Hafta sonu dünyabizim ekibinden Mustafa Nezihi Ağabey ve Volkan Yahşi ile Rasim Özdenören Ustanın yanından ayrıldıktan sonra, Sultanahmet tramvay durağında bir sohbete daldık. Gayrimüslimleri konuşuyorduk. İhtida edenleri, gayrimüslimlerle evlenip çok sürmeden boşananları... "İhtida eden gayrimüslimler hakkında, bir çok kişinin hidayetine vesile olan Nezih Uzel'in bir esprisi var" dedim Mustafa Nezihi Ağabeye: "Müslüman oldukları gibi, pekala İslam'dan başka bir dine de geçebilirler. O kadar yıllık dinlerini değiştirmişler sonuçta." Biraz gülüştük.
Güzeller aldı yürüdü
Ehl-i tarîk zevât-ı kîrâmdan kim Hakk'a yürüse, onların, ölümü bir yerden başka bir yere taşınma olarak görmelerinden sebep aklıma şu türkü geliyor; "öte yakanın bulutu / beri yakayı bürüdü / güzeller aldı yürüdü."
Geçtiğimiz gün Hakk’ın rahmetine kavuşan Nezih Uzel Bey, Osmanlı ve tarikat kültürünün canlı şahitlerindendi. Sapanca'da oturduğu dönemlerde Sakarya'nın amatör gruplarına sema dersi verirdi. Ritim sazları, usullerini ve ilahileri öğretirdi. Tasavvuf kültürünün gençler tarafından bir nebze de olsa tanınması kendisini mutlu etmeye yetiyordu. Oturduğu yerden kilometrelerce uzaktaki bir ilçeye, hiç bir karşılık beklemeden ve almadan gidip geliyordu.
Ayağına da Fatiha
İlerleyen yaşı ve bir sürü rahatsızlığına rağmen neşesi hep yerindeydi. Kıs kıs güldüğü zaman neden güldüğünü bilmeyen gülüşüne gülebilirdi. Kangren nedeniyle sol ayağından bir parça kesilmişti. Gençlere ders verdiği derneğin karşısındaki kabristana o parça defnedilmişti. Kabir ehline fatiha-yı şerîfe okuduktan sonra, en az Nezih Bey kadar şakacı bir dostu, ayağının o parçasına da fatiha-yı şerîfe gönderirdi.
Bir şeyin yanlış olduğunu görünce hemen müdahale ederdi. Bu konuda bir anım var. Nezih Bey'in zaman zaman uğradığı derneğe ben de bir buçuk yıl devam ettim. Bir gün bir eser okudum. Ben nihavend olduğunu sanıyordum ve bir nihavend taksim yapmasını istemiştim ûdiden. Fakat eserin makamı "neveser”miş. Birbirine çok yakınlık gösteren bu iki makamı ayırt etmek erbabınınca mümkün. Meclis dağıldı, eve dönerken aynı arabadaydık Nezih Bey'le. "Senin okuduğun o eser nihavend değildi, neveserdi." dedi ve eserin bestekârıyla, güftesiyle ve neveser makamıyla ilgili bir dolu bilgi verdi. Fakat şu an hiçbiri aklımda değil.
Bir kutu lokum ve bir acemi ney öğrencisi
Sapanca'daki evinde ziyaretçisi bol olurdu. Sakarya'nın yazarları, düşünürleri, kültür meraklıları ve daha çok müzisyenleri ziyaret ederdi Nezih Bey'i. Bir gün biz de gitmeye niyetlendik. Bir kutu lokumla yola çıktık fakat kendisini evde bulamamıştık. “Biri bizden evvel davranıp ‘baba’yı alıp götürmüş” dedik. Evinin karşısındaki banka oturduk, biraz bekledik. Arkadaşlarım aralarında bir şey konuşuyordu, bense balkonundaki duvara, fırçayla yazdığı hat yazılarına bakıyordum. Gelecek gibi değildi, epey ilerlemişti vakit. Arkadaşlar, "bir kaç parça üflesen" dediler dünyanın en acemi ney öğrencisine. Ben de Nezih Bey gelince, "burası acemi ney öğrencisi kokuyor" desin diye arkadaşlarımı kırmadım. Sonra döndük evlerimize.
Ölüm yoktur âşıklara
Daha öncekiler gibi can kuşu ten kafesinden uçup gitti Nezih Bey'in. Kültür hayatımızda koca, kara bir delik açıldı. Dostlarına göre bir devir kapandı. Yakın dostlarından Dr.Abdullah Uysal, "Nezih Bey dünya hapishanesinden halas olmuş. Yine kıs kıs güldüğünü duyar gibiyim" diyor. Eh, zaten ölüm yoktur âşıklara.
Gazeteci, yazar, çevirmen, müzisyen Nezih Uzel'in hayatı ve neler yaptığıyla ilgili internetten bir sürü biyografi bulunabilir. Ben gördüğüm Nezih Uzel'i anlattım.
Ahmed Sadreddin okuyanların Fatiha’ları eksik etmemesi dileğiyle yazdı
Güncelleme Tarihi: 05 Mayıs 2017, 14:15
aleyhirrahmeti velgufran...