İlahiyat fakülteleri teselli amacıyla açıldı

Felsefe eğitiminin İslam açısından ne ifade ettiğini ele alan yazarlardan biri de, Hüküm dergisindeki yazısıyla Dr. İhsan Şenocak Hoca idi..

İlahiyat fakülteleri teselli amacıyla açıldı

Felsefe İslam’ın temel taşı mıdır yoksa İslam’ın temelini sarsan taş mı? Bu soruyu şahıslar üzerinden anlamaya çalışırsak Gazali İslam âlimi mi yoksa bir filozof mu?
Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YÖK) ilahiyat fakültelerinden felsefe dersini kaldırmasıyla başlayan tartışma uzun süre gündemden düşmedi. İlahiyat hocalarından gazete köşe yazarlarına kadar birçok kişi tarafından bu konu tartışıldı. Kimi felsefeyi ilahiyat fakültelerinin önünü tıkayan bir tıkaç olarak adlandırdı, kimi ilahiyatın gerçek kimliğine ulaştırılmasında felsefenin araç olduğunu söyledi. Artan tartışmalar eşliğinde YÖK de felsefe derslerinin seçmeli hale getirildiğini duyurdu.

Felsefe eğitiminin İslam açısından ne ifade ettiğini ele alan yazarlardan biri de İlmi ve Fikri Araştırmalar Merkezi (İFAM) kurucu başkanı Dr. İhsan Şenocak Hocaydı. Hüküm dergisinin Ekim 2013 tarihli 10. sayısında konuyu etraflıca inceleyen Şenocak’a göre mesele sadece felsefe dersi olarak ele alınmamalı; felsefe dersinden daha önemli olan ise, mevcut sistemle ilahiyat fakültelerinin yetiştirdiği insanların ilmî kalitesi.

İlahiyat fakülteleri teselli amacıyla açıldı

Bu bağlamda, medreseden yoksun Batı eğitim sistemiyle İslami ilimleri anlamaya çalışan ilahiyat fakültelerinin âlimden ziyade din münekkidi yetiştirdiğini ifade eden İhsan Şenocak; Cumhuriyet’in ilanın ardından ilahiyat fakültelerinin teselli amacıyla açıldığını söylüyor. Şenocak’a göre, İslam meselelerinin tüm yönleriyle ele alındığı medreseler kapatılınca insanların yeni ilmî ve fikrî arayışlarının önüne geçmek için ilahiyat fakülteleri açıldı. Ali Fuat Başgil’in ilahiyat fakültelerine yönelik, “Mevcut programla, bu okullardan âlim değil, din münekkidi çıkar” endişesinin gerçeğe dönüştüğünü kaydeden İhsan Hoca, derinlikli bir fıkıh ve tefsir dersi okunmadan “Fıkıh ve Tefsirde tartışmalı konular” dersi alan her öğrencinin, yakin bir imanla girdiği fakülteden derin şüphelerle mezun olduğunu söylüyor.

İslami eserleri ana çizgileriyle okuyup anlayabilecek öğrenci yetiştirmeyi amaç edinen ilahiyat fakültelerinin başarılı bir eğitim modeli olduğunu iddia edenlere ise, İhsan Şenocak’ın birkaç sorusu var:  “Dışarıdan eğitim almadan mezun olan kaç ilahiyat mezunun kıratı imamlık için kâfidir? Eğer mezunlar İslami ilimlerde yeterli ise, neden Diyanet bunları otuz aylık bir eğitime aldıktan sonra kürsüye çıkarıyor? İmam hatip okullarında Arapça ve Kur’an-ı Kerim öğretilmesinin bir sebebi de kifai derecede eğitim almadan mezun olan ilahiyatçılar değil midir? Niçin pek çok ilahiyat mezunu vaaz edemez? İlahiyat, neden şu kadar kız öğrencisine tesettürle teberrüc arasındaki farkı anlatamaz?”

Hint uleması resmi vazifeyi reddetti

Batı’nın İslam medeniyetini imha hareketinin en büyük etkiyi medreseleri kapatılan İstanbul’da, en az hasarı ise köylerini medreseye çeviren Hint kıtasında yaptığına dikkati çeken Şenocak, Hint ulemasının her türlü vazifeyi reddedip köylere çekildiğini, muhalled (daimi) ders düzenine göre öğrenci yetiştirdiğini ve çağın fakihlerinin, mütefekkirlerinin buralarda neşvünema bulduğunu kaydediyor yazısında.

Yukarıdaki sorularla ilahiyat fakültelerinin mahiyetine dair düşünmemizi isteyen Şenocak’ın sorunun çözüme ilişkin önerileri de var. Şenocak’a göre, ilahiyatlar ve din kültürü ahlak bilgisi (DİKAB) bölümleri, “İslami İlimler Fakültesi” ve “Teoloji Fakültesi” olmak üzere ikiye ayrılmalı. Kariler DİKAB’da kalmalı; fakih, müfessir, kelamcı olmak isteyenler “İslami İlimler Fakültesi”ne gitmeli. Önce İslami ilimler havzasında “türâs-ı İslam”ı tanımalılar, sonra da felsefe okumalılar. Şenocak, ilahiyat fakültelerinin bu haliyle eğitime devam etmesi durumunda ise, nasıl Arapça, Kur’an-ı Kerim ve felsefe öğretilmeyeceğinin gösterilmiş olacağı kanaatinde.

İslam’ın bir düşünce sistemi olmaktan ziyade vahiy olduğunu vurguluyor

Felsefenin ilahiyattaki yerinin ne olması gerektiğine de açıklık getiren Şenocak, “neyin doğru olduğunu bilmek için neyin yanlış olduğunu bilmek gerekir” faslında felsefenin bir öneme sahip olduğunu ama bu önem mutlaklaştırılarak “hakikat” gibi anlaşıldığında da İslami ilimleri aşağılayan bir neslin yetişmesine aracılık edeceğini kaydediyor. Felsefenin Allah ile rabıta kurma önceliğinin bulunmadığını, kutsal tanımayan ve vahye karşı buyurgan bir yapıda olduğunu hatırlatan İhsan Şenocak, akıllarını felsefeye kaptıranların nassları hevalarına göre tevil ettiklerini söylüyor. Burada İbn Rüşd’ün, din ve felsefeyi aynı memeden süt emen iki kardeşe benzettiğini hatırlatarak, bu durumu hikmetten yoksun felsefenin inkara saplanması olarak değerlendiriyor.

Felsefe dersi etrafında süren tartışmalar sırasında Yasin Aktay’ın bir köşe yazısına atıfta bulunan Şenocak, Aktay’ın İmam Gazali’yi felsefe safında değerlendirmesini eleştirerek, hikmetle felsefenin karıştırıldığını, Gazali’nin İslami ilimlerin merkezinde, fakih, usulcü, müfessir, mutasavvıf ve mantıkçı bir kişilik olduğunu ifade ediyor.

İslam’ın bir düşünce sistemi olmaktan ziyade vahiy olduğunu vurgulayan İhsan Şenocak, bu nedenle Üstad Necip Fazıl’ın “İslam Düşüncesi” terkibini, ulvi olanın beşeri olana mahkumiyeti şeklinde yorumladığını, bunun yerine “İslami Düşünce” yani vahye aidiyeti olan düşünce demenin daha doğru olduğunu söylüyor. “İslami Düşünce sisteminin kurucusu vahiy, felsefeninki ise akıldır” diyen Şenocak, meseleyi şöyle özetliyor: “İslami ilimler ne sadece akılla ne de akılsız anlaşılır. Bu iş ne sadece felsefeyle, ne de felsefesiz olur. Çünkü İslam gündüzse felsefe gece, İslam aksiyonsa felsefe reaksiyon, İslam doğruysa felsefe yalandır. Gündüz geceye, İslam da gerçek kıymetiyle anlaşılabilmek için felsefeye muhtaçtır. Evet, felsefe mutlaka okunmalıdır. Ama neyin gece, neyin reaksiyon ve neyin de yalan olduğunu öğrenmek için okunmalıdır.”

Cemile Sultanmurat yazdı

YORUM EKLE
YORUMLAR
tespih
tespih - 10 yıl Önce

Ya bugün bırakın İslam felsefesini, Batı felsefesi ile uğraşan y.lisans veya doktora veya hocaların bile bu felsefeye müslümanca bakalım diye bir amacı yok. Çok iyi biliyorum. Zaten İslam'la doğrudan alakası olmadığını düşünüyorlar. Hocanın hassasiyetleri güzel ama itibara alınmaz bu yazı.

yusuf
yusuf - 7 yıl Önce

marmara ilahiyatta hazırlık okuyan bir afganlı talebe okutan bir hocanın hıristiyan olduğunu söyledi işte bizim ilahiyat ve yetişen ilahiyatcılar bu yoğurttan bu cacık olur vesselam