Kültür hayatında, hayatı kültür olan bir adam: Bilal Can

Bilal Can “Her kitap masum değildir” cümlesini şiar edinen bir kültür adamı. Hayatın tam kalbinde kültürü hissetmemiz için duruyor. Okuyor, inceliyor, yazıyor; okutuyor, yazdırıyor, teşvik ediyor. Ethem Erdoğan yazdı.

Kültür hayatında, hayatı kültür olan bir adam: Bilal Can

Kültürel iklim bizim gibi ülkelerde biraz kaotiktir. Bunun kültür emperyalizminden tutun da entelektüel yapıdaki egoya kadar çokça sebebi vardır. Bu bağlamda pek çok insan bizlere,  kültür insanı olarak sunuldu. Hatta kör göze parmak metodu uygulandı. Bu sunum; bir ucunda “üretim aydın tipi”nin diğer ucunda bizzat devletin yer aldığı bir tahterevalli şeklinde süregeldi. “Şimdi devleti neden karıştırıyorsun?” sorusu gelecek. Kültür Bakanlıklarının il müdür ve il müdür yardımcıları, hatta kütüphane çalışanlarının kitap-kültür yakınlığı ile uzaklığı, devletin cümleye niçin karıştırıldığına açıklama olacaktır. Buna bir “maalesef” ve bir “maatteessüf” de ekleyelim. Hatta “kültür” kelimesinin terim anlamının (biyoloji) onların bir kısmı için geçerli olacağını da ifade edelim. (Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme. TDK)

Bazı insanlar kültür dünyamız için yanlış da olsa kullanmak durumundayım; kültür hayatımız için durmak-yorulmak bilmeden çalışır, didinir ve üretir. Kültür hayatı dediğim bu, hayatını kültüre adamışlık meselesi. Bu neviden insanlardan hemen hemen her şehirde en az bir tane bulunur. Bu, bilimsel bir veri gibi algılanmasın ama. En çok bulunduğum iki şehirden şahsen tanıdığım iki kültür adamını örnek verebilirim. Bursa’da Yasin Doğru, mali müşavir, (Bursa’nın muhtarı. R. Özdenören) ve Kütahya’da Bilal Can, sosyal hizmet uzmanı… Şiirle, sanatla ilgisi olanların o şehirlere gittiğinde mutlaka görüştüğü kişilerdir onlar. Sizler de diğer şehirlerden örnekleri düşünün.  

Kültürle ilgili birkaç cümle kurmak gerekiyor elbette. Kökeni, ilk anlamı ve ıstılahı bize ışık olacak çünkü. Aslı Fransızca “culture” kelimesi. Tdk şöyle tanımlıyor: Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin. Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü. Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi.”

Bilal Can bu neviden bir kültür insanı. Kültürün biyoloji terimi “olmak”lık dışındaki bütün anlamlarını karşılayan bir tavrı ve yönü var. Sosyolog olması hasebiyle, toplumsal değişimler üzerinden düşünsel ve kültürel sapmaları da okuyan birisi. Bu süreçleri okurken değerler zincirindeki kırılmaları, bu kırılmaların restore edilmesi sürecini ve zorluğunu da düşünen bir adam. Tanımdaki son cümle ise onun en çok uğraştığı yön. Yüzlerce kitabı inceleyen, okuyucuya tanıtmaya; estetik ve didaktik yanlarını ortaya koymaya çalışan bir emeğin sahibi. Bu cümleden olmak üzere şunu rahatlıkla ifade edebilirim: En büyük kitap satış sitesinde, en az yüz kitap okura Bilal Can’ın yazdıkları ile tanıtılıyor.

Kültür dünyamız içinde bir şekilde yer alan, okur-yazar-eleştirmen, “Bilal Can” adına aşina olmayan kimse yoktur sanırım. Çünkü 2004’ten itibaren sayısını kendisinin bile hatırlamadığı kadar çok ve farklı dergide, şiir, deneme, inceleme, makale, yeniden okuma denemesi şeklinde ürünler yayınladı. Bu anlamda belki de bir rekorun sahibi bile olabilir. Futbolun bir zamanlar Kemal Yıldırım’ı vardı. Neredeyse bütün takımların santrforu idi. Bizim kuşak bilir. Bilal Can da kültürün santrforu.

Ortak bir arkadaşımız sayesinde tanıştık, sanırım altı yedi yıl oldu. Bir kış günüydü. Bazı dergilerde şiir ve yazılarını okumuştum. İsmini biliyordum. O gün kendisiyle tanıştık. Memnun olduk. İlk dikkatimi çeken ilk cümleleri oldu. Şu an, lafızları ve anlamları hatırlamamakla beraber, cümleleri tam olarak kendi görünen fiziksel özellikleri gibiydi;  kara yağız, dalgalı koyu siyah saçlı. Bu niteliklerin bendeki karşılığı ise şu oldu: Net ve kararlı… Şiirin şuura; çayın şifaya evrildiği çok zaman geçirdik.  

Bilal Can 1986 Batman doğumlu. İlk gençlik yıllarında zulümle tanışan, ailece 28 Şubat’ın gadrine uğrayanlardan. Bu sebeple lise eğitimini Uşak’ta tamamlıyor. Kütahya macerası öncül olarak yüksek öğretim ve esasen onun için bir mecra ya da mecrasını bulma hükmünde. 2004’ten itibaren kültürel faaliyetlerin içinde. Aslında tam ortasında. Ülkemizin ilk e-dergilerinden olan ve 15 sayı çıkan, Filbahar Gençlik ve Kültür Dergisi ekibinden. Akabinde eleştiriler.org adlı kitap eleştiri sitesi... İsmi lazım olmayan ve 2 yıllık ücretini ödemeyen bir gazetenin kültür sayfasında haber ve köşe yazıları da yazıyor. An itibariyle kitaphaber.com.tr sitesinin genel yayın yönetmeni... Bu sitede 3.100 kitabın tanıtımı yapılmış. Günlük tık sayısı 10.000. Sitenin 12.000 takipçisi var. Rutin olarak dergi tanıtımları yapılıyor. Bazı tanıtım yazıları 10.000 okunma rakamlarına ulaşmış durumda. Bu meşgale devam ediyor. Edecek. Ancak, hiçbir gelir söz konusu değil. Esasen kimseden böyle bir talepte de bulunulmuyor. Bildiğim kadarıyla, bazı yayıncılar kitap gönderiyor. Peki, bu iş, bu site nasıl yürütülüyor? El cevap: Fedakârlık…

Her gün 3-5 saat ayırıyor bu siteye Bilal Can. Bazı dergi ve yayınevleri için editörlük yapıyor. Her ay 3-5 dergide ürün yayınlıyor. Başka bazı kültür portallarında yer alıyor. Her ay en az 10 ayrı kişiyi yazı ve kitap için ikna ediyor. Kalan vakitlerinde ise ailesiyle ilgileniyor. Ömer Talha’yı büyütmeye çalışıyor. Soru sorulacaksa, cevap belli: Fedakârlık ve özen.

Son üç yıl içinde İzdiham Yayınları’ndan iki telif eser çıkardı. İlki 2017 yılının Kasım ayında Kentle Kavga – Mustafa Kutlu Öykücülüğünde Mekân. Bu eser sıkı ve özenli bir çalışmanın hâsılası. Hatta bazı akademik çalışmalara da kaynaklık eden bir eser. Bu kitap, Bilal Can’ın yüksek lisans tezinin belli bir kısmını ihtiva ediyor. Umarız ki devamı da kitaplaşır. Üç bölümden oluşuyor eser.  İlk bölüm edebiyat sosyolojisine de örneklem oluşturuyor. Bu bölümde, edebiyat, toplum ve mekân kavramları için birlikte bir okunma denemesi yapılmış. Oldukça başarılı. İkinci ve üçüncü bölümler, Mustafa Kutlu eserlerindeki mekânların ayrıntılı incelemeleri şeklinde. Bilal Can, insan ve mekân ilişkisi üzerine eğilirken disiplinler arası bir yolculuk yaptırıyor okura. Dolayısıyla kültürel bir zenginlik yansıyor. Kitaba yansıtılanlar okura da ulaşıyor.  İnsan baz alındığı için yazar, sözün merkezine de insan okumasıyla giriyor: “Mekân insanoğlu için vurgulanıp inşa edilmesinin yanında tarihini gerçekleştirdiği bir hazne, varlığını ispata kalkıştığı bir yurt.” Yazar, mekânı tanımlarken insanın varlığını kavrama şartı da koşar. Kitabın giriş kısmında Tanpınar’dan alınan çıkış noktası niteliğinde bir cümle “… cedlerimiz inşa etmiyor, ibadet ediyordu; maddeye geçmesini ısrarla istedikleri bir ruh ve imanları vardı.” ile eserin iddiasının altında yatan meseleyi de özetliyor. Eğer bu toplumun çoğunluğu birazcık Kutlu okuru ise biraz da Kentle Kavga – Mustafa Kutlu Öykücülüğünde Mekân eserine eğilmelidir.

Bilal Can’ın ikinci telif eseri eleştiri-inceleme-değerlendirme yazılarından oluşuyor. Bu eser “Kebikeç” ismiyle Ekim 2019’da yayınlandı. Kebikeç ilginç bir eser. En azından son yıllarda yayınlanmayan ilginçlikte. Kitap okuma ameliyesinin artırılması ile ilgili, devlet eliyle bile listeler hazırlanıp yarışmalar yapılırken okuma üzerine kafa yoran bir eser. Kime, neyi, nasıl okuyabileceğine dair önerilerde bulunuyor. Bu eserin amacını anlatırken de “…okurlara, özellikle de genç okurlara, kitaplara nasıl bakılması gerektiği ve nasıl okunması gerektiği yönünde bir fikir vermek…” diyor. Edebiyat sosyolojisi en bakir alan ve kimse gençlerin okuma oranlarındaki sıkıntının giderilmesi için yüzeysel çabaların dışında gerçek bir yöntem uygulamayı denemiyor. Hatta bu çabaların çoğu, memuriyetin ve görevin gereği. Yazarı bu anlamda tebrik etmek gerekiyor. Çünkü meselenin bir yüzü ‘yönlendirilemeyen gençler’ diğer yüzü ‘yanlış yönlendirilen gençler’ diğer bir yüzü de ‘ne okuyacağı kadar nasıl okuyacağını’ bilmeyen gençler. Bu eserdeki ikinci önemli bakış açısı eleştiri. “Eleştirinin yerinde ve zamanında yapılması halinde, kitabı koruyan bir kebikeç’ görevini yerine getireceğini” ifade ediyor. Bu yaklaşımı oldukça değerli buluyorum. Çünkü eleştirinin görünmeyen bir yanına ışık tutulmuş oluyor.    

Bilal Can “Her kitap masum değildir” cümlesini şiar edinen bir kültür adamı. Hayatın tam kalbinde kültürü hissetmemiz için duruyor. Okuyor, inceliyor, yazıyor; okutuyor, yazdırıyor, teşvik ediyor. Kitaphaber.com.tr sitesini büyütmeye ve geliştirmeye çalışıyor. Dergilere dosya editörlüğü yapıyor. Kültürü, insanların fark edeceği şekilde içten dışa doğru yaymaya uğraşıyor. Bütün bunları yaparken desteği hak etmiyor olabilir mi? 

Ethem Erdoğan


 

 

 

YORUM EKLE