İslâm’ın haysiyetli yüzü: Mehmet Akif

“İnsan, söyleyen değil, sözünü tutandır. Ben, bir yüzlü ve bir sözlü olmayı her şeye tercih ederim.” demiştir Akif. Sözüne olan bu sadakati, hayatında elbet bazı bedelleri ödetmiştir. Selma Özkaya Muştuoğlu yazdı.

İslâm’ın haysiyetli yüzü: Mehmet Akif

Bir insan, sizin yaşantınıza bakarak Müslüman olur mu? Bunu kendimize soralım. Cevabı nedir? Neleri yapmamız gerektiği hâlde yapmadığımız için bu soruyu soruyoruz onu düşünelim. Yani neden bu soruyu sorma ihtiyacı duyduk? Eksikliklerimiz mi yoksa fazlalıklarımız mı bu soruya yöneltti bizi? Bütün bunların cevabı kişinin önce iç muhasebe yapmasıyla cevaplayabileceği sorulardır. Bu soruların cevabını verebilmek için Yaratıcı ile aramızın iyi olması lazım gelmektedir. Biz şimdi bu soruya gönül rahatlığı ile ‘evet’ diyebileceğimiz bir insanın hayatına tanıklık edelim. Ona Mehmet Akif derler.

Sözün gücüne inanmışlığı vardır kendisinin. Bir söz, hayatında anlam ifade ediyorsa onu dile dökmüştür. Sözleriyle yaşarken, yaşadıklarından da söz etmiştir. “İnsan, söyleyen değil, sözünü tutandır. Ben, bir yüzlü ve bir sözlü olmayı her şeye tercih ederim.” demiştir Akif. Sözüne olan bu sadakati, hayatında elbet bazı bedelleri ödetmiştir. Bu bedellerden sadece birisi, dostu Hasan’ın evlatlarına karşı gösterdiği ilgi ve destekte gözlenmiştir. Olaylara karşı duyarsız kalamadığını şu şekilde dile getirmiştir:

“Kanayan bir yara gördüm mü, yanar ta ciğerim

 Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

Adam! Aldırma da geç git, diyemem, aldırırım

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.”

Çevreye karşı ilgisiz kalamayacağını, çiğnenme pahasına göze almış olan bir kişinin almış olduğu destek, sadece insan kaynaklı olamaz. Çünkü insanın buna gücü yetmez. Kendi çıkarına dokunulacağı zaman nasıl karar vereceği belli olmayan insana güvenmemiştir Akif. Onun hayat felsefesini oluşturan duruş başkadır. Herkese açık bir kaynaktır. Hiçbir gizliliği yoktur. Ama herkes heybesi kadar yük yükleyebilir oradan. Heybenin boyunu da yine insan belirler. 

Mehmet Akif hep şöyle söylermiş: “İnsan hayatında iki şeyi bilmeli: Haddini ve hesabını… Ben haddimi hep bildim ama hesabımı hiç bilemedim.” Had bilmek demek, dini-ahlâki sorumluluk ve hükümleri bilmeyi gerektirir. Akif’in bunları bildiğini ve bildiğini yaşadığını, yazmış olduğu şiirlerinden anlamak mümkündür. Sadece Bülbül, Çanakkale, Bir Gece ve İstiklal Marşı’na bakarak Akif’in imana, vatana, peygambere olan sadakatini tasdik etmek mümkündür.

Akif’i Akif yapan nedir? Hayatta başına getirilen zorluklar karşısında sergilemiş olduğu davranışlar, Vatan için göze aldığı bedeller, sürgünler, -tarihte böyle bir olay başka ülkelerde yaşanmış mıdır bilinmez- devletinin milli marşını yazdığı hâlde hain ilan edilmek… Büyük insanların davranışlarında farklılık olmasının bunun gibi birçok sebebi vardır. Bedeli ödenen bir davranış çok etki eder karşıya. Hemen büyüsüne alır çevresindekileri. Necip Fazıl ne güzel özetler durumu:

“…

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!”

Yaşanmışlıkların ektisinden sıyrılarak yaşamak, imanla doğrudan alakalıdır. Önemli olan yaşanılmış olay değildir. Yaşanılması gerekeni gönderendir. Göndericiye odaklanıldığı zaman ‘korku’ anlamını değiştirir. Hakk için adım atmakta tereddüt etmez. Korku yok, çekince yok, tereddüt yoktur bu bedende. Bu yüreği sadece iki şey korkutur, o da Allah’a ve peygamberlerine asi olmak. Gece, Vahdet, Hicran, Secde şiirlerinde hassasiyetlerini anlatır Akif. Hüsran şiirinde ise hayatta yapmak istediklerini söyler:

“Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı

İslâm’ı uyandırmak için haykıracaktım

Gür hisli, gür imanlı beyinler coşar ancak.”

Yaptıklarını yeterli görmeyişi onu daha da çalışmaya sevk etmekteydi. Hedefi belliydi, yaşantısı belli. Nasıl yaşadığına ise asırlar tanık. Şimdi gelelim ilk sorunun cevabına. Mehmet Akif, bu sorunun cevabına çok yakışan iman yüklü bir yolcuydu…     

Selma Özkaya Muştuoğlu        

      

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mustafa Çelebi
Mustafa Çelebi - 1 yıl Önce

Dost dediği biriyle konuşurken özü-sözü bir olan Akif'in anlatımına tereddütle yanaşan dostu "sahi mi? diye soru sorunca,o kişiyle dostluğuna son vermiştir.
Niçin? cevabı yazınızdaki hayat ilkesinde:" “İnsan, söyleyen değil, sözünü tutandır. Ben, bir yüzlü ve bir sözlü olmayı her şeye tercih ederim.”

banner36