Eleştiriye yakın gözlük: Nurdan Gürbilek

Akıcı ve kendini okutabilen sadelikte kaleme aldığı Ev Ödevi (1999), Kötü Çocuk Türk (2001), Kör Ayna, Kayıp Şark (2004), Mağdurun Dili (2008) gibi kitaplar, Nurdan Gürbilerk’in, derinlikli bir incelemeden ve uzun düşünme mesaisinden sonra ortaya çıkardığı ürünlerdir. Kevser Tekin yazdı.

Eleştiriye yakın gözlük: Nurdan Gürbilek

Eleştirmenlerden beklenen ilk şey, cümlelerinin ev sahibi değil kiracıları olmalarıdır. İnsan kendi cümlelerinde nasıl kiracı konumuna düşer peki? Kurduğu cümlelerindeki hiçbir kelime öznellik sokağına uğramayarak ve hatta orasını kendisine hep çıkmaz sokak görerek. Ancak bu sayede eleştiri konusu hakkıyla incelenebilir ve düşünüş mesaisi başarıyla nihayete erebilir.

Cümlelerinin kiracısı olmayı başarabilen edebiyat eleştirmeni Nurdan Gürbilek, aynı zamanda ev sahibidir de. Kendi evinde/cümlelerinde kiracı olabilmeyi bu işin doğasından kabul edip eserler vermeye devam eden Gürbilek, 1956 Kütahya doğumludur. Amerikan Kız Koleji’nden sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde lisansını ve yüksek lisansını tamamlayıp doktorada duraklar. ABD Montreal Mc Gill Üniversitesi’nde başladığı doktora eğitimini yarım bırakır. Halihazırda iyi okulların kendisine sunduğu imkanlar ve disiplinli gayreti doğrultusunda iyi yetiştiğini, bir şeyler için alt yapı hazırlığında olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Yazarlık hayatının hemen girişinde dergileri, editörlük zamanlarını görürüz. 1985-86 yıllarında iki sayı çıkan Akıntıya Karşı isimli dergiden sonra kurucuları arasında olduğu Zemin Dergisi’nde (1986-87) yazıları yayımlanır. Son olarak yayın kurucularından olduğu Defter ve Virgül dergilerinde deneme/inceleme yazıları yer alır. Deneme mi inceleme mi, buna karar verecek olan okurdur ama Defter Dergisi’nin 22. sayısına verdiği röportajda bu ayrıma şöyle değinir: Denemeyle inceleme arasındaki katı işbölümünü ciddiye almıyorum - özellikle de konu edebiyat olunca. Çünkü konuyu kaskatı bir inceleme konusuna dönüştüren bir dille edebiyattan söz ettiğimizde daha baştan onunla teması yitiririz. Ama tersi de doğru: Deneme de kapılarını incelemeye sımsıkı kapattığında gevşek, genel geçer, gelişigüzel derlenmiş bir izlenimler toplamı olmaya başlıyor.”

Can Yayınları tarafından her yıl bir şair ya da yazara verilen Erdal Öz Edebiyat Ödülü’ne “Türkiye'de edebiyatın bütününe deneme penceresinden bakan, sorgulayıcı bakış açısı ve bu coğrafyanın belirleyici öğelerinden endişe konusuna getirdiği çok boyutlu açılım” gerekçesiyle 2010 yılında layık görülür. Hemen bir yıl sonra, 2011 yılında İstanbul Kitap Fuarı’nda verilen Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü “Benden Önce Bir Başkası” adlı deneme çalışmasıyla alır.

1992 yılından itibaren çıkardığı eserler yazın dünyamızın deneme rafında kaliteli bir şekilde durmaktadır. Vitrinde Yaşamak adlı kitabında Türkiye’nin 80’li yıllardaki kültürünü, siyasi alt zeminini ve kendisine has bu yerel seslerin nereden geldiğini inceler. Kültürün nasıl bir değişimden geçtiğini, elimizde olanlarla nasıl harmanlandığını ve özellikle modern kültüre ne hızla uyum sağlanabildiğini açıklayıcı bir üslupla dile getirir. TanıtımındaBir sözcüğe ne kadar yakından bakarsanız, o kadar uzaktan dönüp bakacaktır size” diye yazdığı Yer Değiştiren Gölge kitabında, birebir edebiyatçıların üzerindeki gölgeye değindiğini görürüz. İsimlerini sıkça andığı Ahmet Hamdi Tanpınar’ı, Oğuz Atay’ı, Yusuf Atılgan’ı, Bilge Karasu’yu aynı kelimelerle fakat Gürbilek’in yakın gözlüğüyle okursunuz.

Kavramların edebiyatla ilişkisi üzerine çalışır

Ödül aldığı Benden Önce Bir Başkası adlı deneme kitabında ise, değinmekten vazgeçmediği Tanpınar’ı, Oğuz Atay’ı, Kafka’yı, Cemil Meriç’i ve Dostoyevski’yi kazandırdıkları eserleriyle paralel olarak inceler. Yayımlanmış son kitabı olan Sessizin Payı’nda (2015), Suç ve Ceza’ya dair ilginç bazı karşılaştırmalar görülür. Kitabın bütünündeki bağlantılı dil ve realist tavır, okura başka bir gözle bakacağı sayısız pencere açar. Sonrasında biraz Orhan Kemal’den, Peyami Safa’ya, oradan da uzaklara, ta Tolstoy’a uzanan kavramların edebiyatla olan ilişkisini ortaya koyar.

Akıcı ve kendini okutabilen sadelikte kaleme aldığı Ev Ödevi (1999), Kötü Çocuk Türk (2001), Kör Ayna, Kayıp Şark (2004), Mağdurun Dili (2008) gibi kitaplar, Gürbilerk’in, derinlikli bir incelemeden ve uzun düşünme mesaisinden sonra ortaya çıkardığı ürünlerdir. Kendinde var olanı, yine kendinde olan hislerine değdirmeden objektif kalabilen yazar, eserlerinde, konunun arka planını sorgulayıcı ve ikna edici bir tavırla anlatır. Bu hassaslıkla yazılarını kaleme alırken yazar-okur bağlantısını hatırlatıp her bir kavramı yeniden irdelemek gerektiğini de öğütler. Doğan Hızlan 2010 yılında Hürriyet’te kalem aldığı bir yazısında Gürbilek’i konuk edip aldığı ödül için tebrik ederken yazılarındaki dinamizmi tam da bu şekilde özetler: “… Kavramlar üzerine bizi yeniden düşünmeye çağırır. O, sadece yazarları değil okurları da denemenin gündemine getirir.” 

Nitelikli okumanın karşılığını belki de en iyi veren eserler eleştiri/inceleme türünde olanlardır. Okurun kendi dünyasından, kendi yaşantısından, hatta kendi hislerinden yola çıkarak yaptığı tüm okular ikinci bir gözle tekrar okunmaya mecburdur. Günümüzde bunu başaran Gürbilek, bir yandan edebiyata, topluma, toplumun sosyo-kültürel olgularına yeni ufuklar açarken bir yandan da sağlam temellere dayandırdığı güçlü analizlerini yazısının girişine “dikkat!” levhasıyla asmayı becerir. Toplumsal incelemelerini gözlerden ve medyadan uzakta kalarak yapması, tarafsızlığına artı bir değer katar hiç kuşkusuz. Sonuç olarak denilebilir ki, insanın, kuru, sığ, cansız bir okuma yapması bir yere kadar tatmin edici olur. Okuduklarını anlamlandırmak için başka bir gözlüğe ihtiyaç vardır. Bunun en güçlü savunucularından olan Gürbilek’i okumak kavramlara ve olaylara yeni anlamlar getirmeye atılan ilk adım olacaktır. 

Kevser Tekin      

YORUM EKLE