Bir insan olarak Sezai Karakoç

"Üstad Sezai Karakoç yaşamı boyunca kendisinin ve inancının onurunu korumuş sırat-ı müstakim çizgisinden ayrılmamıştır. Eğer üstadın hayatında en küçük bir yanlışlığa rastlansaydı onun şahsı üzerinden savunduğu değerlere hücüm etmek isteyenler bu fırsatı kaçırmayacaktı." Mehmet Baş yazdı.

Bir insan olarak Sezai Karakoç

Yaşadığımız çağ bütün duyguların buharlaştığı insani olan şeylerin ise dışlandığı bir çağdır. Bu çağda insan sahicilik problemi yaşamakta kendi yapaylığı altında ezilip durmaktadır. Yapaylığın zirvede olduğu bir zaman diliminde gerçek bir insanla karşılaşmak, onun dostluğundan nimetlenmek büyük bir lütuftur.

Sezai Karakoç’u tanıyarak onun yakınında bulunarak bu lütufa erişmiş bir insan olduğumu düşünüyorum. Bilhassa edebiyat ve sanat dünyasında ön plana çıkan insanların basit bir ego çıkmazı içinde bocaladıkları ve kendileri dışında ne varsa görmezden geldikleri bir zamanda Üstad bize hala kaybolmayan değerlerin de var olduğunu ispatlamıştır. İnsanlık dairesi içinde kalarak İslâm’ın günümüzde eğilmeden bükülmeden ve istismar edilmeden nasıl yaşanabileceğini ortaya sermiştir. Taklide kaçmadan, aşağılık kompleksine saplanmadan ve kendini var eden değerleri inkâr etmeden de var olunabileceğini hem kendi kuşağına hem de kendinden sonra gelen kuşaklara en güzel şekilde göstermiştir.

Sezai Karakoç insanın eşref-i mahlukat olduğunun her zaman bilinçinde olmuş bir ömür boyunca bu şerefi muhafaza etmenin mücadelesi içinde olmuştur. Dünyevi nimetlerin karşısında hiçbir zaman eğilmemiş, başını hep dik tutmuştur. O'nun bu tavrı inancını, dil aşamasından hâl aşamasına geçirdiğinin ve katıksız bir imana eriştiğinin işaretidir. Peygamberi bırakıp Samiri'nin yaptığı altın buzağıya tapanların bu durumu anlamaları gerçekten zordur. O Hızır'ın yol arkadaşı, fiziğin kanatlarını metafiziğe kanatlandıran bir rehberdir.

Üstad Sezai Karakoç yaşamı boyunca kendisinin ve inancının onurunu korumuş sırat-ı müstakim çizgisinden ayrılmamıştır. Eğer üstadın hayatında en küçük bir yanlışlığa rastlansaydı onun şahsı üzerinden savunduğu değerlere hücüm etmek isteyenler bu fırsatı kaçırmayacaktı.

Üstad her zaman itidalli ve gösterişsiz bir hayat yaşamıştır. Eşyanın ve mülkün kölesi olmadan lükse şatafata ve gösterişe kaçmadan bir ömür sürmüştür.

Sezai Karakoç”u tanımayan ve ona dışarıdan bakan bir insan onun içindeki derinliği kolay kolay anlayamaz. O içindeki derinliği bir Melami gibi saklayan ve hiçbir şekilde gösteriş yapmayan bir insandır.

Sezai Karakoç aldığı resmi eğitimlerin dışında daha çok kendi kendine yetiştirmiş bir insan olarak karşımıza çıkar. Bütün hayatı boyunca kitaptan ve okumadan vazgeçmemiş artık ben her şeyi biliyorum yeter dememiştir. Sohbeti esnasında ne zaman bir konu ile ilgili bilgi ihtiyacı olduysa ve o an hatırlamadıysa hemen sözlüklere ansiklopedilere baktırırdığına kaç kere şahit oldum. Üstadın bilgi ile olan ilişkisi hamallık boyutunda hiçbir zaman olmamıştır. O aldığı bilgiyi sindirerek kendi varlığından bir parça hâline getirerek hikmete dönüştürmüştür. Sezai Karakoç'un dışardan bakınca basit ve gösterişsiz görünen yapısının tam tersi olarak iç dünyasında ve fikri yapısında büyük bir derinlik vardır. Üstadın derinliğini sığ sularda yüzenlerin anlaması imkansız olup kendi ifadesiyle "Ben size bunu anlatsam bile siz bunu anlamazsınız" cümlesiyle ifade edilebilir.

Sezai Karakoç uzun susuşların adamıdır. O susarken bile insanın bir şey anlatabileceğini göstermiştir. O suskunluğunda en derin tefekkür hâlini yaşar. Yalnız değildir fakat yalnız görünür. O'nun yalnızlığı bütün yalnızlıkların ötesinde bir yalnızlıktır. Üstadla ilgili yalnızlık hikayeleri çoğu zaman üstadı yalnız bırakanların ve dirilişe ihanet edenlerin bir argümanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Onlar üstadı yalnız bırakıp sonra da “Sezai Karakoç yalnızlıktan hoşlanıyor” demişlerdir.

Dinin sahabe kıssaları ve evliya hikâyelerinden ibaret olmadığını günümüz dünyasında da sağlam ve karakterli bir Müslüman olunabileceğini en güzel şekilde ispatlayan üstat, çağın yaralarını onarmak için çoğu zaman kendi yaralarını dahi görmezden gelmiştir. Kendi hayatını İslâm milleti için ortaya koyup gecesini gündüzünü İslâm birliği ve diriliş için sarf etmiştir.

Sezai Karakoç edebiyatın gümüşten kanatları ile düşüncenin elmas göklerinde süzülürken hiçbir zaman gemisini kurtaran kaptan rolüne sığınmamış milletin çilesini kendi çilesi bilmiştir.

İnsanların birbirleri ile ilgili durumları çoğu zaman subjektiftir. Birinin sevdiğini, diğeri sevmeyebilir fakat üstat kişisel çekişme ve basit polemiklerin ötesinde bütüncül ve kuşatıcı bir bakış açısıyla yaratılan tüm canlılara aynı zaviyeden bakmıştır. Onun nazarında devlet başkanı ile bir hamal arasında bir fark yoktur. O insanı insan olduğu için sever ve yaratılmış bütün canlılara derin bir merhamet beslerdi. Yolda gördüğü bir köpeğin dahi varlığına saygı duyar, onun incinmesini istemezdi.

Sezai Karakoç durdurulmuş medeniyetimizin savunma hattında duran bir aksiyon insanı olarak boş ve temelsiz reaksiyonlara kapılmamıştır. O etkilenmekten ziyade etki eden bir tavrın içinde olmuştur. O'nun bu metodu, fikri açıdan komutayı ele alıp kendi gündemimizi kendimizin inşa etmesinin önünü açmaktadır.

Karşısındaki insanı hiçbir zaman küçümsemeyen yok saymayan ve alaya almayan ve de kendisiyle işi bitince telefonunu silip irtibatı kesmeyen bir insan olan üstat, fıtratın getirdiği orijinalliği bozmadan, beşikten mezara kadar süren hayat yolculuğunu onuru ve şerefiyle tamamlamıştır.

Ziyaretine gelen herkese,  hem sofrasını hem kalbini hem de muhabbetini ortaya sermiş ve saatlerce süren sohbetleriyle ruhların pasını silmiştir. Üstadın “biraz işim var sonra görüşelim, şu an müsait değilim, ben seni sonra ararım” gibi bahaneleri hiç olmamıştır. Ne zaman telefon açsam açamazsa bile geri dönmüş ve insan hatırını herşeyden yukarda tuttuğunu defalarca göstermiştir. Askere giderken kendisini ziyaret ettiğimde dirilişin kapısına kadar uğurlamaya gelmiş ve bana harçlık vermek istemiştir.

Üstadın insanlığı, merhameti ve iyi niyetini gören kişiler içinde bunu suiistimal edenlerde olmuştur. Ondan para alıp vermeyenler, duygu sömürüsü yaparak ondan menfaat elde edenler olmuştur. Buna rağmen üstad, bu insanları bile kırmamış ve incitmemtir. Bilhassa vefatından sonra sağda solda hakkında konuşanların söyleşi ve konferans yapanların bir kısmı onun fikri düşüncesine ve medeniyet projesine destek vermemiş ve sadece şöhretli bir şair olması yönünden ona yaklaşmışlardır. Bununla ilgili sayısız örnek verebiliriz fakat insanları rencide etmek istemediğimiz için konuyu fazla dallandırıp budaklandırmak istemiyoruz.

Sezai Karakoç ahlaklı olmayı ve zarara girse bile doğruluktan sapmamayı kendisine şiar kılmıştır. Yapmadığını söylememiş, çilesini çekmediği bir düşünceyi savunmamıştır. Geleneğin ateşini diri tutarken küllerine tapmamış ve düşüncenin alevden okyanuslarına mumdan kayıklarını sürmekten korkmamıştır. Bundan dolayı, koşu bitse dahi koşmaya devam eden atların yelelerinde diriliş rüzgarları esmeye devam edecektir.

Mehmet Baş

Sebilürreşad Dergisi Ocak 2022 sayısından iktibas edilmiştir.

YORUM EKLE

banner36