir hassasiyetle, başka bir estetik anlayışı evirip dönüştürmüştür. Mükemmele ulaşmak için, perfeksiyonist kurallar icat ederek, hayatın anlam zenginliğine katkıda bulunmuştur. Bu manada o, bir gözlemci değil, bir iştirakçi olarak hayata ‘Cemâl’i taşımak üzere yola çıkmış kişidir.
Mükemmeli arayış serüveninde sanatkâr, çoğu zaman eserine imza atarak değil, üslûbu ile kendisine aşina olunan ‘yarı-meçhul bir bilinme’ tarzıyla tarihe etkisini bırakmıştır. Meydana getirdiği eserlerde, sanatın asıl sahibine, bütün fiillerin olduğu kadar güzelliğin de mucidi ve mâlikine, O’na mahcubiyetle yönelmiş /‘yoktan yaratım’ çabasına girmemiş; kendini, varlığa ilişen, ihsanın estetik tezahürü olan ilhamların refakatçisi görmeyi yeğlemiştir. Bu haliyle sanâtkâr, oluşu nispetinde ‘güzel bir şey’ eyleyerek, iyiye ve ‘En İyi’nin sahibine ulaşmaya çalışan yolcudur.”
Memleketinde okuma hakkı elinden alınan, belki de buruk bir şekilde gittiği Viyana’dan önemli bir sanatçı olarak dönen Betül Burnaz, soyut resim alanında dikkat çeken, ilgi gören biri. Viyana'dan İstanbul'a, Budapeşte ve Varşova'dan Ankara ve Sakarya'ya yurt dışında ve ülkemizde birçok sergi açtı.
Burnaz'ın ayrıca ülkemizde ve yurtdışında birçok özel koleksiyonda eserleri bulunuyor. “Deveran Aralığı” başlığıyla bu yıl açtığı sergi gerçekten görülmeye değerdi. En son bu yıl Macaristan’da serginin teması “Lafz-ı Celil”di. Daha önce İstanbul, Ankara ve Viyana’da da sergilenmişti. Sanatçıya uzun ve bereketli yıllar diliyoruz.
Muaz Ergü yazdı
Allah her çabanin her emeğin karşılığını mutlaka vereir, helede bir irtica desisesi ile hakkı gasbedilmiş kulunun emeğini asla karşılıksız brakmaz. Yolun bahtıni açık olsun kardeşim. Daha nice başarılar dileğiyle Allaha emanet ol.