Resulullah, beni azad etti ve benimle evlendi

Peygamberin (s.a.) gelişinden üç gün evvel rüyasında ayın Medine’den çıkıp geldiğini ve kucağına girdiğini görmüş Cüveyriyye Annemiz..

Resulullah, beni azad etti ve benimle evlendi

Peygamber Efendimiz’in hanımlarından Cüveyriyye binti Hâris Annemiz, Benî Müstalik kabilesinin reisinin kızı. “Kavmi için kendisinden daha hayırlı ve bereketli kadın görmedim” diyor Hz. Aişe Annemiz. Asaletin de düşkünlüğün de en zirvelerini görmüş Annemiz.

Asıl adı Berre’dir. Efendimiz Cüveyriyye olarak değiştirmiş. Daha önce amcasının oğlu ile evli bulunan Cüveyriyye Annemiz, Benî Müstalik (Müreysi suyu başında yapıldığı için Müreysi gazvesi de denmekte) gazvesinde önce kocasını kaybetmiş, sonrasında da birkaç günlüğüne özgürlüğünü kaybederek Müslüman askerlerine esir düşmüş.

İslamiyeti kabul etmemekte direnince savaş resmen başladı

Benî Müstalik gazvesi gerçekten zor koşullarda yapılmış bir gazveydi. Zira Ashab-ı Güzîn Efendilerimiz önce Hendek savaşından muzaffer ayrılmışlar. Savaştan henüz gelmişken, o kadar ki Fahr-i Kâinat Efendimiz öğle namazını kılmış, silahlarını çıkarmış başını yıkamakla meşgulken yeni bir hedef daha gösterilmiş Cebrâil’in (a.s) dilinden; “Ya Resulallah! Melekler henüz silahlarını bırakmadılar. Allah, Benî Kureyza üzerinize yürümenizi istiyor.”

Böylece Hendek savaşının yorgunluğu daha geçmeden müminler yeniden cenk meydanına çağrılmış. Gaye, Hendek savaşında İslam ordusunu arkadan vuran Benî Kureyza yahudilerinin sindirilmesi. İslam ordusu Benî Kureyza yahudilerini yirmi beş gün muhasara altına almış.annelerimiz

Bu gazadan da muzaffer dönen İslam ordusu henüz bir ay kadar dinlenmemişken, Beni Müstalik kabilesi başkanının Müslümanlarla savaşmak için adam topladığı haberi yayılmış. Bu haberin sahihliğini araştırmak için bir elçi göndermiş Efendimiz. Elçi, kabile lideriyle görüşmüş ve haberin doğru olduğunu anlamış.

Peygamber Efendimiz ve İslam ordusu hazırlanıp Medine’den yola çıkmışlar. Müslümanların Medine’den hareket ettikleri duyulunca kabile reisi Haris bin Ebî Dırâr’ın çevresinde toplanan kalabalık dağılmaya başlamış ve kendi kabile efradından başka kimse çevresinde kalmamış.

Benî Müstalik kabilesi, Efendimiz’in emriyle Hz. Ömer tarafından teklif edilen İslamiyet’i kabul etmemişler. Bunun üzerine belki bir gözdağı olarak savaş hazırlıklarına başlanmış. Fakat kabile, İslamiyet’i kabul etmemekte direnince savaş resmen başlamış. Kabile, İslam ordusu karşısında direnç gösterememiş ve yirmi tane kayıp vermiş. Müslümanlardansa yalnızca bir kişi şehid olmuş. Birçok ganimet ve esir alınmış. Cüveyriyye Annemiz de bu esirler arasındaymış o zaman.

Düşmanlığı hafifletip bir akraba bağı oluşturabilmek için

Benî Müstalik kabilesinin şefinin kızı olan Cüveyriyye Annemiz, Sabit bin Kays bin Şemmas’a verilmiş. Sait bin Kays’la aralarındaki anlaşma gereği Cüveyriyye Annemiz, kurtuluş akçası karşılığında serbest kalabilecekmiş fakat anlaştıkları miktar biraz fazlaymış. Kendince çözümler düşünmüş fakat işin içinden çıkamamış, nihayetinde Peygamber Efendimiz’e durumu bildirmeye karar vermiş Annemiz.

Cüveyriyye Annemiz Efendimiz’in kapısı önüne gelmiş ve Hz. Aişe Annemize mutlaka Efendimiz’le görüşmesi gerektiğini söylemiş. Hz. Aişe Annemiz, muhabbetinin gayretiyle kapısı önüne gelmiş bu genç kadını önce görüştürmek istemese de ısrarına dayanamayıp görüşmesine müsaade etmiş.

Hz. Cüveyriyye (r.a), içeri girdiğinde çok dokunaklı bir konuşma yapmış. Kendisinin esir edilen kabilenin reisinin kızıyken esir düştüğünü, hissesine düştüğü Sait bin Kays’a kurtuluş akçası vermesi karşılığında özgürlüğüne kavuşabileceğini fakat miktarına gücünün yetmediğini söylemiş ve bu konuda Efendimiz’den yardım dilemiş.

Hz.Cüveyriyye’nin bu hali Efendimizin merhametine dokunmuş ve hem İslam’ın yayılmasını sağlayacak hem de alınan birçok esir hakkında “âlemlere rahmet”liğini yansıtacak bir çözüm düşünmüş. Savaşlarda yenilen tarafın liderinin esir alınan kızları, esir alanların lideri veya hemen hemen o statüdeki kişilerce nikahlanırmış. Bu esir edilen kadın için bir mükafat sayılırmış ve bir yandan da düşmanlığı hafifletecek, arada akraba bağı oluşturacak bir hareket olması münasebeti ile kalplerin İslam’a ısınması sağlanabilecekmiş.

Efendimiz de, Cüveyriyye Annemize, “Senin için kurtuluş akçası vermemden daha hayırlı bir yol yok mu” demiş ve kurtuluş akçasını ödemeyi ve evlenme teklifi etmiş. Az öncesinde bir düşkün olarak geldiği kapıda, şimdi Allah Elçisi’nden evlenme teklifi alması Annemizi pek şaşırtmış. Ve Efendimiz’in teklifini seve seve kabul etmiş, ümmetin anneleri, Peygamber Efendimiz’in hanımları arasına bu şekilde katılmış. Bunu duyan Ashab-ı Güzîn Efendilerimiz, Allah Resûlünün akrabalarının ellerinde esir olarak bulunmasının doğru olmayacağı kararına vararak ellerindeki esirleri salıvermişler. Hz. Aişe Annemizin “Kavmi için ondan hayırlı ve bereketli kadın görmedim” sözü, bu esirlerin salıverilmesi olayına atfendir.

Rivayetler farklı olsa da ortada bir hakikat var ki

Diğer bir rivayete göre; Hz. Cüveyriyye’yi Peygamber Efendimiz almış. Nikahlamak istediğinde, kabile reisi babası gelip kızının esir olarak kalmasının yakışık almayacağını, kızının serbest bırakılmasını istemiş. Efendimiz de bu konuda Cüveyriyye Annemizin de görüşünü sormasını tavsiye etmiş babasına. “Bu konuda onu muhayyer bırakayım, ne dersin iyi etmiş olmaz mıyım?”

annelerimizBu teklif karşısında çok şaşıran babası Haris bin Dırâr, kızının kendisini seçeceğini düşünüp memnuniyetle kabul etmiş. Fakat Cüveyriyye Annemiz çağrılıp durum anlatıldığında O, Peygamber Efendimiz’i seçtiğini söylemiş.

Bir üçüncü rivayet de şöyle: Peygamber Efendimiz, Benî Müstalik gazvesinden yanından Cüveyriyye Annemiz’le dönmüş, koruması için ensardan birine teslim etmiş. Resullullah (s.a.v) Medine’ye gelirken, Cüveyriyye Annemizin babası da kızının kurtuluş akçası olarak önüne kattığı develerle çoktan Medine yolunu tutmuş. Bir ara dinlendiklerinde Haris bin Dırar develer arasında güzel bulduğu iki deveyi ve bunları vermekten vazgeçmiş. Ayırdığı iki deveyi Akik vadilerinden birinde gizlemiş.

Huzura girdiğinde maruzatını arz edip, “Bunlar kızımın fidyesi için getirdiğim develerdir” demiş. Peygamber Efendimiz, “Akik’te gizlediğin iki deve nerde” diye sorunca kimsenin haberi olmadığı bu olayı bilmesi Haris’i hayrete düşürmüş. Efendimiz’in bu mucizesiyle gönlündeki perdeler kalkmış ve yanındaki iki oğlu da kendisiyle birlikte özüne dönmüş, İslam’ı seçmişler. Kabilenin diğer fertleri de Müslüman olmuşlar. Akik’teki iki deveyi de getirtip diğer develerle birlikte Efendimiz’e hediye etmiş Haris bin Dırar.

Rivayetler farklı olsa da ortada bir hakikat var ki Efendimiz’in gayesi her zaman gönül kazanmaktır. O’nun maksadı gönüller yeşertmektir. Toprak, ganimet ve ya diğer insanların meylettiği şeyler haşa, hiçbir zaman değildir.

Rüyamın çıkmasını arzuladım

Efendimiz’le evlenerek bir rivayete göre yüz, başka bir rivayete göre yedi yüz kişinin kurtuluşuna vesile olan Cüveyriyye Annemiz, çokca namaz kılar, oruç tutar ve Allah’ı çokca zikredermiş. O kadar çok nafile oruç tutarmış ki, Efendimiz’in bazen oruçlarına müdahale edip, bozmasını istediği olurmuş. Bir defasında da sabah namazından kuşluk vakti sonrasına kadar zikirle meşgul olmuş Cüveyriyye Annemiz. Efendimiz bıraktığı gibi bulduğu Annemiz’e, “Sana sabah namazından şimdiye kadar yaptıklarına denk bir zikr öğreteyim demiş ve üç defa ‘Allah’ı yarattıkları sayısınca tesbih ederim’, üç defa ‘Rızası için tesbih ederim’, üç defa ‘Arşının ağırlığınca tesbih ederim’, üç defa da ‘Kelimelerinin mürekkebi kadar tesbih ederim.’ de!” buyurmuş.

Peygamber Efendimiz’den sonraki siyasi olaylara karışmadan ömrünü ibadetle geçirmiş olan Annemiz, hicretin elli altıncı senesi Medine’de Rebiülevvel ayında yetmiş yaşlarındayken âlem-i cemâle yürümüş, cenazesini Medine valisi kıldırmıştır. Yedi hadis rivayet eden Cüveyriyye Annemizin Efendimiz’den hiç çocuğu olmamış. Allah şefaatine nail etsin hepimizi.

Kendisinin bir rivayetini alıntılıyoruz:

“Peygamber’in gelişinden üç gün önce rüyamda sanki ay Medine’den çıkıp geliyor ve kucağıma giriyordu. Bunu kavmimden hiç kimseye söylemek istemedim. Ne zaman ki biz esir alındık, rüyamın çıkmasını arzuladım. Resulullah beni azad etti ve benimle evlendi. Ben kavmim hakkında hiç kimse ile konuşmadım, ta ki Müslümanlar onları serbest bırakıncaya kadar. Bu durumu bana amcamın kızlarından biri söyleyinceye kadar da anlamamıştım. Bunun üzerine Allah’a hamd ettim..”

Ahmed Sadreddin yazdı

YORUM EKLE