Rabbani bir âlim: M. Emin Saraç Hocaefendi

"M. Emin SARAÇ Hocamız, ehl-i sünnet çizgisinden hiç taviz vermeyen, gönlü Hz. Peygamber muhabbetiyle dolu Rabbani âlimlerimizdendir. O’nun İslâm’dan taviz vermemesi, kim olursa olsun herkese hakkı hakikati olduğu gibi söylemesi, ilim yolundaki sebatı, gayreti, ihlas ve samimiyeti talebelerine hep ışık tutmuştur." Hafız Osman Şahin yazdı.

Rabbani bir âlim: M. Emin Saraç Hocaefendi

Çok muhterem M. Emin SARAÇ Hocam, İslâm davasının çilesini çekmiş bir ailenin evladıdır. En önemli özelliklerinden biri, Fatih Camii’nde Osmanlı döneminden bu yana devam edegelen camilerdeki ilmi ders geleneğini 50 yıldan fazla bir zamandır devam ettirmiş olmasıdır.

M. Emin SARAÇ Hocamız, ehl-i sünnet çizgisinden hiç taviz vermeyen, gönlü Hz. Peygamber muhabbetiyle dolu Rabbani âlimlerimizdendir. O’nun İslâm’dan taviz vermemesi, kim olursa olsun herkese hakkı hakikati olduğu gibi söylemesi, ilim yolundaki sebatı, gayreti, ihlas ve samimiyeti talebelerine hep ışık tutmuştur.

Kıymetli hocamızın, eslafın geleneğine sadakati herkesçe malumdur. Onun batıl karşısında celadetli duruşu, âlimlerin yanında mütevazı oturuşu; küfre karşı çatık kaşlı, Hadis-i Şerif okurken gözü yaşlı hali gözümün önünden hiç gitmez. M. Emin SARAÇ Hocam, İslâm dünyasındaki önemli âlimlerle hep irtibat hâlinde olmuş; ilmi, makam ve mevkiye, paraya ve pula tahvil etmeyi hiç düşünmemiş, ilmin ve âlimin itibarını şahsında hep korumuştur.

Muhterem M. Emin Saraç Hocam’ı ilk olarak İstanbul’a geldiğim 1980 yılının Ekim ayında, Fatih Camii’nin hünkar mahfilinde, bir sabah namazı sonrasında ağabimin refakatinde katıldığım Kadı Iyaz’ın “eşŞifa fi hukuki’l mustafa” isimli kitabını okuturken tanıma bahtiyarlığına erdim. İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde okuduğum o yıllarda zaman zaman ağabimle beraber camiye gider ve derslere katılarak dinlerdim. 1985 yılı Ocak ayında S.Arabistan’da yapılacak uluslararası hafızlık yarışmasına Türkiye’yi temsilen katılacaktım. O günlerde Beyazıt Camii’nde Haseki’nin aşere-takrib icazet merasimi vardı. Emin Hocam da o cemiyete katılmışlardı. Cemiyet sonunda camide elini öpüp yarışmaya katılacağımı söyleyince çok sevindi ve dönünce kendisine uğramamı istedi. Yarışmadan dönünce bir Pazar sabahı yine şifa dersine katıldım. Ders sonunda bana Kur’an okuttu ve o gün, “Hafızım inşallah bu camiye bir gün imam olursun “ diye dua etti ve Her katıldığım dersten sonra Kur’an okuduğumda bu duayı tekrar ederdi. Elhamdülillah daha sonra 1996-2013 yılları arası hocamın ve babamın duasıyla 17 yıl Fatih Camii’nde vazife yapmak nasip oldu. Fatih Camii maksuresinde 1985 yılı içinde Recep ayının 1. günü sabahı Buhari dersine başlanacaktı. Emin Hocam beni o derse başlamam için davet etti ve dersin başında tilaveti bana yaptırdı ve böylece Buhari ile hocamın derslerine başlamış oldum. Hafız olduğum için ibareyi rahat okumakla birlikte Arapça seviyem yeterli olmadığı için anlamakta zorlanıyordum. Benim sarf nahivdeki eksiklikliklerimi hızlı bir şekilde tamamlamak için dersi ilerde olan hocalarımızdan Fatih Onsekizsekbanlar Camii imamı Ahmet Yıldız Hoca’ya emanet etti. Ben de Ahmet Hoca’dan sarf nahiv takviye dersleri aldım. 1986 yılında üniversite sınavlarına hazırlanırken öğlen öncesi Fatih Camii’ndeki derslerde İbni Kesir Tefsiri ve beraberindeki kitaplar okunurken hazır bulundum. Haftada iki akşam ve Cumartesi Vefa Yurdu’nda Buhari derslerine devam ettim. Hocamın Buhari’deki hadisi şerifleri okurken ki yüz ifadeleri yaşlı gözleri ve samimi ve feyizli hali gönlümüze peygamber muhabbeti zerkediyordu. Merhum hocamla Buhari Şerif’i baştan sona bir defa ders olarak iki defa da Fatih Camii müezzin mahfilinde küçük bir gurupla sadece metin olarak okuduk hamdolsun. Cumartesi günleri Ayatü’l-ahkam tefsirinden okurduk. Dersin sonunda makamla okuduğumuz kaside-i bürde okunurken muhterem hocam neşeden dolayı hâlden hâle girerdi. Merhum Emin Hocam, yaz kış camideki bütün dersleri müezzin mahfilinde yapardı. Kış mevsiminde altında bir minder sırtında ve dizlerinde deriden yapılmış örtülerle ders yapar çok soğuk günlerde bile dersi terk etmezdi. 1996 yılında Fatih Camii’ne imam olunca dersleri imam odasında yapmasını teklif ettim ve o günden sonra imam odasında sıcak ortamda ders yapmaya başladı.

Muhterem hocamla hatıralar çok ama bunlardan birkaç tanesini zikredeyim:

Hocamın gözünde ve gönlünde Fatih Camii’nin çok ayrı bir yeri vardır. Fatih Camii’nin mihrabında ve minberinde vazife yapan imamın da değeri, hocamızın gözünde çok yüksektir. 1997-1999 yılları arasında hayırseverlerin desteğiyle Fatih Camii’nin tarihi kapı ve pencere kepenklerinin restorasyonunu yaptırıyorduk. Bir Ramazan Cuma’sı ülkemizin tanınmış zengin iş adamlarından biri camiye geldi. Dönemin Fatih müftüsü, o iş adamından camideki yapılan işler için yardım talebinde bulunmamı istedi. Emin Hocam bunu öğrenince, bana yarı sevgi yarı hiddetle “Zinhar! Sakın! Asla istemeyeceksin. Hafızım! Gözüm! Sen benim gözbebeğimsin. Sen Fatih’in imamısın. Mü’minlere hiçbir faydası dokunmayan bir zengin adamın karşısında eğilip Fatih’in imamının yardım talebinde bulunmasına gönlüm razı olmaz. Sen isteme, başkası istesin” dedi. Ben de hocamın sözünü dinleyip istemedim, başka birisi istedi ama o zengin adam sadece dinleyip bir kuruş dahi vermeden çekip gitti. Onun parası Fatih Camii’ne nasip olmadı.

İkinci hatıram biraz hüzün doludur. Hocam çok acil bir durum olmadıkça dersi asla terk etmez, derse tek kişi bile gelse dersi bırakmazdı. Fatih Camii’nde yıllarca soğuk kış günlerinde dizlerine örtüler örtmek suretiyle ders okutmuş, yine de dersi bırakmamıştır. Ben, Fatih Camii’ne imam olduktan sonra hocam, soğuktan kurtuldu ve kendisi de imam odasını şereflendirdi. 1996’dan sonra derslerini imam odasında yapmaya başladı. 28 Şubat döneminde yaklaşık 50 yıldır hiç bırakmadan sürdürdüğü dersine bir müddet ara verilmesi istendi. O kadar üzülmüştü ki o gece 3 defa burnu kanamıştı. Öğrencilerine “Gelmeyin” demesine rağmen kendisi aynı saatte odaya gelip tek başına dersi mütalaa etti yine de dersi bırakmadı.

Bir defasında hacca giderken ziyaret edip “Hocam size nasıl dua edeyim?” diye sorduğumda hiç unutamadığım şu iki cümleyi söyledi:

-Daha çok talebe-i uluma hizmet edebilmem için sağlık ve sıhhatim için dua et. Neslimden de ilim yolunun devam etmesi için dua et.

-Son nefeste hüsn-ü hatimem için dua et.(“Hüsn-ü hatimem” derken sesi titredi ve gözleri yaşardı) Rabbim, hocamıza ve cümlemize sıhhat ve afiyet ihsan eylesin. Bizleri ve neslimizi ilim yolunda daim eylesin. Hepimize hüsn-ü hatime nasip eylesin.

Hafız Osman Şahin

Diyanet İşleri Başkanlığı Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı (İstanbul Fatih Camii eski İ.H.)

YORUM EKLE