“Dopdolu geçen bir ömür” ifadesini zaman zaman kullanırız. Hayatı dolu yaşayan, her anının hakkını veren, başı kendinden kalabalık kişiler için kullanırız bu ifadeyi daha çok. Bir de aramızdan göçüp gittiğinde arkasında birçok eser bırakan ve adı eserleriyle yaşayacak kişiler alır bu sözden nasibini.
Az ama öz eser bırakmak da böyledir. Başyapıt diye adlandırabileceğimiz eserlere imza atmak da bir yazar için dünyalara bedel bir değere sahiptir.
Aramızdan ayrılışının birinci yılında rahmetle andığımız Kemal Ural, hayatı dopdolu yaşamış, daima ilim irfan meclislerinde bulunmuş, yayın dünyasının içinde bulunarak edebiyat dünyamıza önemli eserlerin kazandırılmasına vesile olmuş bir isimdir.
Küçük Şey Yoktur, Bir’in Sırrı, Tohumların Valsi eserleri, Kemal Ural’ın dünyaya bakışını ortaya koyan ve aramak-bulmak çizgisinde gidip gelenler için rehber eser niteliğinde sayılabilecek kitaplar arasındadır. Kâinatı okumak ve okuduğunu aktarmak bağlamında özellikle gençlerin ilgisini çekecek nitelikteki bu eserler nesillerin farkında olarak yetişmesine katkı sağlayan çalışmalar arasındadır.
Yol da yolcu da kendisi olan bir derviş
İnsan bir yola düşmeyegörsün karşısına çıkan tüm yolları kendisi için gülistana dönüştürebilir. Yol arkadaşları, imkânlar, içindeki gayret hep bir nefes daha katar yolcunun kalbine. Kemal Ural’ın tanıştığı kişiler, birlikte mücadele ettiği arkadaşları bu topraklar için çok önem arz eden isimlerdi.
Ayrıca toprakla, bitkilerle yani tabiatın özüyle hemhal olan bir mesleğe sahip olan Ural, Allah’ın yarattığı her zerreye verdiği ilhamı da eserlerinde anlatmıştır. Küçük Şey Yoktur derken de Bir’in Sırrı derken de söylediği aynı şeydir aslında; Yaratıcı her şeyi en ince detayına kadar bizlere sunmuş. Yeter ki biz görmesini bilelim.
1952 yılında tanıştığı Said Nursi onun için dönüm noktası olacak bir hassasiyete sahiptir. Daha sonraki karşılaşmaları, tanıdığı Risale-i Nurlar, Ural için tarifsiz cevherler sunar. Hayata anlayarak bakmak, hayattan ders almasını bilmek, yaşadıkça kendi hissesini çıkarmak böylelikle tarifsiz bir pay olarak kalır Kemal Ural’da.
“Hayatım aramakla geçti” der kendisi ile yapılan bir söyleşide. Arayanların bulma ihtimali çok yükseltir. En küçük zerreden başlayarak her köşeyi Yaratıcı’nın tecellisini okumak için seyreylemek ancak gönül gözüyle yolda olanların işidir. Kemal Ural ömrünü bu uğurda yolda geçirmiş bir derviştir.
Nurettin Topçu ile olan teşrik-i mesaisi, memleketin yürekli ve kendini yetiştirmiş gençlere kavuşması için yaktıkları çerağ ancak derdi olanların anlayabileceği bir hassasiyete sahiptir.
Şûle bir mekteptir
Şûle dergisinin ve Şûle Yayınları’nın kurucusu olan Kemal Ural, elindeki bu imkânları bir mektep gibi kullanmıştır. Sadece 8 sayı çıkan Şûle dergisi, çıktığı dönemde de kapandıktan sonra da adından söz ettiren bir dergi olmuştur. Derginin amacı sözün hakikatini okuyucuya ulaştırmak olunca ortaya az ama öz bir çalışma çıkmasına vesile olmuş Şule dergisinde.
Nurettin Topçu, M. Ertuğrul Düzdağ derginin müdavimleri arasında. Dopdolu çıkan 8 sayı ile edebiyat ve düşünce dünyamıza bir Şûle kazandırır Kemal Ural. Daha sonra Şûle Yayınları, yayınevi bünyesinde Kemal Ural’ın oğlu Ali Ural tarafından çıkarılan dergiler ve edebiyat dünyamızda ses getiren kitaplar ile yakılan meşaleyi halkası genişleyen bir şûle gibi geleceğe taşımaya devam ediyor.
Adıyla müsemma olan kitabından ilhamla; dünyada küçük şey yoktur, göremeyen gözler vardır diyorum ve inandığını söyleyen, söylediği gibi yaşayan, kelepçeleri elleri ile gökyüzünü kucaklayıp “Zalimler için yaşasın cehennem.” diyerek haykırmakta bir an için tereddüt etmeyen Kemal Ural’ı rahmetle ve dua ile anıyorum.
Mustafa Uçurum