Bir kıyam nezaketi ile durdu bir gülün sessizliğine. Mabedleri tüketen şehre inat, kendi göğünün göğsünde teheccüd vakti dinginliğiyle çiçeğe durdu.
Aşkı koydu destek noktasına. Bir tohum nasıl taşırsa koca bir çınarı o da öylece saydamlaştırdı acıyı. Ölümle mayaladı sözünü, sesindeki ayet; Buradan…
Yokluğa ve karanlığa usta bir isyandı o. Damarları hızlandıran bir şeyden öte kalabalıklaştıran. İçinde taşıdığı mahşer; Vahyin soluğundan.
Avuç içleriyle emzirdi gökkubbesi çatlamış kırlangıçları, ölüm bir güvercinin beyazıydı öyle bir şiirdi ki o, içine İstanbul’u sığdırdı.
O hep yağmuru aradı, aradı sonra tekrar aradı. Yediiklim tuttuğu ağustos orucuyla yarım kalmış acılar adına hüznü taşıdı. Çocukluk çağına suskun bir kıyıydı.
Ve ölüm:
Hep taze kalmış bir haberdi onun için. Sonsuzluk kumaşından teslimiyet dokulu hayat biçti Mavera’ya.
Bahar muştusuyla yürüdü damarları kınalı toprağına. Ölüme iz bıraktı.
Onu ne zaman okursanız, denize usul usul inen yağmur dualarını duyarsınız.
Bedrettin Kara özlemle yazdı
çok seviyoruz, Allah rahmet eylesin!