Hayatını İslam birliği davasına adamıştı

Ne kadar çabalasa da, Gaspıralı İsmail, Müslümanların birliği için dilediği kongreyi toplayamaz. Çok şey umduğu eğitim sistemindeki yenilikler de, onun hayal ettiği yaygınlığı kazanamaz. Ahmet Serin yazdı..

Hayatını İslam birliği davasına adamıştı

Bir eğitimci, bir Müslüman entelektüel olarak yakın tarihe damgasını vuran Gaspıralı İsmail, üstü örtülü olarak din savaşlarının yaşandığı, adı Osmanlı olan bir medeniyetin zorla durdurulduğu, kısacası her şeyin altüst olduğu bir dönemde yaşamış vicdan sahibi soylu bir insanın adıdır.

O, zor bir dönemde doğmuş, zor şeyler yaşamış, zorluklara nasıl direnileceğini gelecek kuşaklara hayatıyla anlatmış biridir. Gaspıralı, bu zor dönemde işin kolayına kaçmayan, tarihe not bırakmasını bilen, zorluklar karşısında yılmayan, dünyayı tarayan, diri zihniyle proje geliştiren, inanmış kalbiyle Müslümanlar için sancılanan biridir aynı zamanda.

Gaspıralı’yı hangi şartlar doğurdu?

1851 Kırım doğumlu olan Gaspıralı İsmail için Moskova’daki Harpokulu yılları, bir dönüm noktasıdır. O, burada okuduğu sürece, Rusya’nın entelektüel hayatını izleme fırsatı bulur, kendisini yetiştirir. Yine bu dönemde Gaspıralı İsmail, Rusya’nın emperyal karakterinden etkilenir. Kafasında, sonraki yıllarda ömrünü adayacağı İslam birliği fikri bu yıllarda yeşermeye başlar.

Gaspıralı İsmail, düşüncelerini eyleme dökmek için okulunu terk eder, savaş halindeki Osmanlıya yardım etmek için yola çıkar ama amacına ulaşamadan yakalanır. Gaspıralı İsmail, artık ümmetin haline kafa yoran, ümmetin birliği için çabalayan bir dava adamıdır. Bu olaydan sonra Gaspıralı, Bahçesaray’a dönerek öğretmenlik yapmaya başlar. Aynı zamanda da kendisini felsefî ve edebi okumalara verir. Bu süreç, Gaspıralı'nın pişme sürecidir.

Yiğit düştüğü yerden doğrulur

Bu pişme döneminde önce Avrupa’yı dolaşan Gaspıralı, sonra İstanbul’a giderek Osmanlı ordusunda subay olmak için başvuruda bulunur. Bu arada İstanbul’daki basını, özgürlük hareketlerini takip eder, dönemin aydınlarıyla sohbet eder. Burada bir süre kalan Gaspıralı, talebine olumlu yanıt alamayınca yeniden memleketine, pişmeye döner.

Gaspıralı, geri döndükten sonra Bahçesaray Belediyesi'nde görev alır. Bu görev, onun sorunları daha içerden görmesine, sistemin nasıl işlediğini anlamasına yarar. Bu görev dolayısıyla kamu desteği olmadan hiçbir şey yapılamayacağını yakından anlayan Gaspıralı İsmail, halkı aydınlatmanın öncelikli konu olduğunu anlar ve bunun için en uygun aracın gazete-dergi gibi yayın organları olduğunu görür. Belediye başkanlığı görevinden süresi bitip ayrılan Gaspıralı İsmail, entelektüel bir Müslüman yayıncı olarak önce Rusya, sonra da dünya sahnesine adım atar.

İlk risalesi bir manifestoydu

Gaspıralı İsmail’in “Rusya sadece Rusların değil, aynı zamanda Müslüman Türklerin de yurdudur. Bu ülkede Müslümanların da hakkı vardır!” ana fikri etrafında gelişen seri yazıları, gazetelerde yayımlanır. Bu yazılar, Kırım başta olmak üzere, Rusya’da İslamî bilincin yeniden kıyamını amaçladığı için çok ama çok önemlidir. Görünüşte Gaspıralı bu metinleri Rus yönetimine karşı kaleme almıştır ama görünürdeki bu amaçla beraber ikinci bir amaç daha vardır. O da, Müslümanlara uyanıp birleşmeleri yönünde mesaj vermektir.

Daha sonra “Rus İslamı” başlıklı bir kitap halinde de yayımlanan bu yazılar, gerçekten de bir şeyleri harekete geçirmeyi başarmıştır. Gaspıralı'nın suya attığı taş, zayıf da olsa bir dalgalanma meydana getirmiştir. Ama Gaspıralı için bu, daha başlangıçtır. Olayların olgunlaştırdığı bu sancılı kalbin hedefinde ‘Dünya İslam Birliği’ hayali vardır.

Eğitim, ille eğitim

Gaspıralı İsmail’in hayalleri büyüktü ama davranışları akılcıydı. Bir devlet politikası olarak Rusların Müslümanları cahil bıraktığını yakından gözlemlemişti. Onun hayalini kurduğu büyük bir yolculuk vardı ve bu yol da ancak bilinçli, eğitimli insanlarla yürünebilirdi. Gaspıralı, bilgili bir toplum ve aydın bir tabaka yetiştirmek için birbiriyle ilişkili iki adım attı: Gazete çıkardı, bir. Yepyeni ve kendine özgü bir eğitim sistemi geliştirdi, iki.

Ama halkı ikna etmek kolay değildi. Tüm ayrıntılarını kendisinin düşünüp hayata geçirdiği bu sistemin işe yaradığını ‘kanıtlamak’ gibi bir işe mecbur kılınan Gaspıralı, sisteminin kırk günde okuma-yazma öğreteceğini iddia etmek zorunda kalır. Aslında küçük gibi görünen bu olay, büyük davası olan insanların nasıl güçlüklerle karşılaştıklarını ifade etmesi bakımında önemlidir. Büyük davaların insanlarının yolculuğa yalnız başlamaları kuralı Gaspıralı için de işlemiştir. Gaspıralı, eğitimdeki yeni düşüncelerini yakın çevresine bile anlatmakta güçlük çeker ama o yılmaz ve çalışmalarına devam eder.

Gaspıralının suya attığı taşın dalgaları gittikçe daha da büyümekte, daha da yayılmaktadır. Tüm bu çalışmaları yapan Gaspıralı, aynı zamanda kendisini anlamayan ‘dost’larla ve öte yandan da Ruslarla uğraşmak zorundadır.

Kongreler ve birlik çalışmaları

Yaptığı faaliyetlerle adını duyuran Gaspıralı, kendisiyle aynı ideali paylaşan kişilerle de tanışır. Gaspıralı, Sibiryalı Tatar Abdürreşid İbrahim, İdil boyu Tatarlarından Yusuf Akçura, Azerbaycanlı Ali Merdan Bey Topçubaşı gibi aydınlarla işbirliği içine girer. Adı geçen bu aydınlarla birlikte Müslümanların hakları konulu çalışmalar yapan Gaspıralı, diğer aydınların da onayını almakla birlikte, özünde kendi fikirlerinden oluşan bir “Müracaatname”yi Rus hükümetine sunar. 1905 yılından itibaren çalışmalarını tüm Rusya sathına yayan Gaspıralı, çalışmalarında önemli mesafeler kateder.

1906 yılında Rusya sınırları içinde gerçekleştirilen kongre, Müslümanların o ana kadar gerçekleştirdikleri en büyük kongre olur. Bu kongrede önemli kararlar alınır. En önemli karar da, Müslümanların birlik olduklarının vurgulanarak Rusya’da söz sahibi olma haklarının bulunduğu kararıdır. Ne var ki Müslümanların aldıkları bu kararlar, hayata geçirilemez. Bunun en önemli iki sebebi, Müslümanların bu kararları uygulayabilecek güçten yoksun olmaları, diğeri de Rusların güçlerini toparlamalarıydı.

Pergelin diğer ayağı dünyayı gezer

Çağın gereği olarak özgürlük düşüncelerinin yayılması, Gaspıralı İsmail’e farklı bir bakış açısı kazandırır. Dünyada artık daha fazla özgürlüğün istendiği bir dönem başlamıştır ve Gaspıralı da bu özgürlüğün peşindedir. Rusya’da kazanmış olduğu deneyimlerden yararlanarak ümmetin birliğini sağlamak için ülke ülke gezer, İslam coğrafyasının her tarafındaki Müslüman entelektüeller ile görüşür. Hedefi, dünya Müslümanlarının birliğini sağlamaktır.

Ne kadar çabalasa da, Gaspıralı, Müslümanların birliği için dilediği kongreyi toplayamaz. Çok şey umduğu eğitim sistemindeki yenilikler de, onun hayal ettiği yaygınlığı kazanamaz.

Bu kadar yoğun faaliyetlerin kalbini yorduğu Gaspıralı İsmail, 24 Eylül 1914’te Bahçesaray’da Hakk’a iltica eder.

Ondan geriye, birçok hatıra yanında Müslüman birliği sevdasını simgeleyen “Dilde, işte, fikirde birlik” ifadesi kalır. Mevla mekânını cennet ede.

 

Ahmet Serin, bir dava adamını hatırlattı

YORUM EKLE