Osmanzade Hüseyin Vassaf’ın bizim bu topraklarda yetişmiş iki bin civarında aziz şahsiyetin hâlleri, eserleri, şiirlerinin yer aldığı Sefine-i Evliya adlı eseri beş cilttir. Hüseyin Vassaf Efendi’nin bu eserinde ismi geçen tekke, türbe, mezar taşlarının bir çoğunu da ziyaret etmiş olduğunu kitaptaki resimlerinden anlıyoruz. Eserde zikredilen bazı hazeratın feyz ve himmetlerine müstenid yazmış olduğu şiirleri de bulunmaktadır. Bu şiirlerden de Vassaf’ın onlara ne kadar muhabbet duyduğunu, şairlik güç ve derecesini anlayabiliyoruz.
Osmanzade Hüseyin Vassaf eserlerinde ism-i şerifi geçen ârif, âlim, şairlerin doğumu, vefatı ve diğer hallerini bînazir cümlelerle latif kelimelerle süslemiştir. Vassaf Efendi tam anlamıyla vasıflandırmada hayret uyandıran eşsiz bir kaleme sahiptir.
Bu muazzam Sefine-i Evliya eseri için takriz yazan zamanın ilim ve fikir adamları arasında Üsküdar Mevlevihanesi Şeyhi Ahmet Remzi Dede (1872-1944) Hüseyin Vassaf Bey’i şöyle taltif eder:
“Kemâlat-ittisaf el-Hac Hüseyin Vassâf Bey Efendi Hazretleri’ne:
Azîzim, beş cilt olarak te’lîfine hâme-rân-ı himmet olduğunuz sefîne-i nefise-i evliyâ, elbette cevâhir-i hakâyıkla meşhûn bir deryadır. Takdîm edilen, târîhi müştemil şu takrîz o bahra nisbet bir katre-i nâçiz ise de, öyle bir ummâna vâsıl ve orada müstağrak olacağından feyz-i meserretle leb-rîzdir”.
Ahmet Remzi Dede’nin Üsküdar Mevlevihanesi eseri de Sefine’ye kaynak teşkil eden kitaplar arasındadır.
Hüseyin Vassaf, Remzi Dede’nin doğumunu anlatırken de “Kayseri’de 1872 senesinde, mevlevîhanede tennure-pûş-ı vücûd olmuştur” der. Vassaf Efendi de 1872 doğumlu olduğuna göre kendisiyle aynı yaştadır.
Kayseri’de tahsil gören Ahmet Remzi Dede erken yaşlarda Arapça ve Farsça’yı ileri derecede öğrenmiştir. Konya, Kayseri, Kastamonu, Haleb mevlevihaneleri meşihatinde bulunmuştur. Bizim kadim hiç eskimeyen eserlerimizden Pend-i Attâr, Gülistân, Bostan, Arûz-ı Câmî ve Mesnevîyi talebelerine okutmuştur.
Hüseyin Vassaf bu muhterem zatın hâlini şöyle tasvir eder;
“Yazdığını bilir, okuduğunu anlar urefa-yı kirâmdandır. Hakayık u dekâyık-ı tasavvufiyeyi hakkıyla idrak etmiş meşayıh-ı Mevleviyye’dendir. Gayet temiz giyinir, her yere gitmez, istitarı sever, rahımü’l kalb, vefa-kâr, edib, halûk bir zât-ı âlî kadrdir”
Prof. Hasibe Mazıoğlu, Üsküdar Selim Ağa Kütüphanesi’ndeki görevi ile ilgili:
“Ahmet Remzi Dede’nin Müdürlüğü süresince Selimağa Kütüphanesi ilim ve irfan talipleri için bir mektep ve feyiz ocağı olmuştur. A.Remzi Dede Mevlânâ yolunda kazandığı engin insan sevgisi, derin bilgisi ve öğretme aşkı ile kendisine başvuranların müşkillerini halletmiş, kütüphaneye gelen araştırmacılarla alçak gönüllülükle ilgilenerek yetişmelerine yardımcı olmuştur”.
“Ahmet Remzi Akyürek gökkubbe altında “ Hoş sadâ”lar bırakarak çevresinde bir sevgi ve saygı denizi doğmasını sağlayarak, kafalara ve gönüllere ışık ve erdem doldurarak yaşamıştır” diyor.
Hüseyin Vassaf, “Remzinâme” adlı eserinde:
“Gâyet zekî, şen ve şâtır, meclis-ârâ, fevka’l-âde kuvve-i hâfızaya mâlik, ihâta-i külliye sahibi bir nadire-i hilkattir. Zarîf-âne ve nükte-perdâz-âne latîfeleri bezm-i sohbete revnak verir. İlme, edebe, şiire ziyade îtinası vardır. Güzel bir kütüphanesi olup asâr-ı nâdire ile müzeyyendir. Yaptığını bilir, okuduğunu anlar erbâb-ı dâniştendir” diyor.
Halep Mevlevihanesi’ne tahkik etmek üzere vazifelendirilmiş, bu münasebetle de Antep, Kilis, Hama, Humus Şâm-ı Trablus, Lazkiye , Kudüs taraflarında mübarek makamları ve zatları da ziyaret etmiştir. Birinci Dünya savaşı esnasında da teşkil edilen Mevlevi taburunun başında bulunmuş, beraberindekilerle Şam’a ve Medine-i Münevvere’ye kadar gitmiştir. Bu süredeki ruh halini yansıtan şu mısraları yazmıştır:
Mevlevî taburu teşkil eyledi Sultan Reşad
Feyz-i Molla dâd-res Allah u âlem bir-reşâd
Avn-i Hakk’la eyleriz meydân-ı harbde biz cihad
Cünd-i Mevlânâ’yı mansur eyle yâ Rabbe’l ibâd
Sâlikân-ı Mevlevî meydân-ı harbe hû sala
Cânişîn-i Hazret-i Molla’ya farzdır iktidâ
İşte hâzırdır gelin aşk ile meydân-ı vefâ
Cünd-i Mevlânâ’yı mansur eyle yâ Rabbe’l ibâd
***
Şam seyahatinde Mevlevî taburuyla harbe iştirakinde yazdığı manzum mektuplarla, tabii olan aile hayatı hissiyatını dile getirmiş ve Muhammedi bir meşrebe sahip olduğunu göstermiştir.
Hikmeti var ayrı düştük Mevlâ’nın
Haber aldım âfiyetin Zehra’nın
Ne yapâlim hâli budur dünyanın
Yalvarırım te’siri var duanın
Daima gülen yüzünüz solmasın
Cenab-ı Hakk siz bensiz beni sizsiz koymasın
Şam’da mesnevi okuyup okutması ve dinleyenlerin kalbine nasıl nüfuz ettiği Sefine’de şöyle anlatılır: “Şam’da birkaç sene kalarak Câmi-i Emeviyye’de minâre-i beyzâ kapısı kurbunda Mesnevî-i şerîf okutup, Arapça takrîr etmesi yüzünden ulemâ vü urefâ-yı mahalliyyenin fevka’l-âde nazar-ı istihsânını celb ile ulviyyet-i celîle-i Hz. Mevlânâ’yı herkesin kalbinde istikrâra muvaffak olduklarını Tâhirü’l- Mevlevî nakl eylediler”
Üstad Halep’in istilasından sonra Üsküdar Mevlevihanesi’ne tayin olunmuş. Tahirü’l Mevlevî de (V.1951) buna istinaden şu târih-i ra’nâyı söylemiştir:
Üsküdâr’ın Mevlevî Dergâhı aldı feyz-i nev
Çünki oldu hâdim-i irşâdı bir zî- iktidâr
Çıkdı bir gül-bang ile târîhi nây-ı sîneden
Remzi-i sâhib-kemâlât oldu şeyh-i Üsküdâr 1338-(1919-1920)
Hüseyin Vassaf’ın eserlerinde mevzu bahis olan birçok zâta ithafta bulunduğu pek çok şiirinin bulunduğunu söylemiştik. Her gittiği yeri maddi ve manevi anlamda imar ve ihya eden Remzi Dede’ye de bu vesile ile yazdığı muhteşem şiirini naklediyoruz:
Muazzam mürşid-i âlî Celâleddîn-i Mevlanâ
Ziyâ-pâş-ı hakîkatdir kulûb-ı ehl-i imana
Tarîk-ı feyz-i hakda reh-nümâ-yı âlem-i esrâr
Hakâyık âsumânında misâldir şems-i devrâna
Tarîkında yetişmişdir eâzım feyz-i lafzıyla
Husûsan Şeyh Ahmed Remzi pür-şân geldi meydâna
Bu zât-ı muhterem ki ârif-i ilm-i hakîkatdir
Mükerremdir mübecceldir vücûdu fer virir câna
Feyiz –bahşındandır hiç şübhe itme ol kerîmü’t-tab
Füyûz-ı şems-i Mevlânâ’yı bezl eyler semîmâne
Ana Kur’an-ı nâtık dinse lâyık cân-ı uşşâkdır
Rumûz-ı Mesnevi’den bahs ider te’sîr kılar câna
Edîb ü kâni’ ü hoş sohbet ü ehl-i muhabbettir
Tarîk-ı Mevlevî’de bâis-i fahr oldu bir dâne
Virir ders-i maârif tâlibe ilm-i tarîkatden
Vücud-ı mekremet-efzûdu zînet virdi devrâna
Gül-i gül-zâr-ı Mevlânâ kitâb-ı nâtık-ı Hak’dır
Anın her hâl ü kârı reh-nümâ erbâb-ı îkâna
Safâ-yı câna mazhar olmak istersen azîzîm gel
Tabîb-i hâzık ma’nâya koş sen olma bigâne
Marîz-i derd-i aşka virmede dârû-yı vuslatdan
Dahîl-i bâb-ı ikrâmı olan tullâb-ı irfânâ
Harîm-i feyzine dâhil olanlar hâline hayrân
Hayât-ı tâze geldi cân u dilden cümle ihvâna
Vücûdu zînet-efzâ olmasıyla Üsküdar halkı
Kemâl-i minnet arz eyler o şeyh-i sâhib-iz’âna
Harâb âsârı i’mâr eylemekdir hasleti cânâ
Nice eyyâm kapanmış kalmış idi mevlevîhâne
Bunu i’mâra sarf-i fikr idüp ol şeyh-i pür- himmet
Kemâl-i hüsn-i niyyetden irişdi avn-i Rahmân’a
Hudâ-yı müsteân ihsân buyurdu yümn ü tevfîkı
Uluvv-i gayretiyle işbu dergeh döndü umrâna
Binüçyüzkırkda ta’mîr eyledi ol ârif-i bi’llâh
Gönül i’mârına mi’mâr-ı Hak’dır cümle yârânâ
Münâdiler nidâ kıldı derûn-ı hâne-i dilde
Güşâde oldu erbâb-ı kulûba mevlevîhâne
Umûm erbâb-ı aşk edyûn-ı şükrân oldu bî şübhe
Cenâb-ı Remzi-i rûşen-zamîr yektâ-yı devrâna
Onun vasfında dindi andelîb-i bağ-ı Mevlânâ
Rumûz-ı Hazret-i Monlâ’ya vâkıf şeyh-i zî-şâna
Hulâsa her ne dinse şân-ı âlisinde lâyıkdır
Bu yolda arz-ı hissiyât ider ol şeyh-i ekvâna
Muhibb-i hâlisi Vassaf-ı kem-ter aşk u şevkından
Olunur ehl-i aşka cân u dilden oldu pervâne
Dergahların kapanmasını müteakip 1927 yılında Üsküdar Selim Ağa Kütüphanesi’ne müdür tayin olmuş ve on yıl kadar burada çalışmıştır. Halen kütüphanede duvarda asılı bir resmi bulunmaktadır. Daha sonra da sabık Maârif Vekili Hasan Ali Yücel ile dostluğu bulunan Ahmet Remzi Dede, MEB Eski Eserler Kütüphanesi Müşavirliğine tayin olunmuştur.
Etkilediği eşhas arasında H.Ali Yücel, Prof. Hasibe Mazıoğlu, Prof. Annemaria Schimmel, Yaman Dede, S.Nüzhet Ergun, Tahirü’l Mevlevî, Prof. F.Nafiz Uzluk, A.Nihat Asya, A.Süheyl Ünver, Ziver Tezeren, Hüseyin Vassaf, Prof. Nihat Çetin de vardır.
Haline ayna olan iki beyiti de şöyledir:
Dil-i bîmârı sanma ey tabîbim bir devâ ister
Anın derd-i derûnu terk-i hubb-ı mâsivâ ister
Ne mâl u câha tâlibdir ne izz u rıf’ata râgıb
Olup Kıtmîr-ı bâb-ı Fahr-ı Âlem î’tilâ ister
…..
Ziver Tezeren’e göre Ahmet Remzi Efendi, eski şairler arasında hassasiyet bakımından en çok Fuzûlî’ye benzemektedir. Fuzûlî’nin;
Fuzûlî ayb kılma yüz çevirsem ehl-i âlemden
Neden kim her kime yüz tuttum andan yüz belâ gördüm gazeline tahmis yapmıştır.
Şiirlerinin toplandığı “Bergüzar” adlı eserinde geçen şu mısralarla bitirelim:
Vâsıl olmak dileyen mertebe-i vâlâya
Menzil-i lâ’yı geçip varmak için İllâ’ya
İntisab etmelidir hâk-i der-i Mollâ’ya
Sığınan bâr-geh-i Hazret-i Mevlânâ’ya
Şüphesiz nâil olur âtıfet-i Mevlâya
İsm-i şerifi geçenleri hürmet, muhabbet şükran ve fatihalarla yadederken himmetleri hazır olmasını dileriz.
Arzu Bosnevi
Kaynakça:
1-Sefîne-i Evliyâ 1. ve 5. Cilt Kitabevi Yay. 2015
2-Hüseyin Vassaf Divânı H. Yay.
3-Ahmet Cahit Haksever, Ahmet Remzi Dede. Kültür Bak. Yay.
4-Hüseyin Vassaf, Vakıat. Büyüyenay Yay.
5-İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri. Dergâh Yay.
6- Tahirü’l Mevlevi- Şerhi Mesnevi
7- Hasibe Mazıoğlu Ahmet Remzi Akyürek ve Şiirleri