Biriktirmekle elde edilmeyen bir zenginliğin sahibi… Biriktirmez de… Kendini daima taze tutanlardan… Cebi, avuçları, parmakları parayla kirlenmemiştir. Bırakın kir tutmayı, tortulanmayı, kir tutmaz bir vicdanı var. Hassas… Veremli olacak kadar hassas… Kedilerin, güvercinlerin ve diğer bilumum canlıların da duasını aldığından veba ruhunun semtine uğramaz. Ruhunun bir semti var mı, evet, var. O kadar ağır ve derin olmasa da, kalbiyle ve sezgisiyle, belki rüyalarıyla da donanımlı… Allah’ın kendisini bir şaheser olarak seçtiğinin, yarattığının farkında… Bu farkındalık aciz ve yaratılmış olmasıyla kol kola, iç içe, ondan tevazu sahibi…
Eylerken ve söylerken de kalabalık olsun istemez
Yağ tutmayan, hantallaşmayan, göbek bağlamayan bir duyarlığı var. Şiir olarak söyledikleri/yazdıkları da öyle… Çokça eksiltiyor, bir gülse bu buduyor gibi, bir çiçekse yanındaki çiçek boyunda yabani otları temizliyor. Yaşatan ve sağaltan; bu yönleriyle çoğaltan bir eksiltme var şiir olarak söylediklerinde… Şiirleri de bir an’ın, bir fark edişin, o anda yakalanan ancak bütün anlarda geçerliliği olan hayat fotoğrafları…
Sesini ütülemez; ütüleyemez; eli ayağına dolaşır. Rol yapmaz, yapmaya kalksa donar kalır. Fark edilmesini ister ancak kalabalıkla başı hoş değildir. Eylerken ve söylerken de kalabalık olsun istemez. Yalnız da değildir; Allah’ın ve dünyanın varlığına o kadar inanır ki, yalnızlığın da yaratılan bir şey olduğunu bilecek kadar mümindir.
Yürümesi yabancı bir kuşun, bir serçenin, keşfederek, merakla, tedirgin yürümesi gibidir. Hızlı yürür. Hızlı yürürken bile adımlarının aheste bir üslubu vardır.
Şiirlerini doğururcasına yahut bir canlıyı özenle besleyip büyütürcesine yazdığından sarf ettiği emek, akıttığı akıl ve yürek teri onu daha da inceltir. Bedenen zayıflarken ruhunun da incelmesi Tanrı’nın ona bağışladığı bir nimettir. Şiirleri ayrıca imza istemez.
Terkibinin farkındadır. Yazarken mürekkeple de konuşur. Yazdıklarının oluşturduğu kimlik kendi kişiliğinin kimliğidir. Meleklerinin de parmakları mürekkeplidir. Yazıdaki kendisiyle “yazı”daki kendisi aynıdır.
Saçlarının yana taranması bilmediğimiz bir saygı duruşudur
İbrahim-meşrep olduğu kadar İsmail-meşreptir de…
İbrahim Tenekeci… Ailemizin şairi.
Kuş besler, çiçek yetiştirir.
Unutulan eşyaların gözlerindeki unutulmuşluk kederini siler. İmzalı kitaplar toplar.
Sahicidir, gönlünde yapay hiçbir şey, evinde plastik eşya yer bulamaz.
Kin tutmaz, ancak unutmaz da…
Törenlere, tanımlanmış tavırlara, ödüllere, kendisine verilen plaketlere mesafelidir.
Aldığı plaketleri çocuklara verir, onlar bakırını bakırcılara satar.
Saçlarının yana taranması bilmediğimiz bir saygı duruşudur.
Yüzü yüzde yüz kendisine aittir. Alınmaz, satılmaz, ödünç verilmez.
Veresiyesi yoktur. Böyle biliriz.
Mehmet Aycı yazdı
İYİKİ TENEKECİ İBRAHİMSİN VE HEP ABİMİZSİN.SARIKAMIŞ