İnternet ortamında bir video takıldı gözüme. 1992 yılı mezuniyet çekimleriydi mevzu bahis olan. Bir İmam-Hatip lisemizin 1992 yılı mezuniyetinde, o zamanın maddi zorluklarıyla bir grup öğrenci almış eline kamera ve mikrofonu, başta müdürleri olmak üzere, muavinlerini ve öğretmenlerini konuşturmuş.
O videoda mühim şeyleri bir kez daha hatırladım. Erkeklerin vakarını, kız öğrencilerin edeplerini ve utangaçlığını, öğretmenlerin hizmet şuuru ve cihat aşkını idrak ettim bir kez daha.
Mücahid ordusunun neferlerini çoğaltmaktan mesruruz!
İmam-Hatip liselerinin geldiğimiz son noktadaki gibi bir Milli Eğitim uşağı değil, daha özerk daha has bir yerini fark ettim. Buna örnek olarak da, öğrencinin mikrofonu tuttuğu müdür muavininin sözlerini aktarabiliriz:
“Mücahit ordusunun neferlerinin çoğaldığından dolayı mesruruz. Bizi, okulumuzu, müessemizi lekelemeyin. Zira bizim alnımızda Rasulullah’ın sarığı var. Biz Rasulullah’ın sarığına talibiz. O sarık leke kabul etmez. Beyazdır, lekeyi kilometrelerce uzaktan gösterir. O sarığa leke getirmeyeceğiz, şahsımızın adamı değiliz, o sarığın temsilcisiyiz!”
Kameralara şu açıklamaları yapacak ya hiç, ya da çok az İlahiyatçı kaldı günümüzde. Zira İmam-Hatip liseleri işleyişinin bir ortaöğretim kurumundan da farkı kalmadı. Makamdan gelen her emir, her iki kurum içinde aynı şeyi ifade eder oldu.
Halbuki, İHL’ler bir zamanlar, isimlerini flamalara yazdırıp mitinglere katılıyor ve mitingler düzenleyebiliyordu. Devletten isteklerini yalnız tebligatlarla değil, eylemlerle de ifade edebiliyordu.
Âhlaki yozlaşma
Bu İmam-Hatip yozlaşmasının 1. yüzü. Bu yozlaşmanın elbette bir de öğrenci versiyonu var. Ahlaken bir çöküntü var. İçi boşaltılmış bir İslâm anlayışı var. O kadar ki, İHL öğrencilerinde dahi namaz kılanlarını görünce şaşıracak kadar. Flörtün, kavganın, kuralsızlığın neredeyse düz liselerde hakim olduğu kadar İHL’lerde de hakimiyeti var. Kız-erkek ilişkilerinde ciddi bir çöküntü var. Çeşitli derin mevkiler tarafından, İslâm Âkidesini bozma gayretleri var. Felaket tellallığı yapma gayreti ve hatta durumu gözler önüne serme çabasında dahi değiliz. Ancak mevcut düzene bir ‘dur’ diyebilme reçetesi sunmak gayretindeyiz. Zira içinde bulunduğumuz nokta hiç hoş bir yerde değil. O kadar ki; Saadettin Ökten Hoca’ya, Genç Akademi'de yaptığı bir konuşmasında, İmam Hatiplerin kurucusu babasını anlatırken "Babam şimdiki İmam Hatip Liselerinin halini görse, anında hepsini kapatırdı." dedirtecek kadar..!
Reçete
Bu feceatı tamamıyla nihayete erdirecek reçete, elbette bizim sunduğumuz değil. Ancak kısmi olarak indirgeyebilmek adına, klasik usule yaklaşılmasında umut görüyorum.
Evvela, orta kısımlar derhal açılmalı. İlahiyat Fakülteleri’ne el atıp, Modernist gidişata son verdirip, çakmasından değil gerçeğinden âlimler üretilmeli. İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Ali Bardakoğlu’nun da dediği gibi hiçbir zaman devletçi olmamalı. Özerk bir hüviyete sahip olmalı.
İmam Hatip Liselerine öğrenci kayıtları yalnız sınav veya diplomayla değil, mülakatla olmalı. İHL’ler İslâmi Eğitim Merkezleri olup, sadece ilim iştiyakında olanları kabul etmeli. Dememiz odur ki; asla bir üniversiteye postalama merkezi olmamalı!
Devlet artık bu okullarda resmen başörtüsünü tanımalı ve kız ve erkek öğrenciler için ayrı mekânlar istihdam etmeli.
Milli Güvenlik dersleri sorunu elbette ki çözülmeli. Bu okulların İlahiyat’a çıkışları kolaylaştırılmalı ve İlahiyat Fakülteleri arttırılmalı. Kültürel ve dini faaliyetler çok daha özgür bir şekilde yapılmalı. Kesinlikle, Kuran, Fıkıh, Hadis gibi Meslek derslerinin sayısı artırılmalı ve ‘Biz Rasulullah’ın sarığına talibiz. O sarık leke kabul etmez!’ anlayışının tekrar bu okullara yerleşmesi için Tasavvuf dersinin ilavesiyle kolaylaştırılmalı.
İmam-Hatip liseleri de özerkleştirilmeli ve namaz kılmayan öğrenciye Kuran/hadis anlatma eziyeti sona erdirilmeli. Nefesimizin kesilmek istendiği günlerde, ömrünü ve başını cihad ve irşada adayan hoca efendiler tekrar baş göstermeli ve bu insanlar tekrar İHL’lerde de görülmeli. Elbette ki bu da iyi ekiplerden geçer.
Bir Zamanlar Üsküdar İmam Hatip Lisesi
Birgün yeniden...
Belki de bu reçetenin tatbikiyle birgün yeniden İmam Hatip Liselerinden çıkan pardösülü hanımlar, başları öne eğik olan vakarlı erkekler görebiliriz. Belki tekrar öğlen namazı vaktinde bir öğrencinin dahi sınıflarda kalmayıp, mescide akın ettiğini görebiliriz.
Belki bu reçeteyle tekrar İHL’li başbakanlar, cumhurbaşkanları görebilir ve kardeşliğin cihanın dört bir yanına yayılmasına şahit olabiliriz.
İmam-Hatip gençliğinin aynı eskisi gibi örnek bir nesil olduğuna şahit olabilir ve “gül nesil” diye isimlendirebiliriz belki. Belki tekrar, bu liselerden mezun olan kişilerin iyi bir Kuran, hadis ve Arapça bilgisine sahip olduğuna şehadet edebilir ve etrafına ışık saçtığını görebiliriz.
Temenimiz o ki; kuruluş tarihi Cumhuriyet kadar eski olan bu kurumlar, halkın din ile ilgili eğitim ihtiyacını gerçekten tatmin etsin. Aksi takdirde isteğimiz şu olacaktır ki, kimse bizi kandırmasın ve İmam-Hatipler kapatılıp yerine gerçek medreseler/okullar açılsın.
Mehmet Bahadıroğlu dünümüzün bugünden daha kötü olması gerekirken, daha iyi olmasına üzgün yazdı.
GYY'nin notu: İHL'lerin ideal eğitim kurumları olması imkânsızdır! Türkiye Müslümanları devletin yönettiği, yönlendirdiği bir yapıdan ideal Müslümanca bir eğitim beklemesi hatadır! Ama İHL'lerin faydalarını da yok saymamalıdır!