Kişinin söyleyecek sözü varsa geriye kalan onu nasıl söyleyeceğidir. “Söz söylemek, sözüyle duruşunu pekiştirmek” önemlidir. Söz vardır ki bir hamlede gönülleri fethedebilir. Bizim söze olan inancımız kavidir. Söz vardır ve sıkı bir direniş için söze itaat şarttır.
Edebiyat da gücünü sözden alır. Sözün güzel söylenmesi, etkili olması için şarttır. Bu yüzden edebî bir eserde söz kadar söyleyiş de önem kazanmaktadır. “Söz var kese savaşı, söz var kestire başı” dedikleri işte tam da bunu işaret eder. Sözün etkili olması, özü sözü bir söyleyişin etki alanını da genişletir.
Edebiyat; içi dolu olduğu müddetçe kalıcı olur, sözün kuşatıcılığı oranında edebiyatın sesi gür çıkar. İçten konuşan, durağan olan, kendi sularında gönül eğlendiren bir edebiyat ne yazık ki kendini tekrarlamanın ötesine gidememektedir. Akşam vakitlerinin buğulu bakan gözleri ve insanı vehme sürükleyen buğulu sözleri artık çok eskilerde kaldı. Zaman, sözle eylemi bileme zamanıdır.
Şiirin direnen sesi şairlerimiz
Direnişin şiir yanını edebiyatımızda yüz akıyla temsil eden şairlerimiz olmuştur. Çok eskilere gitmeden günümüze yakın dönemlere bakacak olursak özellikle 70’li yılların sonundan 80’li yıllara uzanan çizgide şiirini direniş ruhuyla yazan şairlerin şiirleri bir dönemin şekillenmesinde de etkili olmuş çalışmalardandır. İhtilallerle, baskıyla, sindirme politikalarıyla baş başa kalan bir dönemin nesli için, yüreklere direnişi aşılayacak her cümlenin büyük etkisi olmuştur. İçte ve dışta bir cendereye hapsedilen yürekler için şiir, edebiyat bir bakıma çıkış yolu olmuş, şairin “bir savaşçıdır kalbim” diyerek haykırması, yumrukları da havaya kaldırmak için bir direnç olmuştur.
Edebiyat, Diriliş, Mavera gibi dergiler çevresinde oluşan hareketlenme, bir dönemin şekillenmesinde etkili olmuş, buralardan aldıkları ruh ve heyecan ile yazdıklarına güç katan şair ve yazarlar, kendilerinden sonraki kuşak için de bir tür model olarak ürünlerini vermişlerdir.
Erdem Bayazıt şiirlerine bakıldığında, savaşa hazır bir ruh hali hemen sezilebilir
Erdem Bayazıt’ın Sebeb Ey adlı kitabı, direnişçi bir kalple kaleme alınmış şiirlerden oluşan bir çalışmadır. 1972’de çıkan Sebep Ey, daha sonra Risaleler ve Şiirler adlı kitapları Erdem Bayazıt’ın Bosna’ya, Afgan dağlarına, Filistin’e ve en çok da Anadolu’ya seslendiği şiirlerinin yer aldığı eserlerdir.
Erdem Bayazıt’ın savaşçıları Güneş Çağ Savaşçıları’dır. Ruhunu Mekke’den ve Medine’den alan bu savaşçılar, şehirlerden, ruhu karartan her şeyden geçerek büyük bir cenk için hazırlanmaktadır. Erdem Bayazıt şiirlerine bakıldığında, savaşa hazır bir ruh hali hemen sezilebilir. “Her eylem yeniden diriltir beni” derken şair, direniş için atılan her adımın ruhun dirilişi için bir şifa olacağını vurgulamaktadır. Sık sık şehirlerden kaçmayı arzular şair. Bu kaçış bir yenilgi değildir. Bazen direnci bilemek için, daha güçlü dönmek için yüreği genişletecek mekânlara çekilmek içindir. “Çıkacağız yola / hesap günü gelince / Yağmur yüzümüze değince / güneş bir mızrak boyu yükselince.”
Arif Ay şiirlerinin kapıları umuda açılmaktadır
Çıkışı aynı dönemlere rastlayan Hira kitabının şairi Arif Ay, Edebiyat dergisi çevresinin önemli şairlerindendir. Arif Ay demek Bin Yılın Destanı demektir. “Kırağılı Bir Gecede Kudüs’ü Düşlüyorum” diyen şairin bir gerilla ruhuyla dağlara, gökyüzüne sunacağı özgürlük marşının gür sesidir şiirleri.
Arif Ay şiirlerinin kapıları umuda açılmaktadır. Mazlum zulme uğrar, kalpler zulmü görmez ama gün gelir bir güneş koşar adı umut olan. “Firavunlar suda boğulur”, “ortada gerilla / gözleri bin güneş daha” açılır ve şair “ben aydınlığın yolcusuyum” diyerek yollara düşer.
Arif Ay, dağları yürüten bir sevda ve direnişi kuşanan bir yürekle zulmün üzerine yürümeyi seçen bir şairdir. Onun şiirinde ses, en yüksek perdedendir. Şair, “yüreğimizde büyüttüğümüz destan”lar söyler ve direnişçi yürekleri omuz omuza durmaya çağırır.
Osman Sarı şiirinin başkahramanı savaşçılardır
Osman Sarı adıyla birlikte anılacak o kadar çok şiir vardır ki bu şiirlerin, dizelerin bazıları şairin adının önüne bile geçmiştir. “Önde Giden Atlılar”ı çoğu kişi bilir de Osman Sarı ismiyle aşinalıkları pek yoktur. “Taş Gazeli”, “Haber Versem Toprağa” şiirleri de yine aynı özelliğe sahip şiirlerdendir.
Osman Sarı şiirinin başkahramanı savaşçılardır. Şair, “Bir Savaşçıdır Kalbim” seslenişiyle “Afrika’da, Asya’da, Azerbaycan’da, Filistin’de, Afganistan’da, Türkistan’da, her yanda” zulme uğrayan yüreklerin acısını kalbinde duyan bir yüreklilikle söyler şiirlerini. Osman Sarı’nın şiirlerinin tümünde bir eylem hazırlığı görülebilir. Savaşçılar her an cenge hazır bir yüreklilikle beklemektedir. Bir Savaşçıdır Kalbim kitabı epik şiirin en önemli temsilcisi olacak bir çalışmadır. Şairin savaşı sadece cenk meydanlarıyla sınırlı değildir. Zulme karşı yapılacak her türlü başkaldırı yeniçağın savaşıdır. Şairin meydanlarda kullanacağı en güçlü silahı kalemidir. “Yeniden yontuyorum kalemi / Savaşa çıkacak şimdi / Dev bir / Savaş eri gibi”.
Hayatla mücadeleyi, zulme karşı direnişi savaş meydanlarından yüreklere taşıyan Osman Sarı, mücadeleci ruhun şiirine ayrı bir ses de katan şair olarak günümüzde neoepik şiir olarak adlandırılan şiirin temellerini de atan bir şair olmuştur. “gel ve yüklen sırtıma ey yüce yük / gel ve yüklen ve yerle bir et beni”
Şiir, sesi gür bir seslenişi yakaladığı sürece direnişini güçlendirir. Mısralar harp düzenini almalı ki şair zulme karşı bir namlu gibi çevirebilsin dizelerini. Erdem Bayazıt, Osman Sarı, Arif Ay ve daha niceleri şiirleri ve düşünceleriyle bir dönemin fikir yapısının oluşmasında etkili olmuş şairlerdendir. O dönemlerin şartları düşünüldüğünde insanları bir dizeyle bile ayağa kaldırmak, hayata tutundurmak çok da kolay olmamasına rağmen yüreğini ortaya koyan böyle dava adamlarının sayesinde bir nesil öz varlığını kuşanarak yürüyüşünü pekiştirmiştir. Eksik olmasınlar.
Mustafa Uçurum yazdı
Mustafa Uçurum'un eline yüreğine sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş.