24 Ekim 2022 Pazartesi günü Eyüp Sultan Camii Şerifi'nde öğle namazını müteakip cenaze namazı kılındı ve Eyüp Sultan mezarlığına defnedildi. Evet, İsmet Deliceoğlu ya da İsmet Hoca da bu dünya imtihanı için kendisine ayrılan süreyi tamamladı ve emanetini teslim etti.
Necati Molder, Mustafa Çelik ve İsmet Deliceoğlu; hepsi Emniyettepe Kız Kur’an Kursu ile bütünleşmiş şahsiyetlerdi. Onları, Kur’an öğrenenlere, öğretenlere, hafızlık yapanlara, hafızlık yaptıranlara/hocalarına hizmet etmeyi, en iyi imkânları sağlamayı hayatının gayesi yapan insanlar olarak tanıdık, örnek aldık.
Benim burada bu müstesna şahsiyetleri tanıtmak gibi bir amacım yok, zaten Allah’ın bir lütfu olarak hepsinin de tanıyanı ve en önemlisi sevenleri bu konuda gerekli olan farkındalığı oluşturmak için çalışmaktadırlar. Burada ben İsmet Hoca’nın arkasından bir “vefa” yazısı yazmak ve bu vesile ile pek fark edilmemiş, üzerinde durulmamış olduğunu düşündüğüm bir yönüyle ondan bahsetmek istiyorum.
Ben kendisini 2003 yılında Emniyettepe Kız Kur’an Kursu’nda ders vermeye başladığımda tanıdım. Karşılıklı öyle çok bir hukukumuz olmadı. Ama burada uzun ya da kısa görev yapan arkadaşlar onu bir “baba” olarak gördüklerini söylerler. Taziye için ziyaretine gittiğimde eşi olan “validemiz” hanım da İsmet Hoca’nın hastalığı döneminde, kadın ve erkek bütün ziyaretçiler tarafından dillendirilen “o bizim babamızdı” şeklindeki ifadeden çok etkilendiğini söylüyor. Hatta ‘ben eşimin böyle tanındığını bu vesileyle öğrendim’ diyor. İsmet Hocayla ‘fikri bir, zikri bir insanlardık’ cümlesini de ilave ediyor.
Emniyettepe Kız Kur’an Kursu’nun kuruluşu 1975 yılına dayanıyor. Yani oldukça eski veya alanında “öncü” diyebileceğimiz bir Kur’an Kursu. Ben burada görev yaptığım yıllarda Merhum Necati Molder, Mustafa Çelik ve İsmet Deliceoğlu, kursun maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak için canla başla çalışıyorlardı. Bir kursun neye ihtiyacı olmaz ki? Bu samimi insanlar, kursun dışında çalışır, çabalar ve kursun içindekileri rahat ettirmeye çalışırlardı.
Kimi zaman şahit olduğumuz olaylar vesilesiyle anlıyorduk ki böyle bir kursun idaresi öyle her babayiğidin harcı olmasa gerek. 500’e yakın talebe var, bunlardan sorumlu gündüzcü ve yatılı hoca hanımlar var. Dışarıdan bakınca ihtiyaçları hiç bitmeyen, karışanı, konuşanı çok bir yapıyla karşı karşıya olduğunuzu düşünüyorsunuz.
Bana “Emniyettepe Kız Kur’an Kursu’nda edindiğin tecrübeyi bir kelimeyle anlat” deseler bunun karşılığı “vefa” kelimesi olur. İdarede bulunan büyüklerimiz ve arkadaşlarımızdan başlayarak, talebelerimiz bana her zaman “vefa” kelimesini hatırlatırlar. Çünkü siz unutsanız bile onlar sizi unutmazlar, ararlar sorarlar. İftarlara davet edilirsiniz, bayramlarda hasret giderirsiniz. Sevinçler ve üzüntüler paylaşılır.
Çoğu talebenin yapmaktan çekindiği şeyi bu talebeleriniz yapar, yıllardır görüşmemiş olsanız bile aniden bir yerde karşınıza çıkarlar ve genellikle ihtiyacınız olan her yerde bulunurlar. Kursu ve bizim çalışmalarımızı çevrelerine tanıtırlar. Mesela daha dün (25.10.2022) böyle bir olaya şahit oldum. 2003-2004 eğitim-öğretim yılından itibaren tanıdığım ve zaman zaman halimi hatırımı soran bir talebem kendisinin gelemediği bir dersimize ‘selamlarıyla’ birlikte kardeşini göndermiş. Hani “göz aydınlığı” denir ya işte bu kursta ben tam da göz aydınlığı olan gençler tanıdım.
Görev yaptığım yıllarda kursta ilk kez görev alacak olan bir hoca hanım, kendi tecrübesini şöyle anlatmıştı:
“Burada ders vermek üzere çağrıldığımda istihare namazı kıldım ve uyudum. Rüyamda bana bu kurs gösterildi. Şöyle ki bu kursun sokağa bakan, karşılıklı iki penceresi varmış. Birinden baktım bir de ne göreyim hafızlar ezberlerini yapıyorlar, diğerleri Kur’an okuyorlar. Yüzler nurlu. Sonra diğer caddeye bakan pencereden baktım, bir de ne göreyim bunların Kur’an’la hiç ilgileri yok, öylesine başka şeylerle meşgul oluyorlardı. Uyandığımda kendi rüyamın yorumunu kendim yaptım. Dedim ki demek ki bu kursun büyük çoğunluğu Kur’an ahlâkıyla ahlâklanıyor. Ama az bir bölümü bunun dışında kalıyor. Sonra buraya gelmeye karar verdim.” dedi. Gerçekçi olmak gerekirse böyle bir yer dedim ben de.
Evet, burası bir Kız Kur’an Kursu. Rabbim bana da burada bir müddet bu Kur’an Bülbülleriyle, Kur’an Hizmetkârlarıyla hemhâl olmayı nasip eyledi. İsmet Hocamız’ın vefat haberini duyunca, zihnimden pek çok hatıra aktı. Ancak son olarak bir şey zihnimde çakıldı. O da şuydu:
İsmet Hocamız uzun yıllar bir “Kız Kur’an Kursunda” görev yaptı. Kız talebeler ve hoca hanımlarla birlikte çalıştı. Konuştuğu dinlenir, istekleri yerine getirilirdi. Çok vakarlı, iffetliydi. En çok korumaya özen gösterdiği şey, mahremiyetti. O, hocalarımızın hepsinde şahit olduğumuz gibi gözlerini Rabbimizin Nur Suresi 30. ayetinde verdiği emre göre terbiye etmişti. Bir kız talebeyle ya da veliyle ya da bizden biriyle asla yalnız kalmazdı. Kullandığı kelimeler sınırlıydı. Sadece ihtiyaç kadar konuşur, sözü uzatmazdı. Bu duruşuyla karşısındakilere gerek tesettür ve gerek davranış bakımından en ufak bir sapmaya bile izin vermedi.
Sonuç olarak İsmet Hoca, bu kadar “tehlikeli” diyebileceğim bir ortamda, mahremiyetten hiç taviz vermeden, adına hiçbir şaibe karıştırmadan, tertemiz bir hatıra bırakarak aramızdan ayrıldı.
Ruhu şad olsun.
Fatma Çetin
FSMVÜ İslami İlimler Fakültesi
İsmet Hocamızı satırlara sığdırmak zor, güzel yaşadı hoş bir sada bıraktı gitti, Rabbim kendisinden razı olsun.İsmet Hocamızın şahsında benimde bir kaçıyla özellikle 1997 - 2015 yillari arası ilk kurucu Necati Molder amcamızla calışma fırsatı bulduğum kursumuza büyük hizmetleri olan, yillarca ilme Hizmet Vakfımız mütevellisinde calışmış önden gidenler olarak Mustafa Sönmez, Nuri Korkmaz, Ahmet Ömürlü, Durmuş Çalışkan, İsmail Çubukçu, Yakup Şahin gibi büyüklerimizden Rabbim razı olsun. Rabbim, şu anda hayatta olan Yakup Şahin abimize hayirli ömürler versin. Vefat edenlere Rabbim rahmet etsin. Şu anda mütevellide olan abilerimize ve bizlere de aynı şevk ve samimiyetle kursta hizmet etmeyi nasip etsin.