Saâdetimize vesile olan şeyler, aynı zamanda felâket sebebimiz olabilir. Yağmurun ekinleri bereketlendirip büyütmesinin yanında âfet olup târumar etmesi gibi. Bir şeyin hayatımızda hangi role sahip olacağı kimi zaman bizim irâdemizdedir, kimi zaman da değil. Örneğin yağmurun yağması külli irâdenin eseridir, teknolojinin kullanımıysa cüzi irâdenin. Bu yüzden teknolojiyi kendi elimizle ya bir saâdet vesilesi kılarız ya da bir felâket sebebi.
Aslında teknolojinin hayatımızdaki rolü, kullanana ve kullanıldığı gayeye göre şekillenir. Teknolojiyi; insanın mizacı, karakteri ve alışkanlıkları yani kısacası kişiliği şekillendirir. Bir çömlek ustasının çömleğe şekil vermesi misali, teknolojiye de onu kullanan şekil verir. Bu yüzden iyi bir işçilik çıkarmak da insanın elindedir, kötü bir işçilik ortaya koymak da. Verdiğimiz şekle göre de hayatımız şekillenir. Ona şekil veremeyene de zamanla o, şekil vermeye başlar. Çömlek tezgâhını kontrol edemeyen acemi çırağın, tezgâhın hızına kapılıp gitmesi gibi.
Karakterin yanında teknolojinin kullanıldığı gaye de önem taşır. Her zaman bildiğimiz hikâye burada geçerli değildir. Yani iyiler iyiye, kötüler kötüye kullanır kuralı, teknoloji sayesinde tarih olmuştur. Teknoloji iyimizi kötü, kötümüzü de iyi kılabilir. Vicdanlımızı vicdansız kıldığı gibi. Vicdansız kılmakla da yetinmez, insanları insanlıktan uzaklaştırır. Sahte bir cesaretle kişileri sosyal hayatta söyleyemeyecekleri şeyleri yazmaya teşvik eder. Ortadoğu’da yaşananları tüm çıplaklığıyla seyrettirip, gözyaşından mahrum eder. Bir anestezi uzmanı gibi, bedenlerimizi uyuşturur. Onunla da yetinmeyip ruhlarımızı köreltir. Teknoloji, bazen de bunun tam aksine kötümüzü de iyi kılabilir. Her ne kadar bilgi kirliliği içermiş olsa da doğruların, gerçeklerin görülmesini sağlayarak insanların gözlerinin açılmasını sağlar. Bir insanın imanına vesile olabilir. Onun sayesinde bilgimize, görgümüze yeni şeyler ekleyebiliriz.
Teknolojiyi iyi kullanabilmek için, gayenin net bir şekilde ortaya konulması gerekir. Şayet gaye net bir şekilde ortaya konulmamışsa ya da net bir şekilde ortaya konulup da ona tam riayet edilmemişse, her ne kadar iyi niyetli olsak da zamanla kötü emellere alet olabiliriz. Diğer bir ifadeyle, kullanırken kullanılanlardan olabiliriz. Hatta çoğu zaman kullanıldığımızın bile farkına varamayabiliriz.
Teknolojinin sorgulanması bir Müslüman için daha elzem bir durum. Zira teknolojinin kullanımıyla imanımız doğrudan doğruya irtibatlı. Efendimiz (s.a.v), bir hadis-i şeriflerinde, “Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir. Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin!”[1] diye buyurmuştur. Müslüman, neye ne şekil vereceğini bilen bir usta gibidir. Diğer bir ifadeyle, Müslüman; karşılaştıklarına göre şekillenen değil, karşısına çıkanları hayatına uydurabilen bir insandır. Karşısına çıkan şey teknoloji dahi olsa. Aksi halde Hz. Ömer’in, “Düşündüğünüz gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi düşünürsünüz.” sözünde ifade ettiği gibi zamanla teknolojinin rüzgârına kapılıp gideriz.
Son olarak şunu söylemeliyim ki teknolojinin zararları olsa da hiçbir zaman onu tümden reddedemeyiz. O da büyük bir hata olur. Teknoloji, bir nimettir ve her nimetin faydası olduğu kadar zararı da vardır. Önemli olan fayda-zarar analizini yaparak kullanmaktır. Ekonomist Stuart Chase’in, “Teknolojiyi tümüyle yermek, tuzdan arındırılmış deniz suyu ile yeşeren bahçeleri görmezlikten gelmek, onu gözü kapalı övmek ise Hiroşima’yı unutmak demektir.” dediği gibi.
Süleyman Çınar
[1] Tirmizî, İsti’zân, 7/2695