1920 Gaziantep doğumlu olan Ahmet Muhtar Büyükçınar, çileli bir yaşam sürmüş, nice zorluklarla tahsil hayatını tamamlamış, geçen sene bugün 92 yaşında vefat etmiş, ülkemizin yetiştirdiği kıymetli âlimlerimizden biriydi. 1998 senesinde Ahmet Muhtar Büyükçınar Hocaefendi’yi ziyaret maksadıyla ailemle Esenköy’e gitmiştik. Bu ziyaret Esenköy’ü ve Hocaefendi’yi ilk ve tek görüşüm oldu.
Ahmet Muhtar Büyükçınar Hoca’nın evi Marmara Denizi kenarındaki bir apartmanın en üst katındaydı. Bizi denize nazır teraslarında ağırlamışlardı. O sene 78 yaşında olan Hocaefendi, yaşına göre oldukça dinç ve genç görünüyordu. Uzun sakalı ve spor giyimi ile dikkat çekiyordu. Hocaefendi’nin eşi sempatik, sıcakkanlı bir hanımdı. Elbette uzun uzadıya sohbet edildi. Ama benim büyük talihsizliğim şu ki, Hocaefendi’yi ziyarete gittiğimizde henüz ortaokul öğrencisiydim ve kendisini yeterince tanımıyordum.
Ziyaretimiz sonrasında Büyükçınar’ın “Hayatım İbret Aynası” adlı otobiyografik eserini okudum. Hocaefendi’nin hayatını okuyup onu daha yakından tanıdıkça kendisine olan saygım ve sevgim kat kat arttı ve “Keşke Hocaefendi’yi ziyaretimizden önce kendisini daha iyi tanısaydım, sohbet ortamında daha bilinçli olsaydım…” dedim.
Yüzerken tespih çekmesi bize çok ilginç gelmişti
O güzel günden aklımda kalanlar ise şöyle: Ahmet Muhtar Büyükçınar Hoca bize çalışma odasını gösterdi. Tavana kadar kitaplıklar olan odada, Hocaefendi’nin çalışma masası denize bakan camın önündeydi. Çalışma masasına oturunca camdan, Hocaefendi’nin apartmanının hemen bitişiğindeki cami ve mezarlık görünüyordu. “İşte benim çalışma yerim burası. Karşımda deniz, cami ve mezarlık.” dedi. Muhteşem bir fotoğraf karesi gibiydi görünüm. Tek karede üç derinlik…
Hocaefendiye müzik konusunda görüşünü sorduğumuzda şu manidar cevabı vermişti: “Musikî âşıkın aşkını arttırır, fâsıkın fıskını arttırır.” O sıralar Esenköy’de bir ‘Kadınlar Plajı’ vardı. Ahmet Muhtar Hoca vesilesiyle açılmış olan kadınlara özel bu plaj 28 Şubat döneminde kapatılmıştı. Şimdiki durumu bilemiyorum…
Balkonda otururken denizin 200-300 metre içindeki bir kayadan oluşan küçük adacığı gösterdi. Her gün oraya kadar yüzüp geri döndüğünü, yüzerken de tespih çektiğini söyledi. Bunu söylediği zaman 78 yaşında olduğunu bir daha hatırlatmak istiyorum. Yüzerken tespih çekmesi bize çok ilginç gelmişti. Ama daha sonra “Hayatım İbret Aynası” eserini okuyunca öğrendim ki Hocaefendi, Diyanet Haseki Eğitim Merkezi’nde ders verdiği dönemde Esenköy- İstanbul arası vapur yolculuklarında “zamanım boşa geçmesin” diyerek halkın şaşkın bakışları karşısında örgü ören biriydi.
Büyükçınar’ın “Hayatım İbret Aynası” adlı kitabından bahsetmeden olmaz. Bu kitap ismiyle müsemma bir eser. Kitabı okurken pek çok inanılmaz olayla karşılaşıyor, ‘Bu kadar da olamaz artık!’ diyor, nice ibretlik hadiselere şahitlik ediyorsunuz. Hayat adına, İslam mücadelesi adına, gerçek bir Müslüman âlimi tanımak adına mutlaka okunması gereken bir kitap...
Şerife Nihal Zeybek, Ahmet Muhtar Büyükçınar Hocaefendi’yi rahmetle anarak bildirdi