Bunalımlar kendi kahramanlarını çıkarır

Ahmet Cevdet Paşa bir yönüyle devlet adamı, diğer yönüyle edebiyatçı; bir yönüyle dil bilimci, diğer yönüyle hukuk adamıdır. Kısacası, her bir taşı ayrı bir cevherden oluşan değerli bir tesbih gibidir. Ahmet Serin yazdı..

Bunalımlar kendi kahramanlarını çıkarır

Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlının son dönemlerinde yetişip şimdiki kuşağın telaffuz etmekte bile zorlandığı “Allame-i cihan” sıfatını üzerinde taşıyan ilim erbabının son halkalarından biridir. İlgilenmediği konu hemen hemen yok gibidir. O, bir yönüyle devlet adamı, diğer yönüyle edebiyatçı; bir yönüyle dil bilimci, diğer yönüyle hukuk adamıdır. Kısacası, her bir taşı ayrı bir cevherden oluşan değerli bir tesbih gibidir Ahmet Cevdet Paşa.

Medeniyetimizin inşasında kalıcı izler bırakmış birçok insanımız gibi, Ahmet Cevdet Paşa da şimdi sınırlarımız dışında olan bir yerde, Bulgaristan’da doğmuştu. 1822 yılında, şimdiki Bulgaristan’ın Lofça kasabasında doğan Ahmet Cevdet Paşa, hem anne hem de baba tarafından ilmi seven, soylu bir ailenin çocuğuydu. Zekası ve yetenekleriyle özellikle dedesi Hacı Ali Efendi'nin dikkatini çeken Ahmet Cevdet Paşa, ilk eğitimini Lofça’da almış ama kendisindeki yeteneği gören birçok ilim sevdalısının (özellikle de Lofça Müftüsü Hafız Ömer Efendi'nin) gözetimi altında büyümüştü.

Cevdet, onun mahlasıdır

Aslında, Ahmet Cevdet Paşa’nın asıl adı Ahmet’tir; Cevdet, onun mahlasıdır. Bu mahlas da kendisine yine sıradan bir kişi tarafından değil, dönemin önemli şairlerinden Süleyman Fehmi tarafından verilmiştir.

Ahmet Cevdet Paşa, büyüdükçe küçük bir kasabaya sığmaz hale gelmektedir. Sonunda bu ateşîn zeka, on yedi yaşına geldiğinde, dedesinin istek ve desteğiyle İstanbul’a gelir. İstanbul’da bir medresede eğitimine devam eden Ahmet Cevdet Paşa, sadece dinî ilimleri öğrenip tek kanatlı bir kuş olmak yerine hem dinî ilimleri, hem de matematikten kozmolojiye kadar diğer bütün ilimleri öğrenerek çift kanatlı bir kuş olmayı seçmiştir. Bu dönemde Murad Molla Tekkesi’nde Mesnevi okumalarına devam eden Ahmet Cevdet Paşa, Farsça ve Fransızca’ya da ilgi duyarak bu dilleri de çalışır; kendisine “Cevdet” mahlasını veren Süleyman Fehmi’nin ısrarıyla şiir yazmaya başlar.

Zekası, birikimi ve yetenekleriyle dikkat çeken Ahmet Cevdet Paşa, çevresi tarafından da sevilen biridir aynı zamanda. Eğitiminde epey bir yol alarak medreseyi bitiren Ahmet Cevdet Paşa, sahip olduğu bu bilgi birikimiyle dikkat çeker ve en sonunda da Sadrazam Koca Reşit Paşa'ya takdim edilir. Özellikle hukuk alanında çığır açacak olan Ahmet Cevdet Paşa, bu saatten sonra artık devleti de tanımaya başlar, devlette çeşitli görevler alır.

Bir devlet adamı pişirilir usul usul

Artık sosyal çevresinde devlet katındaki yetkililerin de yer aldığı Ahmet Cevdet Paşa, çalışkanlığı, dürüstlüğü ve ahlakıyla güvenilir biridir. Yavaş yavaş idari görevler de almaya başlayan Ahmet Cevdet Paşa’nın ilk idari görevi, 1850 yılında yeni kurulan Dar’ul-Muallimin Mektebi müdürlüğüdür.

Deneyimini arttıran Mısır yıllarını, Fuat Paşa ile birlikte 1853-1854 yılları arasında yaşar. Tüm bu görevler ve görevleri dolayısıyla yaptığı seyahatler, Ahmet Cevdet Paşa’nın ufkunu açar, kafasında ideal devlet tasavvuru yer etmeye başlar yavaş yavaş.

Mısır dönüşü, o zamanın en önemli akademik kurumu olan Encümen-i Daniş’e üye seçilir Ahmet Cevdet Paşa. Bu kurul, kendisine bir tarih yazma görevi verir ve Tarih-i Cevdet’in ilk tohumları böylelikle atılır. Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet’teki bu başarısından sonra devletin resmi tarihçiliği olan ‘vakanüvislik’e getirilir. Ama tek işi bu değildir. Aynı zamanda bakanlık, valilik gibi çeşitli idari görevlerde de bulunmaktadır. Bu hareketli hayat ve devletin çeşitli kademelerindeki görevler, onu iyice pişirir, ufkunu açar.

Bunalımlar, kendi kahramanlarını ortaya çıkarır

Bilindiği gibi, Ahmet Cevdet Paşa’nın yaşadığı dönem, Osmanlının en bunalımlı dönemleridir. Devlet günden güne çökmekte, bu çöküş herkesçe görülmekte ve bu çöküşe çareler aranmaktadır. Bu çarelerden biri de, hukuk alanında düzenleme yapmaktır. Bu düzenlemelerde de iş yine ateşîn zeka olan Ahmet Cevdet Paşa’ya düşmektedir.

Mecelle-i Ahkam-ı Adliye Cemiyeti, Hanefi fıkhına yaslanmak kaydıyla yeni bir medeni kanun kurulması için çalışmalar yapmak için kurulan bir cemiyettir. Bu cemiyetin başına Ahmet Cevdet Paşa getirilir. Cemiyette, gerçekten de içinde döneminin en seçkin İslam âlimlerinin de yer aldığı önemli isimler görev yapmaktadır. Ahmet Cevdet Paşa’nın öncülüğünde bu cemiyet, birbiri peşisıra çağın ihtiyaçlarına cevap veren kanunlar yayımlamaya başlar. Bu kanunlarda çeşitli incelikler gözetilmektedir. En büyük incelik ise, kanunların içeriğinin İslam hükümleriyle çelişmemesidir.

Günümüz hukuku, Mecelle’nin uzantısıdır

İşte, günümüzde bile hukuk anlayışına referans olan Mecelle, bu anlayışla ve Ahmet Cevdet Paşa’nın üstün gayretleri sonucu doğar. Mecelle’nin ne kadar önemli olduğunu ve günümüzü ne kadar etkilediğini anlamak için, günümüz hukukundaki 'bir şeyin önce usule uygun olması gerekir’ anlayışının Mecelle’deki “Usûl, esasa mukaddemdir.” maddesinin bir çevirisinden ibaret olduğunu bilmek yeterlidir sanırım.

Her ne kadar hukukçu kimliği ağır bassa da, aslında çok yönlü bir bilim adamıdır Ahmet Cevdet Paşa. Keçecizade Fuad Paşa ile birlikte Türkçenin ilk Türkçe gramer kitabını yazmışlar, (Osmanlıcanın aslında Türkçe olduğu gözden kaçırılmasın lütfen. Ahmet Serin) bu kitap elli sene boyunca ders kitabı olarak okutulmuştur.

Tarih-i Cevdet ise, adı anılmazsa bir şeylerin eksik kalacağı önemli bir çalışmasıdır onun. Akif Emre’nin mezar taşı fotoğraflarını yayımlayarak Müslüman olduğunu kanıtladığı tarihçi Hammer’in Osmanlı Tarihi’nin bir devamı sayılabilir Tarih-i Cevdet. Bu tarih kitabının diğer bir özelliği ise, bizim coğrafyamızda tarihin bir akademik disiplin içinde yazılmış olmasıdır.

Ahmet Cevdet Paşa’nın bir diğer önemli eseri de, Kısas-ı Enbiya’dır. Bu eserde o, sadece peygamberleri ve peygamberlerin hayatlarını anlatmamış, aynı zamanda Osmanlı da dâhil İslam medeniyetinin bir fotoğrafını çekmiştir.

İlk kadın romancımız Fatma Aliye Hanım’ın da babası olan Ahmet Cevdet Paşa’nın kuşkusuz ki en önemli hizmeti, İslam fıkhının modern hukuka hediyesi olan Mecelle’dir. 26 Mayıs 1895 yılında Rahman’ın rahmetine iltica eden Ahmet Cevdet Paşa’yı rahmetle anarak...

Ahmet Serin hatırladı

YORUM EKLE

banner36