Bir şehir ilk önce tarihi, kültür yapısı ve o beldeye etkisi olmuş manevi büyükleriyle karşılar sizi. O şehrin manevi iklimini solumak; sokakların, taş ve harabelerinin konuşmalarına kulak misafiri olmanın kapısını aralar hiç şüphesiz. Bir de âlim, veli, ehli tarik zatlar vardır ki şehir halkı için himmetlerinin hâlihazırda devam ettiğine inanılır. Elazığ için Nâkşi Şeyhi Musa Kazım Efendi de böyledir. Hayatını dine adamış, çevresinde hatırı sayılır bir halka oluşturmuş Şeyh Kazım Efendi, önemli din alimlerinin rahle-i tedrisinden icazet almış ve halkı irşada başlamıştır. Ülkenin geçiş dönemine şahitlik etmiş bu zât darbe zihniyetinden nasibini alanlar arasındadır.
Elazığ'da bir gönül dostu
Osmanlı hükümdarlığının son dönemleridir. Fransa ve İngiltere kültürünün Türk halkına empoze edilmeye çalışıldığı bu yıllarda Harput’ta toplam altı Fransız Koleji eğitim(!) vermektedir. Musa Kazım Efendi ‘idad-i rüştiye’de ilk eğitimini almaya başlamıştır. Okulu üstün başarıyla bitiren Kazım Efendi mezun olduktan sonra Harput Numune Okuluna Fransızca öğretmeni olarak atanır. Yaşadığı bilinmeyen bir hâdise üzerine İslâm diniyle hemhal olmaya başlar. Artık eski Kazım değildir. Rahleler önünde diz çöker, kalbindeki uyanışa eşlik etmektedir. Tasavvuf âleminin eşiğindedir. Nakşibendîliğin Halidiye kolu mensuplarından Hacı Tevfik Rıfkı Efendi ilk rehberi olur çıktığı bu yolda. Osman Bedrettin (Erzurûmi) ve Mustafa Naci Efendinin hizmetlerinde bulunur son nefeslerine kadar. Kısa bir sürede icazetini alır…
Cumhuriyetin dil ve eğitim reformlarına karşıdır
Laik rejimle birlikte gelen yasalar tekke ve zaviyelerin kapatılmasını, türbedarlar ile bazı unvanların men ve ilgasına dair kanun kabul edilerek din unvanlarının kullanılması dahi yasaklanmıştır. Zor günlerdir… Dikkat çekmemek için evlerde gizlice yapılmaktadır dini sohbetler ama gözden kaçmamıştır tabi bu durum, 36 gözaltı 3 kez tutuklanma ve kısa süreli sürgünler neticesinde bir suç unsuruna rastlanmadığı için serbest bırakılmıştır Şeyh.
İsmet Paşa’dan hesap sorulmalı!
Demokrat Parti'nin 1950 yılında iktidara gelmesinden sonra, Musa Kazım Efendi, Başbakan Adnan Menderes’e bir mektup yazarak tek parti zamanında çekilen sıkıntı ve eziyetlerden dolayı İsmet Paşa'dan hesap sorulması hususunu dile getirir. Bunun üzerine Elazığ Milletvekili Rasim Küçükel, Musa Kazım Efendiyle Adnan Menderes’in bir araya gelmelerini sağlar. Menderesten "devri sabık" olmasını isteyen Şeyh'e, "Devri sabık yapamayacağız" cevabı verilir. Bunun üzerine Musa Kazım Efendi "Bak sakın ola unutma, yarın kimin devri sabık yapacağı belli olur" diye endişelerini belirtir. 1960 İhtilâli bu olayı doğrular niteliktedir.
Hoş bir sâdâ bırakanlar arasında
Sanattan ve gündemden de uzak değildir Şeyh. O zamanın tüm gazetelerine abonedir. Yaptığı hat sanatı, ahşap oymacılığı örnekleri hâlâ Elazığ’ın iki camisinde mevcut olan Musa Kazım Efendi, Niyazi Mısri hayranıdır. Fransız edebiyatına Fransız bir aydın kadar hâkimdir aynı zamanda.
Ömrünü Hakka hizmetle geçiren son dönem tasavvuf âlimi Şeyh Musa Kazım Efendi Elazığ’a ve ülkenin dört yanından gelen talebelere hizmet etmiş mânâ ehli bir evliyadır. Son zamanlarına kadar Allah’ı anlatmaktan yorulmamış insanların sevgisini kazanmış Musa Kazım Efendi 1967 yılının Mart ayında Hakka yürür. Elazığ’da hâlâ ismi anılan ve Harput’a her çıkıldığında ziyaret edilen evliyalar arasındadır. Allah himmetlerini üzerimizden eksik etmesin.
Zeynep Saylan haber verdi
GERÇEK BİR DİN ADAMIYDIELİNİ ÖPMEK NASİP OLDU ÇOK MÜTAVAZİ BİR HAYAT YAŞADI İSTESEYDİ SARAYLARDA YAŞARDI ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN