Kendiyle dost olmak: Öz-şefkat

Kendimizle günün 24 saati, yılın 365 günü beraber yaşamak zorundayız. Tam da bu sebeple bu yazıda biraz daha farklı bir şey yapmayı, nazarımızı kendimize çevirmeyi ve kendimizle olan iletişimimize bir göz atmayı deneyeceğiz.

Kendiyle dost olmak: Öz-şefkat

İnsan, ilişkileri içinde sürekli yeniden tanımlanan bir varlıktır; diğer insanlarla ilişkisi olmayan bir insan düşünülemez.1 Bu sebepten olsa gerek iletişimi daha çok diğer insanlarla yapılan bir eylem olarak tanımlama eğilimindeyiz. Başkalarıyla iletişimimize ara verebilir, azaltabilir veya tamamen bitirebiliriz. Oysa gelin görün ki böyle bir durum kendimizle olan iletişimimiz için geçerli değildir. Kendimizle günün 24 saati, yılın 365 günü beraber yaşamak zorundayız.2 Tam da bu sebeple bu yazıda biraz daha farklı bir şey yapmayı, nazarımızı kendimize çevirmeyi ve kendimizle olan iletişimimize bir göz atmayı deneyeceğiz.

Bir soruyla başlayalım: Diyelim ki bir hata yaptınız, iç sesiniz size nasıl sesleniyor? “Nasıl yaparsın bunu, yine her şeyi mahvettin?” diyen bir iç sese mi yoksa “Her insan hata yapabilir, ben de bir hata yaptım.” diyen bir iç sese mi sahipsiniz? Eğer ikinci gruptaysanız sizin adınıza çok sevindiğimi belirtmek isterim, bu yazıyı kendinizde var olan bir özelliği fark etmek ve daha fazla geliştirmek için okuyabilirsiniz. Yok eğer ilk gruptaysanız gelin birlikte yeni bir yolun varlığından konuşalım: Öz şefkat. Şefkat deyince aklımıza gelen genellikle diğerine acımaktır. Bu durumu eleştirel bir şekilde ele aldığımızda ise “Acıma derken?” diye sormadan edemeyiz. Zira acıma kavramı, biri ötekinden daha üstün olan iki kişi arasında gerçekleşen bir eylem olarak anlaşılıyor. Ancak derinlikli bir kavrayışla şefkatte üstünlük arzusunun oluşturduğu hesabî bir tavırdan öte “İnsanız ve bu durum benim de başıma gelebilir”in hasbî bir farkındalığı olduğunu anlayabiliriz. Kısaca şefkat, yardım etme arzusunun eşlik ettiği sıcak ve güçlü bir empati hissidir.3  Öz-şefkat ise kişinin kendisine duyduğu şefkat duygusudur. Diğer bir ifade ile acı çeken benliği içtenlikle anlama ve ona yardım etme arzusunu ifade eder.

Ama nasıl?

Burada “Anlayan kim, anlaşılan kim?” gibi felsefî bir kafa karışıklığına gitmeden bir çırpıda “Gözlemleyen öz” ve “Acı çeken öz” pratik kavramsallaştırmasına göz atalım. Gözlemleyen öz; gözlem yapan, kişinin hissettiklerine, düşündüklerine ve yaptıklarına şahitlik eden özdür. Acı çeken öz ise içinde bulunulan anda ve içinde bulunulan bağlamda yaşanan olumsuzlukları deneyimleyen özdür. Bu anlamda öz-şefkat, gözlemleyen özün, acı çeken özü; yargılamadan, şefkatli, sevecen, nazik bir tutumla anlamaya4 ve tıpkı aklıselim, müşfik bir dost gibi ona yardım etmeye çalışmasıdır. Zor zamanımızda dostlarımızın faydası biraz da bizimle aynı duygusal yoğunluğu yaşamıyor olmalarından ileri gelir, böylece bize daha aklı başında yönlendirmeler yapabilirler. İçimizdeki gözlemleyen öz ve acı çeken öz arasına faydalı bir mesafe koymanın bizi, yaşadığımız olumsuzluklar karşısında kendimizi eleştirmekten, suçlamaktan ve utanç hissetmekten alıkoyabileceğini söyleyebiliriz. Suçluluk veya utanç hissetmek tamamen kötüdür gibi bir anlamın çıkmasına vesile olmak istemeyiz. Zira utanç duygusu toplumsal, dinî, ahlakî vb. kurallara uymamızı; suçluluk duygusu ise diğer insanlara zarar vermemizi engellemeye ve hatalarımızı düzeltmemize yardımcı olur. Ancak bu duyguların sürekli olarak deneyimlenmesi depresyon ve kaygı gibi psikolojik problemlerle ilişkilendirilmiştir.5

Öz-şefkatin sacayakları

Öz-şefkatin öz-nezaket (Self-kindness), ortak insanlık hissiyatı (Common humanity), bilgece farkındalık (Mindfulness) olarak üç alt boyutu bulunmaktadır.

Öz-nezaket

Öz-nezaket gözlemleyen özün acı çeken öze karşı ılımlı ve anlayışlı yaklaşmasıdır. Fakat bu durumu bencillik ve vurdumduymazlıktan ayırt etmek gerekir. Öz-nezaket, hata yapabilme ihtimalimizi kabul etmek, tabiri caizse nefsimize zulmetmemek, yaptığımız hataların sorumluluğunu alabilmektir: “Mükemmel değilim, herkes hata yapabilir, ben de bir hata yaptım! Peki, bunu nasıl düzeltebilirim?”

Ortak insanlık hissiyatı

Ortak insanlık hissiyatı için kısaca “Dert ortaklığı” diyebiliriz. Herkesin bir imtihanı olduğunun, herkesin üzüldüğünün, herkesin zaman zaman kusurlu hissedebileceğinin farkında olmaktır. Bunların herkesin başına gelebileceğiyle ilgili bir empatiye sahip olmak, yaşadığımız zorlukları ve yoğun duyguları sadece kendimizin yaşadığı yanılgısından bizi korur. Diğer insanlara ve kendimize daha şefkatli yaklaşmamızı sağlar. Aksi takdirde bu yanılgı insanın diğer insanlardan soyutlanarak yalnızlaşmasına ve karamsarlaşmasına yol açar. Yalnızlık da çoğu zaman bu olumsuz duyguların kısır döngüsünü besler.

Bilgece farkındalık

Bilgece farkındalığa kısaca aklıselim sahibi olmak diyebiliriz. Hatalarının, kusurlarının, eksikliklerinin farkında olmak ve bunları kabul etmek ama bunlardan ibaret olmadığının da farkında olmak. Zorlayıcı bir durumla karşılaştığında olumsuzluklara odaklanmak ve üzülmek yerine olumsuz durumu olumluya çevirmenin yollarını arayarak denge sağlamaktır. Denge sağlama sürecinde gözlemleyen öz ve acı çeken özün aşırı özdeşleşmesi (Overidentification) ya da kaçınma (Avoidance) durumları zorlayıcı olabilir. Aşırı özdeşleştirme yapılan hatalara gereğinden fazla anlam yüklemeyi ve tekrarlayan bir biçimde “Neden yaptım, nasıl oldu?” gibi düşüncelere kapılmayı içerir ve bu durum anı kaçırmamıza yol açabilir. Kaçınma ise acı veren duygu ve düşünceler o an yokmuş gibi davranmaktır. Ama o an için kaçmak bizi bu duygu ve düşüncelerden kurtarmamakta, aksine zaman içerisinde bu olumsuz duygu ve düşünceler daha fazla yoğunlaşmaktadır. Bilinçli farkındalık gözlemleyen özle acı çeken öz arasına yukarıda da bahsettiğimiz o faydalı mesafeyi koymaktır.

Kısaca özetleyecek olursak öz-şefkatle verilmek istenen temel mesaj: “Acıdan etkilenmek, acının farkında olmak, bundan kaçınmamak ve acıyı hafifletmek için diğer insanlar ile yakınlık kurma isteğinde olmaktır.” 

Öz-şefkati geliştirmek için bazı teknikler

• Şefkatli Dikkat

O zorlu anda dikkatimizi önceden yaşadığımız benzer olumsuzluklara vermek yerine olumlu anları anımsamaya ya da o an keyif alacağımız başka şeylere (Saksıdaki çiçekler, gökyüzü, içimizi ferahlatacak bir söz) yönlendirmek daha “Dengeli” bir bakış açısına sahip olmamıza olanak tanıyabilir.

• Şefkatle Mantık Yürütme

Kendimiz, dünya ve insanlarla ilgili bizi zorlayan düşüncelerimize (Ben sevilmez biriyim, dünya kötü bir yerdir, insanlar acımasızdır vb.) bizi daha iyi hissettirecek alternatif düşünceler üretmektir. Alternatif düşünce üretmenin en etkili yöntemlerinden biri “Aynı durumda arkadaşın olsa ona ne derdin?” sorusuna cevap vermektir.

• Şefkatle Hayal Kurma

Kişinin kendisini güvende hissetmesine yardımcı olacak şekilde kibar, sevecen, sıcak kişiler, nesneler, mekânlar düşlemesi anlamına gelir.

Şefkatli dikkat, şefkatle mantık yürütme, şefkatle hayal kurma becerilerini şefkatli duygular oluşturmak için kullanabiliriz. Tibet psikolojisinde şefkatli hissetmenin desteklendiği tanrıların içselleştirilmesini içeren bir ritüel vardır. Modern psikoterapilerde bu tarz ritüeller teknikleştirilip kullanılmaktadır.  Müslümanlar olarak bizlerin de bir zorlukla karşılaştığımızda Allah’ın merhametine sığınmamız, dua etmemiz, namaz kılmamız benzer uygulamalardır. Ancak biz bunları rahatlama arayışından öte ihlasla bir kulluk vazifesi olarak yaparız. Beraberinde gelen rahatlama hissi Cenâb-ı Hakk’ın bir ihsanıdır. Niyetlerimize dikkat etmek gibi bir sorumluluğumuz olduğu için buranın ayrıca altını çizmek istedim.

Bununla birlikte Efendimiz  yanımızda olsaydı bize neler söyleyebileceğini hayal etmemiz, Sahabelerin  yaşadıklarını düşünerek onlarla özdeşim kurmamız, dert ehlinin yazdıklarına, söylediklerine kulak vermemiz ve yaşadığımız zorluklara karşı kendimize sıcak, şefkatli bir sığınak oluşturmamız da öz-şefkatimizi dolayısıyla bütün mevcudata olan şefkatimizi artıracaktır. Öz-şefkat mutluluğa giden bir yol olmanın yanı sıra bizi bu nebevi ahlaka çağıran modern bir çağrıdır, o çağrıya kulak verelim. 

“Dertli ne ağlayıp gezersin          

 burda,

 Ağladırsa Mevlam yine

 güldürür,

 Nice dertli kondu göçtü

 buradan,

 Ağladırsa Mevlam yine

 güldürür.”8

Hatice Rümeysa Meşe

Hüma Dergisi, Ağustos-Eylül 2020, 5. Sayı

Dipnot:

1             “İnsan İnsana” Doğan Cüceloğlu (2001)

2             “Kendiyle Dost Olmak” Wilhelm Schmid (2018)

3             “Self-compassion: An alternative conceptualization of a healthy attitude toward oneself”

               Kristin Neff (2003)

4             “Duygu düzenlemenin şah damarı: Öz-Şefkat” Sevginar Vatan (2019)

5             “Suçluluk ve utanç üzerine kavramsal, nöropsikolojik ve psikopatolojik bir derleme” A. Örs Gevrekçi ve O. C. Çırakoğlu (2017)

6             “Koruyucu Faktör Olarak Öz- Şefkat Üzerine Bir Derleme Çalışması” M. Kurtoğlu ve Ş. S. Başgül (2020)

7             “Öz-şefkat ve tekrarlayıcı düşünmenı̇n olumsuz duygulanım ve depresyon ı̇le ı̇lı̇şkı̇lerı̇nı̇n ı̇ncelenmesı̇” Ünzı̇le Özge Kıcalı (2015).

8             Yunus Emre

YORUM EKLE

banner36