25 Nisan Cumartesi günü Bursa'da Hüseyin Atlansoy şiiri konuşuldu. Konuşmacı, Atlansoy hakkında oldukça iyi hazırlanmış bir şairdi: Ali Duman. TYB Bursa Şubesi tarafından düzenlenen konferans Seyyid Usul Kültür Merkezi'nin kafeteryasında idi. Konuşmacı, Atlansoy şiiri hakkında birbirinden ilginç tespitler yaparken, çaylar da gidip geliyordu
Önce Ali Duman'ı tanıyalım
Hüseyin Atlansoy'un Şiir Anlayışı başlıklı konferansın konuşmacısı Ali Duman'ı bize bir şair. Konferansın başlangıcında kendisini bize bir başka şair takdim etti: İhsan Deniz.
1967 Ankara doğumlu şair Ali Duman, 1996'da İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü'nü bitirmiş. Şimdilerde İstanbul'da felsefe hocalığı yapıyor. İyi Güller (Medcezir Yay. 2005) adlı bir şiir kitabı bulunan Duman şimdiye kadar E, Kaşgar, Yedi İklim, Hece, Şiir Atı gibi dergilerde görünmüş.
Hüseyin Atlansoy hakkında henüz yayınlanmamış geniş bir çalışması olduğunu konuşmasının başında belirten Ali Duman, bunun belirtilerini performansıyla göstermiştir.
Ders kitaplarındaki iki şairden birisi
Ali Duman, Hüseyin Atlansoy'un ilk şiirini 1982'de Yönelişler dergisinde yayınladığını, Batıda Kan Var adlı bu şiirle dikkatleri çektiğini söyleyerek, onun 80 Kuşağı'nın önemli şairlerinden olduğunu vurguladı. Atlansoy'un 80 Kuşağı şairlerden olup da lise ders kitaplarına giren iki şairden birisi olduğunu belirten Duman, bunun önemli bir değer ölçüsü olduğuna işaret etmiştir.
80'lerin kendisine özgü siyasî ve edebî özellikleri olduğunu, bunlardan edebî olanlar üzerinde duracağını belirten Ali Duman, bu dönemde geleneğe yönelişin iyice hissedildiğini söylemiştir. Söz konusu yönelişte farklı etkenler olmakla birlikte İkinci Yeni şiirinin etkisi fazladır
Otuz yıllık şiir verimi ve yayınlanmış beş kitabıyla Atlansoy'un kendisine özgü bir şair olduğunu, gelenek konusunda da diğer şairlerden farklı bir duruş sergilediğini belirten Ali Duman, onu gelenek içinde bir yere bağlamanın zor olduğunu ileri sürmüştür
Muhafazakâr Modernist!
Ali Duman konuşmasına şöyle devam etti:
O dönemde muhafazakâr modernist şairler ilk kez güçlü bir çıkış yaptılar. Atlansoy'u muhafazakâr modernistler arasında sayabiliriz. Ama kendisinden önceki bir gelenekle irtibatını kuramayız. Ona yakın olan bir diğer şair Süleyman Can Portakal'dır. Bu ikisi, İkinci Yeni'cilerin ilk yıllarındaki çıkışla özdeş görülebilir. Onların geçmiş bir geleneğe bağlı olmayışlarını ben şiiri bir 'oyun'a benzetmiş olduklarına bağlıyorum. Johan Huizinga Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Denemesinde oyunu toplumsal temel unsurların birisi olarak görüyor. Atlansoy'un özellikle ilk kitabını oyun oynama isteğine bağlıyorum. Bu anlamda İntihar İlacı bir edebî eser olmaktan ziyade, bir oyun kitabıdır. Bu kitapta estetik bir kaygı yoktur. Estetik bir kaygı olmadığı gibi ahlakî bir kaygı da yoktur. İkinci kitapta bu oyun sanki müsabaka tipi bir oyuna dönüşmüştür. Bu yüzden Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihinde gergin bir vaziyet görülmektedir. Bunu ironik bir yapı olarak da adlandırabiliriz.
İroni kutsal olanla çatışır!
Hüseyin Atlansoy'un şiirinden ve bu şiirler üzerine başkaları tarafından yapılmış hükümlerden örnekler vererek konuşmasını sürdüren Ali Duman, şairin sonraki yıllarda ironiden vazgeçtiğini, bunun sebebi olarak şu kanaatte olduğunu söylemiştir: İroni zamanla kutsal olanla çatışır. Bu tehlikeyi gördüğünden olsa gerek Atlansoy ironiyi bırakmıştır.
Atlansoy şiirinde tespit ettiği bir başka hususun 'eşzamanlılık' olduğunu belirten Duman, bu durumun sanat dünyasında Kübist ressamlarla, özellikle de Picasso ile işlerlik kazandığını, şiirde ise Apollaniere ile özdeşleştiğini vurguladı. Ali Duman, Türk şiirinde ilk kez İkinci Yeni şairlerinin metinlerinde rastlanılan eşzamanlılığa, Atlansoy'un şiirlerinde de bolca tesadüf edileceğini söyledi.
Duman, Hüseyin Atlansoy'un Apollaniere'e olan benzerliği sadece 'eşzamanlılık' ile sınırlı olmadığını, 'kentsel göndermeler' bakımından da aralarında bir bağ kurulabileceğini ileri sürdü.
İkinci Dönem Atlansoy Şiiri: Yeşilde yoğunlaşmış bir durgunluk
Ali Duman, Atlansoy'un renklerle özellikle de 'yeşil' kelimesiyle olan ilgisine de temas ederek, onun ikinci döneminin 'yeşilde yoğunlaşmış bir durgunluk dönemi' olduğunu belirterek şöyle devam etti:
Şairin ilk dönemiyle ikinci dönemi arasında büyük bir fark vardır. İkinci döneminde Atlansoy daha geleneksel bir şiir anlayışı içinde olmuştur. Bu özellikle derinlik açısından geçerlidir. Onun ilk dönem şirini 'hava', ikinci dönemini ise 'toprak' kelimeleriyle kodlayabiliriz. Şair ilk dönemde İstanbul'da bir taşralıdır. İkinci dönemde ise bir yere yerleşmeye teşebbüs etmiştir. Onun ikinci dönemindeki durgunluğunu bu yerleşme teşebbüsüyle de açıklayabiliriz.
Sezai Karakoç etkisi veya yanlış usta seçimi mi?!
Ali Duman'ın konuşmasında en çarpıcı husus konferansın son bölümündeki tespitlerindeydi. Atlansoy'un Sezai Karakoç etkisinde kaldığını ifade eden Duman'ın cümlelerini buraya aktarıyoruz:
Atlansoy'la ilgili tespit edilmesi gereken bir başka husus, onun şiirinde Sezai Karakoç'un etkisinin varlığıdır. Gerçi ilk kitabında da bir takım etkilenmeler vardır ama, bu, ikinci kitabında daha yoğundur. Attila İlhan etkisinden de söz edilebilir ama bu Sezai Karakoç kadar belirgin değildir. İlk kitabında genel olarak ustasız olan Atlansoy, acaba ikinci kitabında bir usta mı seçiyordu? Bu tartışılmalıdır. Kuşkusuz Sezai Karakoç özel bir şairdir. Doğrusu onun etkisinden kaçmak da hayli zordur. Bu etkilenme durumu Necat Çavuş'ta daha belirgindir. Atlansoy'unki bu derece belirgin değildir. Şimdi, şunu sormak istiyorum. Acaba bu usta seçimi Atlansoy için iyi mi olmuştur? Acaba usta seçmeseydi başka bir mecraya gidebilir, daha bir üst şiir oluşturabilir miydi? Yani, yanlış bir usta seçimi mi yaptı Atlansoy? Sonuçta, şimdi Karakoç'un eteklerinde görülüyor
Konferans, Ali Duman'ın bu çarpıcı sorularıyla sona erdi. Fakat, öyle sanıyoruz ki bu açık sorular yankı bulacak, edebiyat dünyasında olumlu ve istenilir bir tartışma ortamı yaratacaktır
atlansoy'un tek başına 'iyi günler ilerde' şiiri dahi, hatm'e değer bir şair oluşunu gösterir, 'geniş vurur yüreği'. şiirinde ki 'zenci' kullanımlar bir harika. tam bir direnme cephesidir kelimeleri. ali duman'ın sorusu yalnız atlansoy için değil, bu etkilenme işine ismet özel'in şiirini de ekleyip, islamî düşünceyi kuşanan tüm şairler için sorulabilir. ama bu 'öncü şairler' olmasaydı, bu şairler olurlar mıydı veya 'böyle' olurlar mıydı, bu da var.