1936’da Yörükzâde Ahmed Fevzi Efendi’nin en küçük çocukları olarak Afyon Bolvadin’de dünyaya gelen Hasan Hilmi Özdemir, babaları tarafından Kastamonulu Hasan Hilmi Efendi adına tesis edilen Medrese-i Haseniyye’nin sorumluluğunun kendisine geçmesinden sonra uzun yıllar binası, kütüphanesi ve kıymetli evraklarını muhafaza etmek suretiyle ayakta kalmasını sağlayarak mühim bir vazifeyi icra etmişti.
Yörükzâde Ahmed Fevzi Efendi Osmanlı son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarının etrafına ışık saçan âlim ve ârif şahsiyetlerindendir. İlim tahsili için yolculuklar yapmış ve hocaları ile mektuplaşmıştır. Gümüşhânevî Dergâhı müntesibi olmuş ve Şeyh efendileri ve ihvanı ile mektuplaşmıştır. Bolvadin’e dönerek hayatına burada devam etmiş ve aile bireyleri, dostları ve talebeleri ile mektuplaşmıştır. Açmış olduğu Haseniyye Medresesi ve Tekkesi’nin evrakını sakladığı gibi kendisine ait şahsî arşivinde de tüm yazmış olduğu mektupların birer nüshalarını muhafaza ederek yaşadığı döneme ait kıymetli bir birikimin sahibi olmuştur. Kendisinden sonra memleket sathında yaşanan baskılar, darbeler, ekonomik sıkıntılar ve sâir muhtelif etken neticesi bu arşivin yok olup gitmesi muhtemelken evladı Hasan Hilmi Özdemir Beyefendi’nin gayreti buna engel olmuştur. Hasan Hilmi Bey’in bu arşive sahip çıkması ve vakti geldiğinde de ilgililerin istifade edebilecekleri şekilde kullanılması yönünde insiyatif alması, halen elimizde yakın tarihimize ait kıymetli bir birikimin muhafaza edilmesine olanak sağlamıştır.
6 Nisan 2013 tarihinde Afyon’da icra edilen, “Yörükzâde Ahmed Fevzi Efendi” paneli öncesinde Bolvadin Haseniyye Medresesi’nde yaptığı konuşmasında üzerindeki ağır sorumluluğu ve ardından gelişen olayları şöyle ifade etmişlerdi;
“Rahmetli babam vefat edeli elli beş yıl oldu. Vefatından sonra bize bırakmış olduğu en büyük hatıra ve eser, mânevî değeri büyük olan Haseniyye Medresesi ile medresenin alt katında bulunan kitaplar idi. Vasiyetnâmesi ve vakıfnâmenin gereği, evlâd-ı ekber tarafından medresenin hizmetlerinin yürütülmesi ve bakımı görevi üzerimize verildi. Rahmetli ağabeylerim zamanlarında görevlerini yaptılar. En son Bedri ağabeyim -Allah razı olsun- babamın sağlığında olduğu gibi medresenin işleyişini aynı şekilde ve aynı titizlikte yürüttü. Haseniyye medresesi ve kütüphanesinde bulunan kitapları, belgeleri, levhaları hatta hamamdaki kılıfına, ayak taşına varıncaya kadar bütün unsurları muhafaza etti. Hamdolsun ben de o noktadan bu noktaya getirdim, korudum.
“Görevi üzerime aldığımda üzerimde iki tane çok büyük mânevî yük vardı. Birisi, Alaca cami-i şerîfinin arkasında bulunan mekânı rahmetlinin ruhâniyetine uygun nasıl değerlendirebiliriz sorusu… Bu tabii beni aşan bir olaydı, denenecek iş değildi. İkincisi de rahmetliden kalan kitapların değerlendirilmesi…
“Cenâb-ı Hakk’a şükrediyorum, hamd ediyorum. Medresenin kapısının açılması, hayata geçirilmesi, ruhâniyetinin canlanması, bugün belirli aralıklarla toplanılan, ziyaret edilen, değişik programlar tertip edilen bir yer haline getirilmesi benim için oldukça öneme haiz bir durum. Kardeşlerimin gayretleriyle, ihlâslı faaliyetleriyle bugün bu noktaya geldik.
“Kütüphanede bulunan kitaplar için duyduğum tasa, mekândan daha fazla. Bir kere üzerimdeki mânevî yükün altından ben zaten kalkamam, bu mümkün değil. Fikir olarak da acizim, ne yapılacağını bilmiyorum. Kitaplar Osmanlıca, Arapça, Farsça… Ne kendi bünyemizde ne Bolvadin çapında istifade imkânı yok, hapis kalmışlar. O hapis hayatı beni çok üzüyordu. O zaman ilk olarak aklıma Mehmed Zahid Kotku Hazretleri geldi. Tabii bağlılığımız, ünsiyetimiz var. Atladım, İstanbul’a gittim, İskenderpaşa Camii’nde ziyaret ettim ve kendilerine durumu arz ettim. Dedi ki;
“O zaman kitapları buraya alalım.”
“Ne kadar güzel olur, ben bütün yükten kurtuluveririm. Hem de en emin ellerde kitaplar değerlenmiş olur ama şöyle bir durum var, bence bir engel gibi görünüyor.” dedim. Beraberimde vakıf senedini götürmüştüm. Vakıf senedini kendilerine takdim ettim. Senette şöyle bir hüküm var; “Kitaplar alınamaz, satılamaz, dışarı çıkartılamaz ve burası ev gibi kullanılamaz!” Yani rahmetli, sadece hüviyetine mahsus bir sınır çizmiş. Bunun dışına çıkılamıyor.
“Bunu görünce Zahid Efendi rahmetullâhi aleyh dedi ki;
“O zaman şartlar değişti.” Esad Hocam da yanlarındaydı. “Esad, oğlum! Kütahya dönüşü artık Bolvadin’e uğramak farz oldu. Bolvadin’e uğrayalım, bu konuyu halledelim de üzerindeki yükü hafifletelim.” dedi.
Ben kuşlar gibi hafif elini öptüm, oradan ayrıldım. Fakat her şey Cenâb-ı Hakk’ın takdiri, nasip olmadı. Hepimizin malumu Kütahya dönüşü vefat ettiler. Mekânı cennet olsun.”
Hasan Hilmi Amcamız, âhir ömründe mevzubahis kitapların Mahmud Esad Coşan Araştırma ve Eğitim Merkezi tarafından titizlikle tasnif ve tamir edildiğini, evrakların taranarak dijitale aktarıldığını ve muhafaza altına alındığını, Yörükzâde hakkında kendisinin yazdığı eserlerden bağımsız yeni eserler yazıldığını, yayınlandığını ve daha kapsamlı çalışmaların da yapıldığını bilmenin huzuru ve saadeti ile 25 Mart 2022 Cuma günü dâr-ı bekâya irtihal eyledi.
Bolvadin Merkez Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Alaca Camii’nin önünden de geçerek kalabalık bir cemaatin omuzlarında Yörükzâde Hazretleri'nin kabrinin bulunduğu hazireye doğru Hasan Hilmi Amcamız'ı uğurlarken hepimizin simalarında hâkim bir hüzün vardı. Zira onda gördüğümüz ve bir karakter halini almış olan nezaketi, zerafeti, içtenliği, rikkati ve müslümanca duruşu, özenli konuşmalarını, bir Osmanlı beyefendisi tavrını, samimiyet ve tevazuun hakikatli halini bundan sonra her daim özleyecek olmamız kalbimize hüzün veriyordu. Ne zaman kendisine bir mevzu danışacak olsak dinler, ilgilenir, araştırır, soruşturur ve mutlaka yardımcı olurdu. Ne zaman bir bayram tebriği yazsak mutlaka daha güzel ve daha leziz ifadelerle dönüş yapar, mutlaka samimiyetle karşılık verirdi. Ne zaman arayı açsak, aramasak sormasak kendisi tevazu ile arar sorar, iltifat eder ve gönüllerimize kendi iklimini yansıtırdı.
Mevla rahmetiyle muamele eylesin. Gümüşhânevî Hazretleriyle, Hasan Hilmi Efendi ile, Yörükzâde Ahmed Fevzi Efendi ile komşu olmayı nasip eylesin. Mevlâ bizlere de büyüklerin hâl ve tavırları üzere yaşamayı ihsan etsin. Himmetleri daim olsun.
Cihat Demirci
Hilmi amcamı rabbim rahmetiyle yargılasın nur içinde yatsın
inşAllah amcamız babasının vasıflarını taşıyan bir amcamızdı ağır sakın konuşması güler yüzlü çok sevimli amcamızdı çok üzüldüm Rabbim ailesine sabır versin inşAllah çok saygın büyüğümüz olan amcama Allah rahmet eylesin inşAllah