Dünya Sevgisi

Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri buyurur: Kim dünya hayatını ve onun ziynetini arzu ederse onların yaptıklarının (çalıştıklarının) karşılığını burada tamamen öderiz. Onlar bu hususta hiçbir eksikliğe de uğratılmazlar. Onlar öyle kimselerdir ki ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur. Dünyada işledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zaten yapageldikleri hep boştur onların.” (Hud Suresi: 15-16)

“Kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere olan ihtiraskârane sevgi, insanlar için bezenip süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının geçici birer faydasıdır.” (Âl-i İmran Suresi, 14)

“Ey iman edenler, şüphe yok ki Allah’ın va’adi bir gerçektir. O halde dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Çok aldatıcı şeytan da sakın sizi Allah’ın (mühleti) ile aldatmasın.” (Fatır Suresi, 5)

Hasan Basri kuddise sirruhu yukarıdaki ayet-i kerimeyi okuduktan sonra buyurdu ki: “Bunu yani “Dünya hayatı sizi aldatmasın!” sözünü kim söylüyor? Dünyayı yaratan söylüyor. Dünya hayatını, onu yaratandan daha iyi bilen birisi olabilir mi? Sakının ey insanlar, dünya hayatının aldatıcılığından sakının!

Dünya hayatının aldatıcı meşgaleleri çoktur. Bir kimse kendisine bir meşgale açarsa o meşgale de ona on meşgale daha açar. Ne avare insanoğlu ki helal kazancından dolayı hesaba çekileceği, haram kazancından dolayı da azap göreceği şu dünya hayatına razı olur. Ahiret kaygısını hiç hatırlamaz. Yarın Allah’ın huzurunda hesaba çekileceğini düşünmez. Amellerini sırt Allah rızası için yapmaz. Dinin esaslarına bir zarar gelse hiç oralı olmaz. Fakat dünyalık menfaatine bir zarar geldi mi hemen başlar ağlayıp sızlanmaya!

Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ebu Hüreyre radıyallahu anh’a hitaben: “Ey Eba Hureyre, sana, dünyayı bütün varlığı ile göstereyim mi?” buyurdu. Ben de: “Göster, ya Resulullah” dedim. Bunun üzerine Resulü Ekrem elimden tutarak beni Medine çöplüklerinin döküldüğü bir dereye götürdü. Orada insan kelleleri, insan pislikleri, parçalanmış elbiseler ve kemikler vardı. Bunları gösterdikten sonra: “Gördüğün bu kelleler aynı sizin gibi ihtiras ve uzun kuruntular besleyen kimselerdi. Şimdi etsiz kemik olarak kaldılar ve nihayet çürüyüp toz haline geleceklerdir. Bu pislikler, onların yedikleri, leziz yemeklerdir. Nereden kazandı ise kazandı, sonra da midelerine indirdiler. Şimdi ise herkes bunlardan uzaklaşmaktadır. Bu parçalanmış bezler, onların süslü elbiseleri idi. Şimdi rüzgâr onları parça parça etmiştir. Bu kemikler onların, üzerlerine binip diyar diyar dolaştıkları binitlerinin kemikleridir. İşte dünyanın manzarası ve sonu budur. Şimdi dünyalık için ağlamak isteyen ağlasın.”

Gene Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurur: “Kıyamet günü Tihame Dağı gibi ameli olan kimseler Allah’ın huzuruna getirilecek ve bunların cehenneme girmesi emir olunacaktır.” Bunlar namaz kılarlar mı idi? diye sorulunca Resulü Ekrem: “Evet, namaz kılarlar, oruç da tutarlar, hatta geceden de ibadetlerine katarlardı. Ancak dünyalıktan kendilerine bir şey takdim edildiği zaman helal-haram demeden ona uçuşur ve başına çökerlerdi.”

Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme soruldu: “Ya Resulullah, insanların en zahidi kimdir?” Buyurdular: “İnsanların en zahidi o kimsedir ki kabirleri ve ölümü unutmaz. Dünyanın fuzuli ziynetini terk eder. Bâki olanı fâni olana tercih eyler. Ömrüne değer vermez. Kendisini ölülerden sayar.”

Gene buyurdular ki: “Kimin sabahleyin kalkınca büyük düşüncesi, dünya ve dünyalık olursa Allah onun kalbine üç keder verir:

          1. Hiç atamayacağı bir korku, endişe

          2. Hiç kurtulamayacağı bir meşgale

          3. Bitmez tükenmez ihtiyaçlar silsilesi.”

İsa Aleyhisselam, “Yazıklar olsun, o dünyalık peşinde koşanlara nasıl olup da servetlerinden ayrılacaklardır. Halbuki onlar dünyalığa bağlanmış, ona aldanmışlardır. Onlar, ona bel bağlarken onları rezil etmiştir. Yine yazıklar olsun o dünyaya mağrur olanlara. O dünya, nasıl onlara hoşlanmadıkları şeyi gösterecektir. Onları sevdiklerinden ayıracak ve mukadder olan akıbetlerine uğratacaktır. Düşüncesi dünyalık, işi isyan olan kimseye yazıklar olsun! Yarın günahları ile nasıl rezil ve perişan olacaklardır.” buyurmuştur.

Ebubekir Sıddık radıyallahu anh ise şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Dünyayı önüme ser, beni onda zahid kıl (yani terk ettir). Onu gözümde ziynetleyip beni ona rağbet ettirme.”

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma şöyle aktarır: “Bir defa Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem iki omuzumu tuttu da: ‘Ey Abdullah! Sen dünyada bir garip yahut geçici bir yolcu gibi ol!’ buyurdu.” Bu hadisin ravilerinden Leys der ki: İbni Ömer (kendisi de bana) şöyle derdi: “Ey Leys! Akşama erişince sabahı gözetleme, sabaha erişince de akşamı bekleme. Sıhhat ve afiyet zamanından bir kısmını, hastalık zamanın için ayır. Hayatından bir kısmını da ölümün için ayır.”

Hazreti Ali radıyallahu anh Selman-ı Farisî radıyallahu anh’a yazdığı bir mektupta dünyayı şöyle temsil etmiştir: “Dünya yılan gibidir. Cildi yumuşak fakat zehri öldürücüdür. Hoşuna giden şeylerden vazgeç ki sana fazla yaklaşmasın! Kat’i olarak bundan ayrılacağını bildiğin için sıkıntılarını arkaya at. Dünyada olanlardan uzaklaş. Dünyanın lehine çalışmaktan sakın. Zira dünyaya meyil bağlayıp onun varlığına sevinen kimseye mutlak surette dünyadan bir kötülük gelir. Vesselam.”

Ömer b. Abdülaziz Hazretleri bir hutbesinde şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Siz bir şey için yaratıldınız. Ona inanırsanız bazıları sizi ahmak sayarlar. İnanmazsanız helake gidersiniz. Siz bu fani için değil, ebediyet için yaratıldınız. Buradan oraya intikal edeceksiniz. Ey Allah’ın kulları siz bir yerdesiniz ki yemeği kursağınıza tıkanır, suyu boğazınız da kalır. İliğinize sizi sevindirecek bir nimet verirse hasretini çekeceğiniz başka bir nimeti elinizden alır. Bunları düşünerek siz, nihayet varacağınız ve ebedi kalacağınız yer için çalışınız.” dedi ve gözyaşlarını tutamadığı için hutbeden indi.

Yahya Râzî kuddise sirruhu buyurur: “Akıllı olan ve isabetli hareket eden kişi, üç şeyi yapan kişidir. Dünya onu terk etmeden önce o dünyayı terk eder. Kabre konmadan önce kabrini hazırlar. Orayı manen imar ve ihya eder. Rabbine kavuşmadan önce O’nu razı eder.”

Fudayl İbni Iyaz kuddise sirruhu buyurur: “Ne kadar şer varsa hepsi de bir odaya konmuştur. Bu odanın anahtarı dünya sevgisidir. Ne kadar hayır varsa, onların da hepsi bir odaya konmuştur. Bu odanın anahtarı ise zühddür.

Eşref-i Rûmî kuddise sirruhu buyurur: “Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri bu dünyayı ve bu dünyayı sevenleri sevmemiş iken dünyaya bağlanmak akıllı olanların işi değildir. Cenab-ı Hakk bu dünyayı düşman tutmuştur. Çünkü dünya onun dostlarını saptırmaktadır. Yani dünya sevgisi insanları Allah Teâlâ’ya ibadet etmekten alıkoymaktadır.Dünyada, dünya mallarına sahip olmak için çırpınanlar, helal-haram demeden dünya malı toplayanlar topraklar altında türlü azaplarla inleyecek ve diyecekler ki: ‘Ya Rabbi, bizi kısa bir müddet için olsa dahi dünyaya göndersen de biraz ibadet etsek ve senin rızanı kazanmak için gecemizi gündüzümüze katsak ne olur. (Yani namaz kılmak, kelime-i tevhidi getirmek isteyecekler.) Onların bu şekilde yalvarıp yakarmalarına şöyle cevap verilecek: ‘Sizler dünyada hiç de az kalmadınız. Ama bu ömrü dünya muhabbeti uğruna, bile bile israf ettiniz. Sizlere bitmez tükenmez nasihatler verildi. Tadtmakta olduğunuz azapların mutlaka başınıza geleceği sizlere tekrar tekrar anlatıldı. Bu şartlar altında artık mazeret beyan etmeye hakkınız yoktur. Çünkü dünya kulluk yeri idi, halbuki burası hesap yeridir.’ Ama işlerin hakikatini toprak altına girdikten sonra anlamanın, insanoğluna hiçbir faydası tasavvur olunamaz.”

Eşrefi-i Rûmî Hazretleri devam ediyor: “Ey aziz, bu dünyaya her kim gönül verip biriktirmiş ise sonunda pişmanlık taşı ile başını çok döver. Ama son pişmanlık fayda vermez. Bugün fırsat elde iken dünya malı esaretinden kurtulmağa bak. Mezarları gez, ömrünü, haram-helal demeden dünya malı toplamak için geçirenlerin sonunu yakından gör. Onların haram-helal demeden biriktirdikleri bunca malların mirasçıları elinde kaldığını bil.”

Abdülkadir Geylani kuddise sirruhu buyurur: “Aşçı aşını bilir, ekmekçi ekmeğini bilir, sanatkâr sanatını bilir. Davet sahibi davete çağrılanları bilir. Şu dünya sizin kalplerinizi kör etmiş, basiretinizi bağlamış. Onun yüzünden bir şey göremiyorsunuz. Basiretiniz kapalı. Ondan sakınınız. O sizin üzerinizde peşi peşine hâkimiyet kuruyor. Sulta ihdas ediyor. Ta ki sizi tedricen düşürsün, aşağılık durumlara getirsin. Sonunda da boğazlasın. Dünya, size önce şarabını içirir, afyonunu yutturur, peşinden de ellerinizi, ayaklarınızı keser, gözlerinizi oyar. Siz ancak afyonun tesirinden kurtulup ayıldığınız zaman onun size yaptıklarını anlayabilirsiniz.”

Mahmûd Sâmî kuddise sirruhu, Musahabe’nin 6. cildinde buyurur: “Bir kalpte masiva (Allah’tan başka her şey, bilhassa dünya) muhabbeti bulundukça, o kalpte Cenab-ı Hakka muhabbet yok demektir. Çünkü Hakk Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri, bir adamda iki kalbin bulunmadığını, hem Allah sevgisinin hem de dünya sevgisinin bir kalpte, birleşmesinin mümkün olmadığını, (Ahzab Suresi, 4) ayetiyle beyan buyurmuştur.

Bir kalpte masiva sevgisi oldukça, o kalpte Allah sevgisi bulunmaz. Allah sevgisini kazanmak için kalbin temizlenmesi lazımdır. Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri buyurur: “Bilin ki dünya hayatı, oyun, oyalanma, süslenme aranızda övünme ve daha çok mal sahibi olma davasından ibarettir.” (Hadid Suresi, 20)

Abdülkadir Geylânî kuddise sirruhu şöyle anlatır: “Ey Aziz! Şu aldatıcı âlemden geç... Bu aynı zamanda ilâhî bir emirdir. Çünkü Cenab-ı Hakk, “Sizi bu dünya hayatı aldatmasın... Aldatıcı sizi, Allah’ı anarak kandırmasın.” (Lokman Suresi, 33) buyuruyor. Burada aldatıcı şeytandır. O gelir yaptıracağını yaptırır... Sonra da Allah kerimdir, istiğfar eyle, bağışlanırsın gibi sözler eder ve seni kandırır. Sakın onun bu sözüne kanmayasın... Hem istiğfar nasip olacağını nereden biliyorsun. Tevbe, istiğfar etmeden ölenlerin sayısı az mıdır?

Sâdık Dânâ
Altınoluk dergisi, 158. sayı