Usta yazar Rasim Özdenören gün geçtikçe söylemi gerginleşen değerli şairimiz İsmet Özel'e de değinen bir yazı yazdı. Rasim Bey'in Yeni Şafak'taki köşesinden bu önemli yazısını ç-alıntılıyoruz.
Yazısının tamamında Rasim Bey İsmet Özel'e zırvalıyorsun demiyor elbet. Sadece son cümlelerde İsmet Özel'i işaret ediyor. Yazı Kürtler konusunda zırvalayanlarla alakalı. O cümleleri bold yaptık.
Zırva
Zırvanın tevil götürmeyeceğini söyleyen ben değilim. Eski bir sözümüz olarak zaman zaman karşımıza çıkar.
Biri, bir zırva cümle söyler; sözü söyleyen veya başkası bu zırvayı yorumlamaya kalkışır.
Ancak her defasında zırvanın tevil götürmediği gerçeği kendini bir kez daha ortaya kor.
Ancak zırvanın sahibi zırvasında ısrarlı olursa –ki çoğunca öyledir– onun tevil etmeye çalıştığı zırva her seferinde biraz daha dibe vurmaya başlar.
Çünkü zırva gerçekten tevil götürmez.
Tevil nedir?
Sözlükte, şu tanım veriliyor: “Sözü çevirme, söylediği söze başka bir anlam vermeye kalkma; bir sözü veya davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme.”
Evet, tevil tam da böyle bir şeydir ve genelde demagogların başvurduğu bir yöntemdir.
Demagog ağzından bir kelime, bir cümle kaçırır; onun anlamsızlığı ortaya konulduğunda bu kez o yanlışı savunmaya teşebbüs eder. Ancak her seferinde giderek daha zor durumlarla yüz yüze gelir; giderek her açıklamasının sonunda yeni açıklama ihtiyacıyla karşılaşır. Ve yanlışlar çorap söküğü gibi sürüp gider.
Vaktiyle bu ülkede Kürt diye bir etnik topluluğun olmadığı ileri sürülmüştü. Bu iddianın aksini dermeyan edenlere Kürt kelimesinin, artık tekrarlanması bile insana ağırlık veren karda yürürken çıktığı farz edilen “kart, kurt” sesine atıfta bulunduğu ileri sürülmüştü. Peki, tamam. Ya Kürt dili, Kürtçe?.. Onun cevabı daha kolaydı. Yeryüzünde böyle bir dil yoktu! Peki, Kürtçe konuşan insanlar hangi dili konuşuyordu, onlar Kürtçe konuşmuyor muydu? Elbette hayır; onlar Kürtçe konuşmuyordu; onlar Kürtçe diye bir dil konuştuğunu sanıyordu, ama Kürtçe diye bir dil yoktu; onların Kürtçe diye bildiği dil kendilerine öyle belletilmiş olan bir dildi, o dil Arapçanın, Farsçanın, Türkçenin kırması olan bir dildi...
Velhasıl, konu bir kez zırvayla başlayınca ve öngörülen zırva savunulmaya kalkışıldıkça arkasından daha büyük gaflar, zırvalar sökün ediyordu.
İmdi, Kürt'ü yok saymak ne denli yanlışsa, bunun karşısında Türk'ü yüceltmeye sıvanmak, dünyanın nerdeyse Türklerin etrafında döndüğünü farz etmek de o ölçüde yanlıştır. Bahanesi veya argümanı her ne olursa olsun... Kimileri onu bir üst kimlik olarak tanımlamak isteyebilir, kimileri onu Müslüman olmakla müterafık görmek isteyebilir, gerekçesi ne olursa olsun, durum son tahlilde ırkçı bir söyleme dönüşür. Irkçı ithamdan kaçınmak için belki bu kez Türk'ün ırk olmadığı teviline başvurulabilir.
Demek ki, haddini aşınca zıddına ulaşan her mübalağa gibi burada da aynı hikmet tecelli ediyor: Her tevil bir öncekinden daha vahim bir yanlışa ulaşıyor. Ve zırvanın tevil götürmediği gerçeği bir kez daha ortaya çıkıyor.
Rasim Özdenören, Yeni Şafak
Faruk Pekuz ç-alıntıladı
rasim bey yerinde çıkış yaptı, ismet bey de yerinde... e sizin doğrunuz ne? ikisi de yerinde mi?:)