Margaret Marcus’tan Meryem Cemile’ye

"New York’tan Lahor’a uzanan bir hayat... Geçmişten değil yakın tarihimizden yaşadıklarına rağmen hakikat sevdasından vazgeçmeyen, hayatını ‘‘Okumak’’ üzerine kurmuş ve hakikate ulaşmış olan bir hanım; Meryem Cemile." Esma Nur Altan yazdı.

Margaret Marcus’tan Meryem Cemile’ye

Margaret’ın arayışları

Margaret Marcus, 23 Mayıs 1934 tarihinde New York eyaletine bağlı New Rochelle’de doğmuştur. Yahudi asıllı bir ailede ve seküler bir çevrede büyümüştür. Kardeşiyle birlikte gittiği sinagogda Arap- Yahudi ilişkilerini anlatan bir ders vesilesiyle Araplara ilgisi oluşmuştur. Yahudi olmasına rağmen Filistin konusunda çok hassas olmuştur ve Filistinli mülteci Ahmed Halil’in hikâyesini anlattığı ilk kitabını 17 yaşında yazmıştır. Belli bir süre sonra sinagoga gitmeyi bırakan Margaret, bütün dinlere mesafeli duran ve hümanist değerleri savunan Ethical Culture Society of Westchester isimli gruba katılmıştır. Üç yıl boyunca devam ettiği bu grupta özellikle evrim teorisini yaymayı hedefleyen Dr. Shoop’un derslerinden etkilenerek ateist olmuştur. 1952’de Rochester Üniversitesi’ne kayıt olan Margaret, sağlık problemleri nedeniyle okulu bırakıp ailesinin yanına dönmek zorunda kalmıştır. 1953’te New York Üniversitesi’nin edebiyat bölümünde öğrenimine tekrardan başlamış, sağlık sorunları ve okul değişikliklerine rağmen araştırma ve öğrenmeye devam etmiştir. Ortodoks Yahudiliğini daha yakından tanımak üzere Mizrachi Hatzair adlı siyonist Yahudi grubun toplantılarına katılmıştır. İsrail lehine ve Filistinliler aleyhine propaganda yapıldığını görünce birkaç ay sonra gruptan ayrılmıştır.

Hakikate doğru atılan adımlar

Margaret Marcus’un Kur’an-ı Kerim ile ilk tanışması 1953 yılında annesinin kütüphaneden ödünç aldığı bir tercüme ile başlamıştır. Bu süreçte New York Üniversitesi’nden Abraham Isaac Katsh adlı Yahudi bir profesörün derslerinde Yahudiliğin İslâm’a etkisini ve üstünlüğünü kanıtlamaya çalışması Margaret’ı, Yahudiliğin milliyetçi karakterinden çok İslâm’ın evrenselliği noktasında etkilemiştir. Öğrenim dönemine sağlık problemlerinden dolayı 2 yıl ara vermek zorunda kalan Margaret, hastanede olmasına rağmen okumaktan ve araştırmaktan vazgeçmemiştir. Muhammed Marmaduke Pickthall’in Kur’an çevirisini okuması onu Kur’an’ı anlamaya yöneltmiş, Muhammed Esed’in kaleme aldığı “Yolların Ayrılış Noktası İslâm” ve “Mekke’ye Giden Yol” kitapları da hakikat yollarının açılmasında etkili olmuştur. 1959’da hastaneden çıktıktan sonra da İslâm hakkında araştırmalar yapmaya ve yazmaya devam etmiştir. Fikirlerini kuvvetlendirmek ve daha ayrıntılı bilgilere sahip olmak için Müslüman liderlerle yazışmıştır. Cezayir’de Cem’iyyetu’l Ulemâi’l Müslimîn’den Muhammed Beşir el-İbrahimî, Cenevre’de ikâmet eden Hasan el-Bennânın damadı Said Ramazan, Suriye’nin eski başbakanlarından Maruf ed-Devâlîbî, Muhammed Hamidullah ve Seyyid Kutub’a mektup yazmıştır. Bu dönemde Kahire’de hapishanede bulunduğu için Seyyid Kutub kendisinin cevap vermesinin zor olacağını bildirerek onu Mevdûdî’ye yönlendirmiştir. Margaret, Mevdûdî’ye 1960 yılının Kasım ayında ilk mektubunu yazmış ve iki yıl boyunca mektuplaşmıştır. Yıllar süren hakikat arayışının sonunda 24 Mayıs 1961 tarihinde Brooklyn’deki camide Müslümanlığı kabul etmiş ve adını Meryem Cemile olarak değiştirmiştir. 1962 yılında Mevdûdî’nin daveti ile Pakistan’a gitmiştir. 1963 yılında Cemaat-i İslâmî’nin liderlerinden yayımcı Muhammed Yusuf Han’la ikinci eşi olarak evlenmiş ve üçü kız, ikisi erkek beş çocuğu olmuştur.1

Fikir dünyası

Uzun arayışlar sonucunda hakikate ulaşan Meryem Cemile, 20. yüzyılın Müslüman kadın şahsiyetlerinden biri olmuştur. Hayatının her döneminde kendine ait fikirleri, değerleri ve sınırları vardır. Hiçbir zaman uçarılık ve şaşaadan hoşlanmamış, New York gibi bir yerde yaşamasına rağmen yaşıtlarından ayrı ciddi bir fikir dünyası oluşturmuştur. Küçük yaşlardan itibaren yazmaya başlamış ve anlamlı bir şeyler ortaya koyma gayretinde olmuştur. Margaret Marcus’u Meryem Cemile yapan en önemli özelliği, yaşadığı sağlık sorunlarına ve çevresine rağmen kendisini bulmak için bitmek bilmeyen okuma sevdasıyla hak arayışı olmuştur.

Meryem Cemile hayata dair sorduğu her sorunun cevabını, her problemin çözümünü İslâm’da bulmuştur. Ona göre insanların maddî ve manevî refahının sağlanmasının tek yolu İslâm’dır. Hiçbir sistemin parayı şeriat sistemi (zekât) kadar adil ve tabii bir şekilde dağıtamayacağını ifade etmiştir. Tevhidin yanı sıra ahiret inancının da üzerinde sık sık durmuştur. Yaptığı bir röportajda Müslümanlık ile münafıklık noktasında turnusol kâğıdı gibi olan ahiret inancının önemini şu şekilde ifade etmiştir:

“Ahirete inanmaksızın Müslüman olmak mümkün değildir. Kur’an ve hadiste baştan sona ölümden sonraki hayata ve insanın bu hayattaki davranışlarına ebedî mükâfat veya ceza verilmek üzere Allah’ın yapacağı muhakemeye atıfta bulunulur. Ahlâk kanunlarının ardındaki temel kuvvet budur, Ahirete inananlarla ölümü bir son olarak kabul edenlerin hayata bakışı ve yaşayışı tamamen farklıdır ve uzlaştırılması imkânsızdır. Hesap gününe, sonsuz hayattaki mükâfat ve cezaya kesin bir kanaatle inanmak, insanın davranışlarını, hareketlerini ve günlük hayatını belirleyen ahlâk kanunlarının ardındaki gerçek güçtür.”2

Hakikat konuşuyor

Üretken bir yazar olan Meryem Cemile, insanlara modernlikten uzak, gerçek İslâm’ı anlatmaya gayret etmiştir. Eserlerinde genel olarak Batı- Doğu üzerinde karşılaştırmalardan ve İslâmî hareketlerden bahsetmiştir. Yazılarında sekülerizm, materyalizm, oryantalizm, modernizm ve siyonizm gibi akımlar ile mücadele etmiştir. Fikirlerinde tavizsiz olan Meryem Cemile bazı konularda hidayetine vesile olan Mevdûdî’yi dahi eleştirmiştir. İslâm dünyasında gündeme gelen sekülerliğe tamamen karşı çıkmış, modern ve rahat bir hayat için İslâmî değerlerden asla taviz verilmeyeceğini ifade etmiştir. Oryantalizmin getirdiği doğru olmayan algılar sonucunda Müslümanlara kölelik ruhunun aşılanmaya çalışıldığını, gençlerin kendi din ve inançlarına karşı geldiklerini ve İslâm kültürünün çağdışı gösterilmeye çalışıldığını ifade etmektedir. Gerçek, öz İslâm dışındaki fikirlere asla taviz vermemiştir.

Ayrıca eserlerinde İslâmî hareketlerde önemli adımlar atmış olan Mevdûdî, Hasan el-Benna ve Bediüzzaman gibi önderlerin hayatları hakkında da yazılar yazmıştır. Otuzun üzerinde eseri mevcuttur ve bu eserlerden bazıları Türkçe, Arapça, Farsça, Malayca, Endonezce ve Urduca başta olmak üzere çeşitli dillere çevrilmiştir. ‘‘Kendini Mahkûm Eden Batı’’, ‘‘İslâm ve Çağdaş Öncüleri’’, ‘‘Mevdûdî ile Mektuplaşmalar’’, ‘‘Oryantalizm ve Batı Uygarlığı ve İnsan’’ kitapları Türkçe’ye çevrilen eserlerindendir. Kitaplarının yanı sıra birçok makalesi ve dergi yazıları da mevcuttur.

Meryem Cemile tüm bunların yanında sağlık problemleri yaşamış, yaşadığı zorluklar nedeniyle hayatını değiştirip New York’tan Lahor’a gitmiş, evlenip anne olmuştur. Hayatı inişli çıkışlı ilerlerken hakikati bir kenara bırakmamıştır. Hasta iken daha derin okumalar yapması ve iman ettikten sonra hidayet üzerine yazdığı kitaplarını genelde hamilelik dönemlerinde yazmış olması da dikkat çekmiştir. Olağanüstü durumlar onun için engel değil bir fırsata dönüşmüştür.3 Ömrü boyunca hakikate ulaşmak ve onu yaymak için çabalayan Meryem Cemile 31 Ekim 2012 yılında vefat etmiştir.

Esma Nur Altan

Dipnot:

1 Meryem Cemile, İslâm Ansiklopedisi

2 Meryem Cemile ile Röportaj, Köprü Dergisi,1986

https://www.yeniasya.com.tr/elif/gercek-ve-saf-imanin-sadece-islam-da-olduguna-kanaat-getirdim_144269

3 Meryem Cemile ve Bediüzzaman, Mustafa Özcan, 2012

YORUM EKLE