İtalya'da Hizmetten Hizmete Koşmuş Bir Şeyh: Abdülvahid Pallavicini

Katolikliğin başkenti Roma’da bugün bir cami mevcut. Aynı şekilde sadece moda haftalarından ve futbol takımından bildiğimiz Milano’da da Allah’ın bir beyti var. Bunlar kılıçla değil, inanmış bir adamın, Şeyh Abdülvahid Pallavicini’nin çabaları ile hayat bulmuş yapılar. M. Murtaza Özeren yazdı.

İtalya'da Hizmetten Hizmete Koşmuş Bir Şeyh: Abdülvahid Pallavicini

İtalya=Vatikan=Hıristiyanlık. Bu eşitlik yüzyıllar içerisinde ortaya çıktı. Doğudan kaçan Hıristiyanlık Avrupa’da neşvünema bulup kemikleşti. Özellikle İtalya Hıristiyanlığın kalesi haline geldi. Emevilerin Sicilya üzerinden fetih çabaları, Endülüs Devleti’nin batıdan seferleri ile Fatih’in Otranto seferi İslam’ın bu topraklarda müyesser olmasını maalesef mümkün kılmadı.

Fakat Katolikliğin başkenti Roma’da bugün bir cami mevcut. Aynı şekilde sadece moda haftalarından ve futbol takımından bildiğimiz Milano’da da Allah’ın bir beyti var. Bunlar kılıçla değil, inanmış bir adamın, Şeyh Abdülvahid Pallavicini’nin çabaları ile hayat bulmuş yapılar.

Hakkında pek az şey bildiğimiz isimlerden biri Şeyh Pallavicini de. Kendisi 1926 doğumlu. Vaktini kurduğu derneği (CO.RE.IS.) ile Milano ve Roma’daki camilerde hizmetlerle geçiren Şeyh Abdülvahid Pallavicini 2017'de Hakk'ın rahmetine kavuştu. Peki, kimdir Şeyh Abdülvahid Pallavicini?

Rene Guénon’un kitapları ile tanıştı ve…

İslam olmazdan evvel adı Felice imiş Şeyh Abdülvahid’in. Kendisi oldukça köklü Pallavicini sülalesine mensup. Koyu Katolikliği ile tanınan bu ailenin kökleri 1000 yıl öncesine kadar izlenebiliyor. Kuzey İtalya’da meskun bu aile oldukça geniş; çeşitli mensupları zamanında  Avusturya-Macaristan imparatorluğunda da yaşamaktaymış. Hatta Osmanlı nezdindeki son Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sefiri bu aileye mensup. Pallavicini sülalesine mensubiyeti dolayısıyla Şeyh Abdülvahid aynı zamanda kont.

Böyle arka plana sahip bir aileden gelen Pallavicini’nin ihtidası oldukça ilginç: Kral yanlısı Pallavicini lisedeyken arkadaşları ile beraber II. Dünya Savaşı sırasında dağa çıkarak faşist İtalya ile Nazilere karşı koymaya çalışırlar. 17-18 yaşında gençlerin inandıkları şey uğruna böyle büyük bir hamle yapmaları tabii ki faşist idare tarafından hoş karşılanmaz, ve bu gençler müttefik Nazilerin ellerine esir düşerler. Bu gençlerin hepsinin kurşuna dizilerek idam edilmesine karar verilir. Fakat böyle bir işe kalkışan gençlerin işkencesi de büyük olur: Her gün bir kişi infaz edilecektir, fakat kimin olacağı ise belirsizdir. Her sabah aralarından biri götürülür namluların önüne. Ertesi sabaha kimin götürüleceği ise belirsizdir.

Pallavicini ve arkadaşları bu psikolojik işkenceye maruz kalır. Ölümle baş başa kalır, onunla hesaplaşır. Her sabah “Acaba?” der. Her yeni günle beraber, ölmeden önce defalarca ölür. Derken ABD ordusu tarafından bu gençler kurtarılır. Pallavicini fizikî olarak kurtulur belki ancak ruh burkuntuları artar. Arayışa başlar. Kontluğunu, ailesinin zenginliğini, inandıklarını bir kenara atıp aramaya başlar. Rene Guénon’un kitapları ile karşılaşır. Okur ve metafizik sıkıntılarına bir deva bulur.

Kitapların editörü Julius Evola’ya ulaşır. Ona sıkıntılarını anlatır, o da bunları anlayışla karşılayarak kendisini Titus Burckhardt’a, nam-ı diğer Sidi İbrahim’e yönlendirir. Sidi İbrahim ihtida etmiş ilk Avrupalılardan. Sidi İbrahim ile müzakereleri sonucu Felice Pallavicini Müslüman olur ve Sidi İbrahim ona Rene Guénon’un ismini verir: Abdülvahid. Kaderin hoşluklarındandır, Pallavicini’nin ihtida ettiği gün, 7 Ocak 1951 tarihinde Rene Guénon, nam-ı diğer Abdülvahid Yahya ahirete irtihal eder. Guenon’un ismi ile tesmiye olunan Pallavicini, onun manevî mirasını da yüklenmiştir.

Katolik Hıristiyanlığın kalbinde bir İslam mabedi açtı

Abdülvahid Pallavicini Lozan kentinde Şazeliye’nin Alaviyye koluna intisab eder. Daha sonrasında uzun yıllar Doğuda yaşar, Şazeliyye’nin Ahmediye İdrissiyye kolundan Avrupa’da dergah açma ehliyeti kazanır. Bu dönemde çeşitli ülkelere ziyaretlerde bulunur. Fas ve Ürdün’le sıkı ilişkileri vardır. Türkiye’ye gelir ve Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s.) ile görüşür. Seksenlerin ortalarında İtalya’ya geri döner.

Cami tesis etmenin yollarını arar. Ve Milano’da ailesinden kalan boş bir hangarı, bir kısmı cami bir kısmı ise Metafizik Çalışmalar Merkezi olması için tahsis eder. Bu merkezin amacı Müslümanlar ile Hıristiyanların ortak bir payda da buluşabilmelerini sağlamak. İlk başlarda bu camide Cuma namazı kılacak kadar Müslüman dahi bulunamıyormuş, ancak bugün için İtalya’daki 1.6 milyon Müslümana (kahir ekseriyeti göçmenler) hitap eden bir merkez burası. İtalya’da İtalya doğumlu Müslüman nüfusun varlık göstermesi oldukça mühim bir şey. Şeyh Abdülvahid Pallavicini’nin ifadesine göre İtalya toprağında doğan ilk Müslüman kendi oğlu Yahya (Rene Guénon’un diğer ismi olduğuna dikkat çekelim ve dahi Rene Guénon ile alakalı müstakil bir eseri olduğunu da belirtelim).

Pallavicini kısa süre sonra Roma’da cami yapım çalışmaları yürütmeye başlıyor. Suudi Arabistan’dan ödenek bulunuyor ve cami inşa ediliyor. Camiin açılışına Suud kralı Kral Faysal gelmek istiyor. Bunun için Papalıktan özel izin çıkarılarak bu izin veriliyor ve Katolik Hıristiyanlığın kalbinde bir İslam mabedi açılıyor.

Pallavicini bugüne dek bini aşkın toplantıya iştirak etmiş ve İtalya’da İslam’ın serpilmesi, Hıristiyan cemaati içerisinde varlık göstermesi, İbrahimî dinler içinde İslam’ın sağlamlığını ortaya koymak için çeşitli çalışmalara katılmış ve halen katılmakta. Bunun dışında İslam dünyasından çeşitli yetkililer ile ilişkiler kurup İslam cemaatiyle ilişkileri sıkı tutmaya çalışıyor.

Şeyh Pallavicini’nin hizmetleri daha da artsın inşallah

İtalya’daki bu Müslüman cemaat Cuma namazlarında muhakkak buluşurlar. Cami ve dernekte sıcak ve samimi, gayri laubali bir hal içinde muhabbet sürdürülür. Hatta bu hoş ortam bazı Müslümanların diğer cemaat ve grupların cami/mescitlerinden ayak kesip şeyhin camiine gitmelerine yol açıyor. Çünkü diğer yerlerde hep siyaset eksenli sohbetler döndürülürken burada samimi bir muhabbet mevcut.

Şeyh Pallavicini’ye Allah rahmet eylesin… Şeyhin tesis ettiği mekânlar Avrupa’nın göbeğinde tasavvufun, siyasete bulaşmadan, edebe ve geleneğe tam sadakat ile huzurla yaşandığı İslamî adacıklar sanki. Allah daha da gelişip serpilmelerini nasip etsin inşallah.

M. Murtaza Özeren

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mahmut
Mahmut - 6 yıl Önce

İbrahimi dinler yoktur. İbrahimi din sadece İslam'dır. Hz. İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan, dosdoğru bir Müslümandı.

Hammad-ı Şamil
Hammad-ı Şamil - 7 yıl Önce

Hep iyi hoş da şu ibrâhîmi dinLer ifadesi bu klasik siteyi biraz oaralelci yada nasıl denir diyalogcu göstermiş. İnşallah düzeltime varır.

mehmet dilbaz
mehmet dilbaz - 6 yıl Önce

Çok güzel bir haber fakat.İnned dîne indâllâhil islâm. Ortak payda, ibrahimi dinler gibi laflar bu ayet ile çelişiyor diye düşünüyor fakir.

salih yaman
salih yaman - 6 yıl Önce

Metafizik Çalışmalar merkezi ne ola ?Dergah yahut tekke demek bu kadar mı zor ?

Sevde Tuba
Sevde Tuba - 6 yıl Önce

Roma bizler için ahirzamanda olacaklar bakımından önemli bir yer. Bu haberi okuyunca "dünyadan haberimiz yok" dedim. Ancak yukarıdaki yorumlarda bulunan "İbrahimi dinler" ifadesi konuda geçen manası itibariyle doğru görünsede, yakın zamanlarda yaşanan vukuatlar nedeniyle acizi de rahatsız etti. Selametle.

Alaaddin Harun
Alaaddin Harun - 7 yıl Önce

İslam için yapılan her fedakarlık Allah karında hiç şüphesiz çok değerlidir şübhesiz , Rabbim sayılarını arttırsın âmin. ( fedakarlık lafla değil yürekle imanla aşkla yapılandır.

Murtaza
Murtaza - 7 yıl Önce

Ortak paydada bulusturmak ifadesi, anlatilan kisiyi dogru tasvir eden bir ifade mi?

zeliha
zeliha - 7 yıl Önce

ne güzel haberler veriyor, ne güzel insanların varlığından haberdar ediyorsunuz. Allah sizden razı olsun ebeden. siyasetin başta kendisi olmak üzere her şeyi kirlettiği güzel ülkemde böyle dergahlar faaliyetler nasip etsin Rabbim. gerçi yok değil ama işte onların sayısını artırsın.


banner36