İlk kitabımı Necati Mert’ten almıştım
Sene 1988’di. Öğretmenim yıllık ödev olarak Refik Halit Karay’ın “Sürgün” romanını vermişti. Roman okunacak, özeti çıkarılacak, roman inceleme kurallarına göre roman iyice bir ters yüz edilecekti. O zamanlar internet icad edilmediği için, iş başa düşmüştü ve ben Adapazarı’nın bütün kitapçılarını tek tek dolaşarak bu kitabı aramıştım. Çoğu kitapçıda bırakın kitabı bulmayı yazarın adını bile kararlaştıramamıştık. Kitapçılar bilmiş bir tavırla elimdeki kâğıda bakıp; “Sen yanlış yazmışsındır. Bu kesin Falih Rıfkı Atay”dır dese de ben inatla aramamı sürdürmüştüm.
Ne kadar dolaştım bilmiyorum, bir pasajın alt katındaki küçük kitabevine de bir umuttur diye girmiştim. İçeride gülümseyen bir yüz beni karşıladı. O zaman da saçları böyle bembeyaz mıydı geçmiş zaman hatırlamıyorum ama gülümseyen bir yüzle karşılandığım hâlâ aklımda. Refik Halit Karay deyince hemen raftaki yerinden aldı, kitabı bana uzatmadan; “Tanır mısın bu yazarı?”dedi. Ben de ders kitabımızdaki “Eskici” hikâyesinden bahsettim. Hikâyenin bütün sınıfı nasıl etkilediğini anlattım. Sonra kitabı alıp okudum, ödevimi yaptım, teslim ettim.
Aradan geçen uzun yıllar sonunda kitaplığımdaki ilk kitabımı aldığım o kişinin Necati Mert olduğunu öğrendim. Dergilerdeki yazılarını okuduğum, kitaplarını edindiğim bu kişinin bir yazar -hem de hatırı sayılır bir yazar- olduğunu öğrendiğimde soluğu o kitapçıda almıştım. Yıllar önce yaşadığım kitap alma olayını da kendisiyle paylaştım. Şimdi de yolum Adapazarı’na düştükçe yanına uğramadan edemiyorum.
Dil, Ömer Seyfettin, Sait Faik
Edebiyat adamlarının sımsıkı sarıldıkları bazı değişmezleri vardır. Lafı döndürüp dolaştırırlar ve o noktayı vurgulamak isterler. Necati Mert’in en önemli vurgusu dil üzerinedir. Dili doğru kullanmak, dilin hakkını vermek ve dili yaralamamak onun en hassas olduğu konuların başında gelir.
Bir de hikâyenin dildeki ustaları Ömer Seyfettin ve Sait Faik vardır ki Necati Mert’in uzmanlık alanına girer. Memleketin herhangi bir noktasında bu hikâyecilerin adı geçer ve eğer orada Necati Mert bulunmuyorsa her şeye eksik başlanmıştır desem abartmış olmam.
Ayrıca öykünün kıyısında köşesinde gezen gençler için Necati Mert’in Hece Yayınları arasında çıkan “Öykü Yazmak” adlı kitabı, okunması gerekenler arasına alınacak, bir rehber kitaptır.
Sakarya denince…
Günün birinde yolunuz Sakarya’ya düşerse (onun kitabevinden) kitap almak bahanesiyle de olsa Necati Mert’in yanına uğrayın. Onun engin sohbetinden, insanı kuşatan ikliminden yararlanın. Şimdi kitaplığımdaki kitaplara, yazdıklarıma bakıyorum da bu bereketin nerden geldiğini daha iyi anlıyorum.
Mustafa Uçurum haber verdi
Güncelleme Tarihi: 14 Mayıs 2011, 21:36
Edebiyat,şairden,yazardan,eserden,eleştirmeden ve okuyucudan oluşan bir halkadır.Sayın ki bir dünya,küre,ondan topluca bir şey beklenmemliÇünkü edebiayt öznel bir uğraş.sermayenin karşısında bir direniş var,bu en çok edebiyat ta dile geliyor........diyen Necati Mert dilde ki güzelliğin edebiyat için en büyük kazanım olduğuna hep dikkat çeker.Mustafa Uçurum dikakate dikkat çekmiş,zincirin halkasını tamamlamış......