Düş kurmayı seven, çekingen bir öğrenci olan Pablo Neruda, şiirler ve yazılar yazıyor, durmadan kitap okuyordu. Neruda’nın edebiyata olan bu düşkünlüğü babası tarafından destek görmedi. Babası edebiyatın onu işe yaramaz birisi olmaya sevk edeceğini düşünüyordu.
Pablo Neruda, büyük acılara; şiddet, kayıp ve ölümlere; yoksulluk, sömürü, toplumsal dramların insanlarda bıraktığı etki ve sarsıntılara yakından tanıklık eden; o acıları yüreğinin derinliklerinde hissedip, şiirlerinde dillendiren büyük bir şair. “Fakat kim öldürebilir ki şiiri! Şiir kedi gibi yedi canlıdır. İşkence ederler, sokaklarda sürüklerler, üstüne tükürürler, alay ederler, etrafını dört duvarla çevirirler, sürgüne yollarlar, fakat o bütün bunları yaşar, sonunda tertemiz bir yüzle ve gülümseyerek yeniden ortaya çıkar.”
13 yaşındayken yerel “La Mañana” gazetesindeki bazı makalelere katkıda bulunmaya başladı. 1920’de “Selva Austral” isimli edebiyat dergisinde Ricardo Eliécer Neftalí Reyes Basoalto olan asıl adı yerine “Pablo Neruda” müstearıyla yazmaya başladı. Şair, bu takma ismi Çek şair Jan Neruda anısına seçmişti.
Kol saatini satarak kitabını çıkardı
Pablo Neruda, ilk şiir yazma denemelerini 1917-1920 yılları arasında gerçekleştirir. Kısıtlı imkânları nedeniyle 1923’te babası tarafından ona hediye edilen saati ve birkaç eşya satarak ilk şiir kitabı olan “Alacakaranlık”ı çıkartır. Sonraki sene yayımlanan “Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı” isimli kitabı onun adını en çok duyuran kitabıdır. Bu şiir kitabı pek çok dile çevrilmiştir.
Edebi çalışmalarının yanında bir yandan da Şili Üniversitesi’nde Fransızca ve pedagoji okudu. 1927-1935 arası hükümetin elçisi oldu ve Burma, Seylan, Java, Singapur, Buenos Aires, Barselona ve Madrid’de görev yaptı. Bu dönemde yazmış olduğu şiirlerini ‘’Yeryüzünde Konaklama’’ kitabında toplamıştır.
Cephede basılan kitap
İspanya’nın iç savaşından çok etkilendi bu durum önce İspanya sonra da Fransa’da Cumhuriyetçi harekete katılmasına neden oldu. Şair bu dönemde de “Kalbimdeki İspanya” kitabı için çalışmalarını sürdürmeye devam etti. Kitap iş savaş sırasında cephede basılması açısından da ayrı bir önem taşır.
Yıllar geçtikçe Neruda’nın eserlerinde bireysel konulardan uzaklaşıp siyasi ve sosyal konular üzerine eğildiği, toplumcu duyarlılıkla şiir yazmayı öncelik tuttuğu görülür. O içinde yaşadığı toplumun, zamanın şartlarına, sorunlarına şiirleriyle tanıklık etmeyi tercih eder.
“İnsan, hayatında bazı şeyleri unutur. Benim de hayatımda unuttuğum anılarım vardır. Onlar toz olmuştur ya da kırılan bir bardağın artık birleştirilemeyen parçaları gibidir. Benim anılarım, hayaletlerle dolu bir galeridir. Belki ben kendi hayatımı değil de başkalarının hayatını yaşadım. Bu sayfalarda geriye bıraktığım anılar arasında bazıları sararmış yapraklar gibi yere düşecek, ölecektir. Oysa bazı anılarım zamanla yeniden canlanacak, yeniden hayat bulacaktır. Benim hayatım, bütün hayatlardan oluşmuş bir hayattır. Bir şair hayatıdır.”
“Nobel kime verilirse verilsin onurlu bir edebiyat ödülüdür. Eğer biraz önemi varsa yazara bir parça saygı bahşettiği içindir. Önemi budur.” diyen Neruda, 1971 Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. Hazırladığımız Pablo Neruda dosyamızda yazarın “Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı”, “Kuruntular Kitabı”, “Kuşlar Sanatı”, “Ayaklarına Dokunurum Gölgede” ve “Yeryüzünde Konaklama” kitaplarını inceledik.
Deniz Demirdağ, “Ben, Halkın Şairi, Bir Taşralı, Kuşbaz...’’, Kitabın Ortası dergisi, Aralık 2018, sayı 21.