Kim ne yazmış acaba?

Bir temmuz günü dünyaya gelen Zarifoğlu bir haziran ayında beyaz haberler bırakarak gerisinde emanetini teslim etti.

Kim ne yazmış acaba?
Rasim Özdenören
Rasim Özdenören

Cahit hakikaten cins bir insandı. O, Ankara’dan İstanbul’a gittiğinde Akif hep “Bir Kanadımız Kırık” deyip dururdu. Şimdi iki kanadımız birden kırık. Kuvvetle hissediyorum ki, biz onun eksikliğini önümüzdeki günlerde daha onulmaz biçimde hissedeceğiz. Cahit’in atılganlığı  aramızda olmaksızın bilmiyorum, yeni şeylere teşebbüs etme hevesini,gücünü  ve iradesini kendimizde bulabilecek miyiz? Ben yeni bir yazı, yeni bir kitap hazırlarken hep, Cahit bunu görünce ne kadar sevinecek diye düşünürdüm. Şimdi onu Allah’ın sonsuz rahmetine emanet etmekten başka elden ne gelir ne diyebilirim?

Rasim Özdenören, Zaman Gazetesi, 1 Temmuz 1987 

 

Cahit Zarifoğlu’nun cenazesi dün Küplüce Camii’nde kılınan ikindi namazından sonra Küplüce Mezarlığı’na gömüldü. Başlangıçta Papirüs, Yeni Dergi, Soyut dergilerinde, İkinci Yeni çizgisinde şiirleri yayımlanan Zarifoğlu daha sonra mistik ve İslam düşüncesinden esinlenen şiirler yazdı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu olan Cahit Zarifoğlu TRT Genel Müdürlüğü’nde çeviri sekreterliği ve uzman olarak  görev yapmıştı. 1979 yılından bu yana da İstanbul Radyosu’nda denetçi olarak görev yapıyordu. Bağırsak kanseri olan Cahit Zarifoğlu bir süre hastanede tedavi edildikten sonra taburcu edilmişti. Son yıllarda daha çok düz yazı ürünler  veren Zarifoğlu’nun yapıtları  arasında; “ İşaret Çocukları” , “ Yedi Güzel  Adam” , ”Menziller” ,“Korku ve Yakarış” ,”  Savaş Ritimleri”, “Bir Değirmendir Bu Dünya”  bulunuyor .

Cumhuriyet Gazetesi-Kültür Servisi, 9 Haziran 1987 

 

Söylerken çok gibi görünse de  Zarifoğlu, hiçbir zaman kırk yedi yaşına gelmedi. O her zaman genç, dinamik bir kişiydi. Şu kısacık ömründe yaptıkları, yapacaklarının yanında belki de hiçbir şey değildi.

Onu, sevgiyle yad eden dostlarından beklediğimiz bir ilk görev  (son görev değil) var şimdi. Öncelik, mevcudu kalmayan “İşaret Çocukları”nda olmak üzere tüm  şiirlerinin, düz yazılarının tekrar yayınlanmasına önayak olmaları…

Metin Celal, Güneş Gazetesi 15 Haziran 1987  

 

Ahmet Kot’un deyimiyle “yola çıktıkları arkadaşları arasında gençliğinde en serazat, sonraları ise en müttaki” olan Cahit Ağabey için rahmeti bol olan Rabbimizden niyazımız: yerinin sevdiklerinin arasında olmasıdır.

Hüseyin Yorulmaz, Milli Gazete  12 Haziran 1987

 

Ölüm haberini Cemal Süreya’dan duydum. Önce “Zarifoğlu ölmüş” dediğinde bir burukluk, bir hüzün sardı içimi. Hiç karşılaşmamış hiç yüz yüze gelmemiştik. Ayrı düşüncelerin, ayrı dünyaların insanlarıydık gerçi. Ama bir şairin ölümüydü söz konusu olan. Soyut, Papirüs, Yeni Dergi, Türk Dili gibi dergilerde şiirlerini okudum Cahit Zarifoğlu’nun. Sonraki yıllarda sağ düşüncenin egemen olduğu dergilerde yazması, şiirine uzak düşmem, bu hüznü yok edebilir miydi? Üstelik dünya görüşlerimiz ayrı olsa da edebiyat adamı kimliğimizle, birbirimize saygı duyarak, düşmanca değil, dostça konuşabilirdik Zarifoğlu’yla.

Atilla Özkırımlı, Cumhuriyet Gazetesi, 13 Haziran 1987 

 

Tasavvuf son on yılında “zarifâne”  bir üslupla yerleşmişti hayatına. Öylesine alçak gönüllüydü  ki “Yaratan”ın has ismini bile hecelemekten “edep” duyuyordu.

Cahit Yeşilyurt, Zaman Gazetesi, 12 Haziran 1987 

 

İsmet Özel
İsmet Özel

Cahit Zarifoğlu benim için bugün sahip olduğumuz itikat-ı müşterekten, kişisel dostluğumuzdan önce de değerli bir şairdi. Onu 1966 yılında ne dediğini bilen yaptığı işi ciddiye alan ve düşünceleri uğruna fedakarlığı  göze almaktan çekinmeyen biri olarak tanıdım. Sonraları bu düşüncelerim değişmedi. Cahit insan ilişkilerinde (günün moda tabiriyle söylersek) çifte standart uygulamayan bir sağlamlıkla yaşadı.

İsmet Özel, Milli Gazete, 10 Eylül 1987 

 

Necip Tosun
Necip Tosun

Cahit Abi, her tarafından yetenek fışkıran bir ağabeyimizdi. Şiirden romana, hikayeden günlüklerine kadar edebiyatın her sahasında at koşturan, ele avuca sığmaz bir sanatçı, bir düşünce adamıydı. O, Ahmet Sağlam’larla, Vedat Can’larla son derece üretken bir insandı. Mavera Dergisi’nin  Türk insanında karşılığını bulması için nasıl uğraşıp didindiğini, okuyucularla bölümündeki o tadına doyulmaz anlatı  yetkinliğini nasıl unutabiliriz…

Necip Tosun, Zaman Gazetesi, 11 Haziran 1987 

 

Cemal Süreya
Cemal Süreya

Cahit Zarifoğlu ölmüş. Bugünün adı da bu olacakmış. Bir ay kadar önce öğrenmiştim. Onulmaz sayrılığa tutulduğunu. Bazı kanserler mutlaka çok büyük bir çocukluk mutsuzluğuna bağlıymış gibi gelir bana. Hiçbir bilimsel tutanağı olmayan bu kanıya tanıdıklarımda bir şeyler göre göre vardığımı sanıyorum.  Bir izlenim işte. Zarifoğlu’nu tanıdığım yılları düşünüyorum. Sevinçlerle büyümüştü sanki. İyi şairdi. İlk şiirleri de iyiydi.

 

Cemal Süreya, Gösteri, Temmuz 1987  

 

Hüseyin Hatemi
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi

Rahmetli Zarifoğlu’yla yüz yüze görüşmek kısmet olamadı. Ne var ki aramızda “kalpten  kalbe yol” vardı. Birbirimize selam gönderirdik.Görüşmemiz “müsait bir fırsat”a kalırdı. Sonunda, Kadrini Seng-i Musallada bilip, ancak o’na ahirette Allah rahmet eylesin.

Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, Mavera, Eylül 1987 

 

Kişiliğine büyük değer verdiğimiz, çok yakınımız olan bir insanı kaybetmenin ardından sıl söylenmesi gerekenleri ifade etmekte güçlük çekeriz. Hele hele kadere, hayatın ve ölümün Yaratıcı’nın bir takdiri olduğunu inananlara, takdire rıza göstermek düşer. Yine de Cahit Zarifoğlu gibi bir insanın, değerli bir düşünce ve sanat adamının genç yaşta vefatının müslümanlar için, kültür ve sanat hayatımız için büyük bir kayıp olduğunu söylemek isterim…

Bütün müslümanlara, bütün dostlarına, fikir ve sanat hayatımıza başsağlığı diliyorum. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.”

Bahri Zengin, Milli Gazete, Haziran 1987

 

Besim Bal zarif haber olarak duyurdu!

YORUM EKLE
YORUMLAR
v. kaya
v. kaya - 14 yıl Önce

iyi olmuş bu. eline sağlık besim bal. çok iyi olmuş hem de...

Mehmet Fatih Akdoğan
Mehmet Fatih Akdoğan - 3 ay Önce

Dr.Ayşe Hümeyra Hanım hakkında eksik bilinenler var.Fakülteyi birincilikle bitirir.İhtisas sınavını da birincilikle kazanır.İÜ İTF/Çapada dahiliye ihtisasına başlar ve bitirirken hocaları tarafından akademisyen olarak kalabileceği ancak başörtüsünü kullanmaması istenir.Kabul etmez ve muayenehane açarak garip gurebâ annesi olarak mütedeyyin ailelerin kadınlarına bakarak bir efsane olur.Hac vazifesi sonrası yeni bir dünyaya adım atar.M.Celaleddin Hocaya ve Doktor Ayşe Hümeyra Hanıma Allah rahmet eylesin.Mekânlarını Cennet kılsın.