O, Allah'ın lütfu bir adam!

Zeki Bulduk 'Bir adam, sabırla anlatıyor kendi sonumuzu hazırladığımızı' diyerek başlamış Abdurrahman Arslan'ı anlatmaya..

O, Allah'ın lütfu bir adam!

Bir adam, sabırla anlatıyor kendi sonumuzu hazırladığımızı; modern Müslümanların gecesinin hiçte uzun olmayacağını. O adam, belki de son işareti toparlanmamızın.

Abdurrahman Arslan ne demektir?

Abdurrahman Arslan demek, selamın en samimi halinde durup zamanın en kekre yerinde bir an nefes alabilmektir.

Abdurrahman Arslan demek, İbn Haldun’dan ve İbn Rüşd’ten bu yana “biz”e dair söylenmiş sözleri ağlamadan okuyabilmektir.

Abdurrahman Arslan, kahramanın çehresine soytarı maskesinin yerleştirildiği bir çağda soytarıları deşifre eden yegâne adamlardandır.

Abdurrahman Arslan

Abdurrahman Arslan, hani kavgada yalnız kaldığınız bir zamanda, bir sözüyle kavgayı zınk diye bitirecek tıynetteki mahalle sakinidir. Sözü, bu yüzden kıymetlidir. İnsanların enerjilerinin, coşkularının hatta ibadetlerinin boşa çıkartıldığı bir zamanda tüm kayıpların önüne bir ağ germe cüretini gösteren âlimdir.

Modern dünyada müslüman olmanın mı yoksa müslüman kalmanın mı daha elzem olduğu ikilemi içerisinden; alnının akıyla, müslüman olmak-kalmak halinin, sabır ve tevhid kelimelerini kaytarmadan yorumlamaktan geçtiğini anlatan diplomasız hocadır.

Bedelini ödediğindir senin olan!Hakikat, Abdurrahman Arslan

Abdurrahman Arslan, popüler değildir; zira popüler kültürün dönüştürdüğü ilahiyat hocalarına, tv programlarının “âlim”lerine ya da bilirkişilerine benzemez; söylediği sözler demir leblebi gibidir; alışkını olduğumuz abur cuburlardan bahsetmez. Bedeli ödenmiş sözler vardır dilinde; bedeli ağır olan sözler vardır âvâzında. Her kul kolay meyletmez bedeli ağır olana.

Abdurrahman Arslan, bir diplomanın sağlayacaklarından fazlasını sunar insanlara; Cevdet Said, Edward Said, Nuri Pakdil, Susan Sontag, Ali Şeriati gibi. Başlı başına bir “usul ve hareket” hocasıdır.

Reçeteler vermez mesela… Modern zamanlarda yaşamanın bir sanat olduğunu söyleyebilir size. Bu sanatı  icra etmenin ise aklî ve kalbî melekelerine itimat eden insanların harcı olduğunu da söyleyecektir.

Deliler  mahallesindeki akıllılardır deli olanlar

Hani bir âlim vardı, uzak bir kentte yaşardı. Kentin insanları o âlime saygı duyar ve anlattıklarını tatbik ederlerdi hayatlarında. Öyle bir gün gelmişti de kentin üç–beş kopuğu içki içip akıllarını uçurduktan sonra o âlimin, “bu çeşmenin suyunu içerseniz delirirsiniz!” dedikleri yere, çeşmenin yanına varmışlardı. Sarhoşlukla o çeşmenin suyundan içmişlerdi ve de “o adam zaten bunağın teki, her dediğine inanırsak işimiz var!” demişlerdi. Sarhoş halleriyle bu işi yapmışlar ve sarhoşlukları geçmemişti.

Modern Dünyada Müslümanlar, Abdurrahman ArslanŞehrin insanları ise o gençlerin her zaman sarhoş olduklarını, suyu içince delirmediklerini söyleyip, âlimin yalan söylediğini konuşmaya başlamışlar ve birer ikişer çeşmenin suyundan içmişlerdi… Öyle ki gün gelmiş, sadece âlimin ailesi dışında çeşmenin suyundan içmeyen kalmamıştı… Âlimin karısı ve çocukları da kentlilere “uyup” çeşmenin suyundan içmiş ve delirenler arasına katılmışlardı. İnsanlar âlimin evinin etrafına toplaşıp “Deli, deliiii!” diye bağırmaya başlamışlar ve âlimin onlara anlatacağı hakikatler, kitapların sayfalarında başka kavimleri, başka insanları beklemeye durmuştu…

Abdurrahman Arslan, o hikâyedeki âlimdir. Neoliberalizme, demokrasiye, zamana uyan insanlara inatla “usul ve uyum” hatası yapılmasının “iman ve tevhid inancında” sakatlık meydana getirdiğini anlatıyor. Sabırla, dingin bir dille, ilmî delilleri yüksek dozda, bir ilahiyat hocası ya da bir sosyolog formasyonunun kısırlığının ötesinde. Düşüne düşüne konuşuyor; kestirip atmadan söylüyor sözlerini.

Uyumayı  sevenlere tokat; kadrini bilenlere lütuf

Abdurrahman Arslan demek; bizim çağ karşısındaki ikiyüzlü ve kaypak tutumumuza atılan bir tokat demektir. İnsan hayatının, sınırlı bir düzlemde, yok edilmesi kolay bir nesne olmadığının kanıtıdır Abdurahman Arslan. Reel-politikte kendini bir saat gibi kuran, papağanvâri cümlelerle hayata cevap verenlere inat tıkanmış idrak yollarımızı açmak namına sıkı sorular sormaktır Abdurrahman Arslan olmak.

Abdurrahman Arslan

Ama, dedim ya  kahraman olmak önemli değil; hele ki düşüne taşına “tevhid”i aklıselim ile anlatmaya çalışmak o kadar da önemli görülmüyor “mankenlerin ve ilahiyat hocalarının” sözlerinin daha dikkate değer bulunduğu zamanın ekranında. Özü de budur zaten; eğer elinizdeki ürüne paha biçilemiyorsa müşterisi az olur. Bedelini ödemeye cüret eden az çıkar. Sayalım ki Yusuf, Mısır’ın köle pazarına çıktı… Onca izleyen arasından ancak kadrini bilenler, talep edenler listesine adlarını yazdırırlar. Abdurrahman Arslan’ın anlattığı kaybımız, Yusufumuz; yani ki hikmetimiz. Bu sebepten ki hikmete sırtını yasladığını zanneden dostlarımız arkalarına bir baksalar iyi ederler; zira Abdurrahman Arslan sırtımızı yasladığımız sütunun içinin boşaltıldığını, sütunu sağlamlaştırmamız gerektiğini söyleyen bir lütuftur, Allah’tan...

 

 

 

Zeki Bulduk eksik yazdı

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mehmet Diboy
Mehmet Diboy - 13 yıl Önce

Sayın Zeki Bey,
Sevdiğimiz bir bilim insanını övmüşsünüz, iyi de etmişsiniz. Ancak bir kişiyi överken illa başka birilerini yerin dibine batırmak mı gerekir. İlahiyatcı hocalara bu hıncınız niye?Mesela bir Hayreddin Karaman Hoca bir ilahiyatcı değil mi? bu alimimiz bu topluma hiç bir şey vermedi mi? İnsaflı olmak gerekir. İnsafı elden bırakmamak gerekir. Abdurrahman Aslan özellikle alim vurgusu yapmaktadır. bir tıkanıklık varsa alimlerimizin eksikliğinden kaynakladığını belirtmektedir. selamlar

ebru çiftci
ebru çiftci - 13 yıl Önce

böyle güzel insanlar için böyle yerinde kelamlar okumak sevindirici..yüreğinize sağlık zeki bulduk..