Osmanlı’nın yıkılmasıyla birlikte topraklarımız emperyalist güçlerin paylaşım alanı haline getirilmişti. Uzak ve yakın bütün sınırlarımız düşman çizmeleri altında inlemekteydi. İstanbul işgal altında, Anadolu işgal ordularının tecavüzüyle karşı karşıyaydı. Anadolu’dan yükselen istiklal ve özgürlük ateşi büyük zorluklarla emperyal akınları geri püskürtmüş ve İstiklal Harbiyle düşman Anadolu topraklarından sürülmüştü. Dinini, ırzını, namusunu korumak uğruna bir millet ayaklanmış ve nihayetinde mukaddesatını çiğnetmemişti. İslam’ın özgürleştirici, insanlaştırıcı ve vatan toprağını mukaddes sayan çağrısı Anadolu yiğitlerinin sinesine çarparak akis bulmuştu.
Bu akisle Anadolu’dan yeni bir cumhuriyetin kuruluşu gerçekleştirilmişti. Ankara’da dualarla, kurbanlar kesilerek yeni meclis açılmıştı. İslam’ın gür sesi yankılanıyordu bütün Ankara’da. Meclis kurulmuş, cumhuriyet ilan edilmişti. İnananların, adanmışların, mü’minlerin omuzlarından yükselen cumhuriyet ilerleyen dönemlerinde kendi evlatlarını yemeye başlamıştı. İstiklal mücadelesinde ter döken, kan döken, karşılık beklemeden emek harcayan hocalar, şeyhler ya suikastla yok ediliyor ya da sürgüne gönderiliyordu.
Dualarla açılan bir meclisten, dinin öcü gibi görüldüğü zamanlara...
23 Nisan 1920’de ilk meclis Ankara’da toplandı. Günlerden cumaydı. İşgal altındaki İstanbul’un son Mebuslar Meclisi’nden kaçanlarla birlikte Anadolu’dan seçilip gelen milletvekilleri Hacı Bayram Camii'nde Cuma namazı kıldılar. Kurbanlarla ve dualarla meclis göreve başladı. Cumhuriyet döneminin ilk meclisi Anadolu coğrafyasının bütün renklerini bünyesinde barındırıyordu. İslam kardeşliğinin bütün güzelliği kompleksizce yansıyordu. Evet, dualarla açılan bir meclisten, dinin öcü gibi görüldüğü zamanlara gelindi. Hocaların kurban keserek açtığı meclise irticacı diye hocalar alınmıyordu. Trajik bir durum. Çok trajik…
Bugün bizi oyalayan, yolumuzu tıkayan birçok sorun ilk meclis nezdinde çözülmüştü. Yorgun, bitik bir millet o zamanlar şimdiden daha üst bir kültürün içindeydiler.
TBMM kayıtlarında ilk meclisi oluşturan üyelerin 288’inin yüksek öğrenim gördüğü, 162’den fazla milletvekilinin birkaç dil bildiği belirtiliyor. İlk mecliste sarıklı, cübbeli, sakallı mebus sayısı da fazla.
Birinci Meclisin açılışını, Burhan Bozgeyik, 2000 yılında Milli Gazete'de yazdığı bir makalede TBMM zabit Ceridelerinin I/I cildinden ve Milli Mücadelede Din Adamları c.2/119 kitabından aldığı şu satırlarla anlatıyor:
“23 Nisan günü en muhteşem merasim ise Ankara'da yapıldı. Tamim gereğince, Valinin organizesiyle 21 Nisan'dan itibaren Kur'an ve hatim okunmaya başlanmıştı. Cuma günü namazdan önce ahali sel gibi Hacı Bayram Veli Camii'ne akmaya başlamıştı. Minarelerden okunan salâvat-i şerife, o günkü manevî havayı bütün kâinata duyurur gibiydi.
Camiye Ankara'ya intikal etmiş olan bütün milletvekilleri gelmişti. Hutbede o günün ehemmiyetinden bahsedildi. Namazı müteakip daha önce okunan Kur'an-ı Kerim hatimlerinin duası yapıldı. Buhari-i Şerif okunması ise Meclis'e bırakıldı.
Namazdan sonra sancak çıkarıldı ve kafilenin önüne geçirildi. Bu arada sancağın yanında, Sinop Mebusu Hoca Abdullah Efendi, üzerine yeşil örtü açılmış bir rahlenin üzerinde Kuran-ı Kerim ve sakal-ı şerif taşımaktaydı. Rahleyi yarı yoldan sonra Meclis'e kadar taşımak üzre Yozgat Mebusu Müftü Hulusi Efendi almıştı. (TBMM Zabit Ceridesi, c. 1/1; Millî Mücadelede Din Adamları, c.2/194)
Yol boyunca devamlı tekbirler getiriliyordu. Bu şekilde Meclis binası önüne gelindi. Burada kurbanlar kesildi. Daha sonra Bursa Mebusu Hoca Fehmi Efendi dua etti. Bu duaya bütün milletvekilleri ve halk heyecanlı bir şekilde 'âmin' diyorlardı.
Meclis'te herkes yerini aldıktan sonra yine hocaların bir kısmı hep bir ağızdan nakarat halinde dua ve ayetler okuyorlar, bir kısmı da Buhari-i Şerif kıraatinde bulunuyorlardı.
Bu arada Hacı Bayram Veli Türbesinden alınan sancak ve rahle üzerinde getirilen Kur'an-ı Kerim ile Peygamber Efendimizin (a.s.m.) sakal-ı şerifi de kürsüye konmuştu. (a.g.e./194)
Bu merasimlerin ardından çalışmalara başlandı. Başkanlık divani seçildi. Reisliğe M. Kemal Paşa, reis vekilliklerine ise Mevlevi postnişini Abdulhalim Efendi ile Hacıbektaş çelebisi Cemaleddin Efendi seçilmişti.”
İkinci meclise alınmadılar
Birinci Meclis’te memur olarak görev yapan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, İlk Meclis adlı kitabında kavuklu ve külahlı mebuslar olarak Konya Milletvekili ve Mevlevi Çelebisi Abdulhalim Çelebi Efendi, Erzincan Milletvekili Şeyh Hacı Fevzi Efendi ve Denizli Milletvekili Mazlum Baba Efendi’den bahsediyor. Sarıklılardan bahsederken Bursa Mebusu Fethi Efendi, Antalya Mebusu Rasih Hoca, Isparta Mebusu Hafız İbrahim Efendi, Kırşehir Mebusu Müfit Hoca, Şebinkarahisar Mebusu Ali Süruri Efendi, medrese mollasına benzeyen Batum Mebusu Ahmet Nuri Efendi isimlerini anıyor. Bu isimlerin hafızasında yer ettiğini ve hiçbir zaman unutmadığını da belirtiyor.
Ömer Hakan Özalp’in kitabını hazırladığı Erzurumlu Yeşilzâde Mehmet Salih Efendi deBirinci Meclis'in hoca ve şeyhlerinden. Erzurum’da doğuyor. Hem mülkiye rüştiyesini bitiriyor hem de özel dersler alıyor. Şer’i hukuk ve ceza muhakemeleri usulü okuyor. On beş yıl öğretmenlik yapıyor. Ticaretle uğraşıyor. Bursa’da Müdafa-i Hukuk Cemiyeti merkez heyet başkanı. Milli mücadeleye hem parasıyla hem de emeğiyle hizmet ediyor. İlk mecliste Erzurum Mebusu. İkinci meclise alınmıyor. Birçok kanun hazırlıyor. Sonraki yıllarda siyasetle alakadar olmamasına rağmen 1925 yılında İstiklal mahkemesinde yargılanıyor. Beraat ediyor. Öğretmenlik yapması yasaklanıyor. 1954 yılında vefat ediyor.
Konya'dan Diyarbekir'e, Akif'ten Çantay'a
Ahmet Cahit Haksever, “XX. Yüzyılda Üç Mevlevi Şeyhi: Veled Çelebi, Abdulbaki Baykara, Ahmet Remzi Akyürek” adlı makalesinde Veled Çelebi’nin I. Dünya Savaşı sırasında kurulan gönüllü Mevlevi alayında miralay rütbesiyle yer aldığını ve düşmanla savaştığını söylüyor. Ankara’ya yerleşen Veled Çelebi, 1929-1939 yılları arasında Kastamonu Mebusluğu yapmış. Diğer iki Mevlevi dedesi gönüllü Mevlevi alayında yer almışlar ve vatanın selameti için ter dökmüşler.
Bilinmeyen Diyarbekir (www.bilinmeyendiyarbekir.com) adlı internet sitesinde de, İlk Meclis'te bölgeden milletvekili seçilen din adamları hakkında şu bilgiler yer alıyor:
“Abdulhamit Hamdi Efendi: 1871 Diyarbakır doğumlu. Diyarbakır Sultanisi Ulum-u Diniye ve Farisi Müderrisi iken, I. Dönem Diyarbakır Milletvekili.
Bekir Sıtkı Ocak: 1881 Diyarbakır doğumlu. Müderris. 1. Dönem Siverek Milletvekili.
Şeyh Hacı Fevzi Baysoy: 1864 Erzincan doğumlu. Nakşibendi Dergâhı Postnişini. I. Dönem Erzincan Milletvekili.
Hafız Mehmet Şahin:1847 Gaziantep doğumlu. I. Dönem Gaziantep Milletvekili.
Nusret Son: 1876 Erzurum doğumlu. Alay Müftüsü. I. Dönem Erzurum Milletvekili.
Osman Fevzi Topçu: 1862 Erzincan doğumlu. Erzincan Müftüsü. I. Dönem Milletvekili.”
Yukarıda adı geçen milletvekillerinin yanında Mehmet Akif Ersoy’u unutmamak gerekir. Milli Mücadele'nin ateşleyicilerinden. Şair, vaiz, öğretmen, hafız… Kâh gazete sayfalarında kâh cami kürsülerinde istiklal mücadelemizin sesi olmuş. I. Dönem Burdur Milletvekili. İstiklal Marşı'nı yazarak milli marşımızın müellifi olarak gönüllerdeki yerini aldı. Akif’i İstiklal marşını yazmaya ikna eden Hasan Basri Çantay da ilk dönem milletvekillerimizden. Balıkesir Milletvekili. Çok değerli bir ilim adamı. Meal çalışmasıyla çok önemli görevlerden birini ifa etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Diyanet İşleri Reisi Mehmet Rıfat Börekçi de ilk dönem milletvekillerimizden. Muğla’dan vekil seçilmiş. Çanakkale Milletvekili Hafız Ahmet Hamdi Dumrul Bey’i de analım.
Çok zorlu dönemlerde vatan hizmetinde bulunan, karşılık beklemeden çalışan adını andığımız ve anmadığımız bütün ilk dönem ya da birinci meclisteki hoca/şeyh milletvekillerine Allah’tan sonsuz rahmet diliyoruz. Mekânları cennet olsun. Ayrıca aynı dileklerimiz birinci meclisteki diğer milletvekillerimiz için de… Nurlar içinde yatsınlar.
Muaz Ergü yazdı
Türkiyede bi şeyh efendi siyasi bir açıklama yapsa kendisine denilmedik laf kalmaz...ama yukardaki tablo çok farklı orda mecliste şeyler ve Hocaefendiler var,peki bugünkü TBMM de kaç alim Hocaefendi veya şeyh var!? Yok ve Türkiyenin 80 yıllık Cumhuriyet tarihi ortada!Onun için Türkiyede yetiştirdiği siyaset adamları ve siyasi açıklamaları siyasi yaklaşımlarıyla iskenderpaşa ekolü özeldir ve müstesna bir yeri vardır...Allah razı olsun