Deprem şehidi bir merd-i Hüda Maraşi Hakkı Baba

"6 Şubat Maraş depremini duyunca ilk aklımıza gelen bu dostlar olmuştu. Onlar için ümitle dua ettik fakat Hakkı Ağabey’le, eşi bir oğlu ve torununun dâr-ı bekâya teşrifini hüzünle öğrendik. 10 Şubat Cuma namazını müteakip bekâ âlemine uğurlandılar." Orhan Alimoğlu yazdı.

Deprem şehidi bir merd-i Hüda Maraşi Hakkı Baba

1989 Ekim’inde Elbistan’da göreve başlamıştık. Bizi Maraş eşrafından bazı eşhas ile tanıştıran Maraş Milletvekili Erdem Bayazıt Ağabey olmuştu. Bunlardan biri de merhum Hakkı Debgici Ağabeydir.

Hakkı Debgici, İTÜ mezunu yüksek mimar ve bizden de epeyce kıdemli idi. Bir iki sohbet muhabbetten sonra anlaşıldı ki Hakkı Bey hakikaten gönül mimarı, zahir ve batını tevhid etmiş bir aziz kişidir.

Mimar mühendislik tahsili sayesinde Sadettin Ökten hocamız gibi en rasyonel muhakeme ve hesapları yapar sonrası için de tevekkül eder, hikmete râm olur, Sânî-i Hakiki’yi bilirdi. Biz onun şahsında son model “bütün insan” nasıl olur, müşahede ederdik. Tam bir istişare edilecek dost idi. Kılı kırk yararcasına muhakeme, muhasebe yapar size olgun bir fikir sunardı.

Elbistan Maraş’ın en büyük, kazara vilayet olamamış kazası idi. Hakkı Abi bize Elbistan’ın muteber zevatını da tanıştırmıştı. Emekli Lise Müdürü Kemal Küçük Hoca, Belediye Reisi Hacı Abdullah Dede, Ömer Lütfi Genç, Eczacı Mehmet Özsoy, Sadettin Demirci, Dr. Ramazan Kuş, Dr. Ömer Mızrak, Dr. İsmail Özcan, esnaftan Hacı Keçebir, okul müdürleri Kubilay Sığırtmaç, Hanefi Kara kıymetli dostlar olmuştu.  

Kemal Küçük Hoca evvel gidenlerden idi. Dahiliye mütehassısı Dr. Ramazan Kuş kucağında müminane can verişini gözyaşlarıyla nakletmişti. Çünkü bunların dostluğu modern dostluklar (!) gibi gösterişe, menfaate, siyasete, hemşeriliğe müstenid değildi. İvazsız, garazsız can u gönülden idi. “Âşinayı ezeli yâri kâdim” idiler. Onlar sayesinde üç yıllık Elbistan mesaimiz dostlar kazanarak hitam bulmuştu. O dostluklar otuz yıldır eksilmeden devam ediyor.

6 Şubat Maraş depremini duyunca ilk aklımıza gelen bu dostlar olmuştu. Onlar için ümitle dua ettik fakat Hakkı Ağabey’le, eşi bir oğlu ve torununun dâr-ı bekâya teşrifini hüzünle öğrendik. 10 Şubat Cuma namazını müteakip bekâ âlemine uğurlandılar. 

Hakkı Ağabey, Mavera Grubu da denilen güzel adamlardan Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Hasan Seyyidhanoğlu ve diğerlerinin hem takipçisi hem de yakın dostu idi. Keza yakın dostlarından eski Ekinözü Kaymakamı aziz kardeşimiz Mustafa Nazmi Bey insan güzeli, çok zeki, çok heyecanlı, işini aşkla yapan bir zat-ı şerif idi. Evvel gidenlere dahil olmuştu.

Hakkı Ağabey bir ara Maraş Belediye Meclis Üyeliği de yapmıştı. Gayesi yanlış işleri azaltmak, güzel işleri çoğaltmak olan bir “emin insan” idi.

Hakkı Ağabey’in yardımı biz Sakarya’da görevli iken de yetişmişti. 2005 yılında özel idarelere yeni yapı oluşturuluyordu. Bu vesile ile Daire Başkanı yapacak ehil insanlar arıyorduk. İTÜ mezunu, üniversite hocalarından Erzurumî Adnan Çomaklı’yı bize o tavsiye etmişti. Adnan hoca hakikaten bilge, dürüst, aşkla çalışan bir arkadaşımız olmuştu. Şehrin merkezinde TZDK dan kalma metruk bir binayı şevkle çalışarak tamir etmiş, 25 bin seçme kitaplı örnek bir özel idare kütüphanesi kurulmuştu. Burası pek çok muteber zevatın teşrif edip kültür-edebiyat sohbeti yaptığı ruhaniyetli bir mekân olmuştu. Özel idareler kaldırılınca kütüphane belediyeye intikal etmiş ancak zamanın belediyesi o binaya rahmetle yad ettiğimiz Adnan Hoca’nın adını verme kadirşinaslığını ne yazık ki gösterememişti.

Debgici soyadının neye istinat ettiğini kendisine soramadım. Ancak tahmini kanaatim şöyledir; Hak aşığı Maraşizade Ahmed Kuddusi Hz. Divanı’nda:

“Sevdiği deriyi çok çığnar debbağ, taşlara çalar onu taaa olunca dibağ” diyor. Soyunda debbağlar, zahir batın arıtıcılar olsa gerektir. Kendisi de öyle fonksiyonlar ifaya çalıştı. Hatta çok karlı bir kış günü dostların davetine icabet ederek zahmetli bir yolculukla Elbistan’a gelmişti. Sohbet muhabbetle bir güzel gün geçirildiği hasretle hatırlanır.

Daha sonra kendisinin Dede Paşa Bayburdî ve Abdurrahim Reyhan Erzincânî yoluyla Resulullah izini izleyenlerden olduğunu öğrenmiştik. Maraş’ta iyi tanıyanlar, kendisini “Hakkı Baba” diye yad ediyor. Bu tabiri Rahmetli Rasim Özdenören ve Erdem Bayazıt Ağabey’den defaatla işittiğimi hatırlıyorum. Anadolu kültüründe ermiş kişiler için kullanılan bir sıfat olduğunu da biliyoruz. Celâli Baba, Kuddusi Baba, Terzi Baba, Sümmani Baba gibi. Yani o millete dahil olduğu aşikârdı.

Bir de Peygamberimizin, Sıddık-ı Ekber Efendimiz benzeri sahabe-i kiram için “Yürüyen şehid görmek isteyen ….. ‘a baksın “ buyururlarmış. Hakkı Ağabey de yeryüzünde “Yürüyen şehid” olarak dolaştı. N.Y. Gençosmanoğlu merhumun, Rahmetli Fethi Ağabey için söylediği;

“Bir almadan binbir veren,

Dikenliklerden gül deren  

Yeseviden bir alp eren,

Dervişti Hakk’a yürüdü” beyti Hakkı Baba’ya da çok yakışmaktadır.

Günümüzün ağır yaralı Elbistan’ı söz konusu olunca A.Rahmi Eray’dan bahsetmemek olmaz. Elbistan’da iken bir efsane olarak adını işitmiş, hakkında tatminkâr malûmat edinememiştik. Ancak daha sonra Dergâh Yayınları’ndan çıkan Elbistanlı Rahmi Eray Kitabını, Orhan Okay Hocamızın Silik Fotoğraflar kitabındaki makaleyi ve en son da merhum Emin Işık Hocamızın yine Dergâh’tan çıkan Çağdaş Bir Dervişin Dünyası Nurettin Topçu kitaplarını okuyunca Abdurrahim Eray merhum adeta tecessüm etti. Öyle ki onun için Topçu Hoca, “İlhamlara, sırlara açılan kalbi, çile ile dolu hayatının mükâfatı olarak, ulvî bir manevi mertebe kazandı. Tespihi çok, ibadeti bol değildi, lâkin her hali duâ, her sözü tespih oldu…” der. Orhan Okay Hoca da “Ben hayatımda, hasbi olmanın ilk örneğini Rahmi Ağabey’de buldum. Galiba son örneği de o idi. O, gerçekten eski evliya menkıbeleri kitaplarında anlatılan veli ruhlu kişilerin sonuncusu idi.” diyor. Meraklılara bu kitapları hararetle tavsiye ederiz.

Hüseyin Yorulmaz Hocamız da 12 Haziran 2019 tarihli “Rahmi Eray’ı bilir misiniz” (https://fikircografyasi.com/makale/rahmi-erayi-bilir-misiniz)makalesinde onun üç prensibinden bahseder: "Tasfiye, teke irca ve son fayda." 

Bu güzel dostları yâd ederken Neyzen Süleyman Ergüner tarafından bestelenen Üstad Yahya Kemal’in şu beyti hatıra geliyor.

“Tekrar mülâki oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler”

Biz de Hakkı Ağabey’i aynı temenni ile uğurluyoruz. Onlar bâki âlemde Maraş’ın güzelleri ve diğer sevdikleri Merdân-ı Hüda ile beraber olur inşallah. Kendisi ile birlikte göçen aile efradına, bütün deprem şehitlerine ve diğer ismi geçenlere rahmet ve mağfiret niyaz ediyoruz.

Orhan Alimoğlu

YORUM EKLE
YORUMLAR
Yunus Yaman
Yunus Yaman - 1 ay Önce

Allah razı olsun efendim.

Erkan BÜYÜKSÖKMEN
Erkan BÜYÜKSÖKMEN - 1 ay Önce

Allah rahmet etsin. Sn Orhan ALİMOĞLU Büyüğüm ile öğrendik. Hakkı babayı. Dostlukları. Allah hapsinden razı olsun.

semiha delen
semiha delen - 3 hafta Önce

bu yazı ile beraber okunması gereken bir yazı
https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/seher-hocanin-oglu-nasil-katil-muteahhit-oldu-120299/

İbadi Oktay
İbadi Oktay - 2 gün Önce

Ağzına yüreğinize sağlık, Allah razı olsun sayın valim. Çok güzel yazmışsınız,eksiği var fazlası yok. Alimane ifade etmişsiniz. Evet felaketi duyunca bizim de ilk aklımıza gelenlerden biri oldu Hakkı ağabey. Yurtdışında uzak diyarlarda oluşumuzdan iki üç gün sonra acı haberini alabildik .çok üzüldük ama ne çare! Baba ünvanlı rahmetli ağabey le bizlerle de çok hatırası var. Hangi birini söylesin dilim. Yazıya dökmekte çok zor. İnşAllah sizin gibi dostlarla karşılamak nasip olursa anarız o eski demleri. Acı haberler gurbette dahada hüzün veriyor. Çaresiz kalıyorsun dertleşecek yarende olmayınca.1939 zelzelesi için yakılan türkü,Sanki bu günleri söylemiş;
"Kahbe felek sana nettim neyleyledim
Kestin mümkünümü çarelerimi "
Bu vesile ile Hakkı ağabeyi ve yine Maraş' ın güzel insanlarından son alperenlerden Cevdet Gökalp hocamızda yad ediyor, deprem de acı şerbeti içen isimli isimsiz bütün şehitlerimize Allah dan rahmet, geride kalanlara sabırlar diliyorum. Chicago dan selamlar

banner36