Ahmet Sait Akçay’ın Selis kitaplar tarafından yayımlanan kitabı Bellekteki Huriler, çoğumuzun en az bir defa okuduğu o ‘bildik’ romanları konu alıyor. İyi bir çalışma ama biraz da sert bir çalışma desem, haksızlık yapmış olmam sanırım. Kitaba geçelim…
![]() |
Ahmet Sait Akçay |
İslamî roman çığırı kimilerine göre altmışların son çeyreğinde yüzünü göstermeye başladı; kimilerine göre ise yetmişli yılların ikinci yarısında ortaya çıktı. Ve illa ki 80’li ve 90’lı yıllar… Kendi okuyucu profilini iyiden iyiye oluşturduğu 80’lerin ardından popülerleşmeye yüz tuttuğu 90’lı yıllar…
Hekimoğlu İsmail, Şule Yüksel Şenler, Şerife Katırcıoğlu, Hüseyin Karatay, Ahmet Günbay Yıldız, Sevim Asımgil, Emine Şenlikoğlu o dönemlerin çok okunan “hidayet romanları”nın yazarlarıydı. Bu, günümüzde okunmadıkları anlamını çıkarmak yanlış olur tabi. Onlar hala okunuyorlar ve okundukları sürece de eser vermeye devam edecek yazarlar… Ancak bir dönemin çok okunan, bugünün tabiri ile ‘bestselleri’ oldukları da yadsınamaz bir gerçektir.
Neyi yanlıştı bu romanların?
Ahmet Sait Akçay’ın Selis Kitaplar tarafından yayınlanan kitabı Bellekteki Huriler [Mayıs 2006, İstanbul]; furya halini aldığını rahatlıkla söyleyebileceğimiz hidayet eksenli kitapları ve kitapların düne ve bugüne düşürdüğü izdüşümü üzerine aykırı eleştirel düşünceleri dile getirmiş. Giriş dâhil toplam on makaleden oluşuyor eser. Yazar bir giriş bölümünün ardından asıl mevzusuna yani hidayet romanlarının dönem toplumunu nasıl şekillendirdiğinden edebi olarak bir değer taşıyıp taşımadığı meselelerine kadar geniş bir yelpazede ele alıyor konusunu. Kutsalın Popüler Kültüre İndirgenmesi, İslamcı Kadın Yazarlarda “İslamcılık ve Hidayet” Kurgusu gibi can alıcı makaleler de konu üzerinde ciddi manada düşünüldüğünü göstermektedir.
Kitabın adı yazarın daha önce Parşömen dergisinde yayınladığı Epikten Fanteziye İslamcı Söylemin Şarkısı adlı makale ile oluşmuşken, daha sonra konu üzerinde biraz daha çalışılınca Bellekteki Huriler adını alıvermiş.
![]() |
Şule Yüksel Şenler, Huzur Sokağı'nı yazdığı yıllarda |
Tezi ne kitabın?
Temel tezi “anlatılmayan tarihimiz bağlamında yaşadığımız değişimin özümüze yaban kalmak anlamını içerdiği” romanlara yazar karşılaştırmalı olarak değinmiş. Okura fikir vermesi için bu romanlardan aldığı bölümler anlatımını daha bir zenginleştirmiş. Yazara göre – ki çoğumuza göre de aynı terimle ifade edildiği gibi – toplum içerisinde sancı çeken bireylerin dönüşümlerini anlattığından “hidayet romanı” tamlaması ile ifade edilen bu romanlar, genelde aşk üzerinden kadının hidayete ermesini anlatır. – erkeğin hidayete erdiğini anlatan romanlar yekûn olarak kadın hidayet romanlarına göre daha az yer tuttuğuna göre bu sonuca varmak yanlış olmaz sanırım – Verilen misaller bu gerçeği gözler önüne sermektedir zaten. Şenler’in Huzur Sokağında Bilal adlı dindar genç erkek, Feyza adlı havai ve sosyetik bir kızın hidayetine; Şenlikoğlu’nun Bize Nasıl Kıydınız romanında Hüseyin, Rabia’nın hidayetine vesile olmaktadır. İslamî söylemi ya da yaşayış tarzını işleyen bu romanlar dönemin solcu köy romanlarına ve dindar hayatı eserlerine taşımayan roman ve romancılarına tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Hangi mekânlar?
Yazarın tespit ettiği ilginç bir ayrıntı da hidayet romanlarında geçen mekânlar üzerinedir. Nedense seçilen mekânlar genel itibariyle asri-çağdaş mekânlardır. İstanbul Florya ya da Bebek gibi mekânlarda yaşayan sosyetik kızların fakir ama onurlu genç bir erkek eliyle hidayete ermesidir işlenen.
Edebi bir kaygısı olmayan bu romanların “inandırıcılık sorunu” da yok gibidir. Bu romanların yazarları, kendi başına oluşturduğu kurguda yine kendi başına at oynatmaktadır. Ahmet Sait Akçay’a göre bu romanların peynir ekmek gibi satmasının altında yatan neden, romanların gerçekten de “çok fantastik bir kurgu”ya sahip oluşudur.
Kitaba adını da vermiş olan Bellekteki Huriler adlı yazı özet olarak kitap kapaklarının tasarımı üzerine değinilerden oluşuyor. Yazara göre; hidayet romanlarının son tahlilde yapmak istediği “dönüştürmek”, İslami hayat tarzını benimsetmekken kitap kapaklarında kullanılan kadın çizimlerinin albenisi, imajinatif oluşu bir açmazdır. Kadınların mahrem ve mahremiyet meselelerine uymaları yolunda öğütler veren bu romanlar, İslam’da mahrem olan kadın yüzünü kitabın kapağına taşıyarak kendilerine ters düşüyorlar.
![]() |
Hekimoğlu İsmail |
Sonuç itibariyle; “kadının metalaşmasını önlemek için kadının hidayete ermesini sağlayan bu yazarlar farkında olmadan kurgularının merkezindeki kadının metalaştırıyorlar”
Kitaba itirazımız var!
Kitap, “İslamcı roman” bağlamında saydığı kitaplar üzerine derli-toplu ilk çalışmadır diyebiliriz ki zaten yazar da bunu belirtmiş. Bu bağlamda önemli bir kitap. Bu çok satan romanların yüksek sesle eleştiriye hem de popüler kültür bağlamında eleştiriye tabi tutulması cesurca bir girişim… Ancak bir dönemin gereği olarak ortaya çıkan ve dönem insanını -hidayete erdirme misyonunu ifa etsin ya da etmesin- İslami yaşayışa hüşyar kılan bu eserlerin üzerinde biraz daha ayrıntılı durmak gerekir. İslamcı popülist kültür ya da popüler söylem tamlaması ile yazarın neyi ifade etmek istediği biraz muğlak kalmış bir konudur. Bellekteki Huriler kitabını bir edebiyat eleştirisi olarak okumak pek mümkün olmadığına göre popüler kültür bağlamında biraz daha irdelenmesi iyi olurdu.
Bir Minyeli Abdullah romanını ya da bir Huzur Sokağını gençliğini 80’li ya da 90’lı yıllarda geçirmiş kişilerin okumadığı nadirdir. Her ne kadar bu romanları okumuş olmak bir medeniyet inşa etmiş olmasa da “tek tip insan” olarak yetişmenin önüne engel olarak çıktığı düşünülerek önem verilmesi gerekilen eserlerdir. Belki biraz hissi yaklaştık konuya ama “yiğidi öldür ama hakkını yeme” demiş atalarımız… O kitapların da İslami şuur adına ya da şuuraltı beslenme adına ifa ettiği bir görev vardı. İyi ki vardı o kitaplar, evet, belki dalıp dalıp gittik okurken, akşam kızıllığını kıskandıracak alacalı hayaller kurduk, kurduk ama hep vardık. Var olduğumuzu o romanlarla ifade etmeye çalıştık. Bugün daha dinamik, daha şuurlu, daha ciddi yapıtlara imza atılıyorsa hiç mi katkısı olmamıştır o romanların?
Yılmaz Yılmaz eleştirerek bildirdi
GYY'nin notu: dunyabizimin 20bin kadar okuru arasında üç beş okurumuz GYY notlarından rahatsız olsa da biz söylenmesi gerekeni söylemeye devam edelim: Ahmet Sait Akçay hidayet romanlarına "İslamcı romanlar" diyerek ciddi bir soruna yol açmaktadır. Zira bu romanlar genel olarak muhafazakardır, İslamcı olanları son derece azdır.
Akçay'ın ikinci sorunu, bu eserleri toptan yargılamış olmasıdır. Bu da eserinin kıymetini düşüren bir husustur.
Zamanında belki 100 tane hidayet romanı okumuşumdur. Bellekteki Huriler'i de geçenlerde okudum. Sonuçta: Yazar, sert eleştirilerinde sonuna kadar haklı. Tamam, hidayet romanlarının faydalı olduğu yerler olmuştur ama genel itibariyle çok zararlı olmuştur.
Tarihsel süreklilik ile hidayet romanları furyasını ise haklılaştıramayız. Yani, günümüz "muhafazakar romanlarının" ataları bu kitaplar tabi ki günümüz Almanlarının da Hitler atasıdır. Tarihsel süreklilik bir hiçtir yani.