Yeditepe Yayınevi’nden çıkan Bir Ci­han Hükümdarı Fatih Sultan Mehmed yeni çağ Osmanlı tarihi profesörü ola­rak Türkiye’de önemli bir isim olan Erhan Afyoncu’nun uzmanı olduğu, özellikle Fatih üzerine yazılmış değerli bir eser.

Kitabın sonundaki bibliyografya kıs­mında dökümü verilen kaynak eser, vesika ve araştırmalar ile kitabın tarihi olaylara sa­dakati yanında, yazarının Fatih dönemi kay­nakları konusunda sahip olduğu vukûfiyeti de ortaya çıkıyor. Kullanılan kaynaklar ile Fatih konusunda yaygın bir takım asılsız şeylerin gerçekte ne olduğu gözler önü­ne seriliyor. 200 sayfalık bu eserde bu tarz pek çok örneğe rastlamak mümkün. Daha önce kaleme aldığı Truva’nın İntikamı adlı eserinde Fatih dönemi ve İstanbul’un fethini ana hatlarıyla ele almış olan yazar, bu eserinde Fatih’in yetişmesi, şahsiyeti ve dönemi üzerine yoğunlaşmış.

Kitapta özellikle Fatih’in, kendisini cihan hükümdarı yapan özelliği araştırı­lıyor. 1446 yılında tahtı babası II. Murad’a bırakmak durumunda kaldığı tarihten, ke­sin olarak tahta çıktığı 1451 yılındaki ta­rihe kadar olan beş yıllık zaman zarfının Fatih’in cihan hükümdarı olma yolundaki karakterini oluşturduğu gerçeği önemli tespitlerle anlatılıyor.

İstanbul’un fethiyle başta Hıristiyan dünyası olmak üzere dünyanın tedirginlik­le karışık dikkatini çeken bu koca Sultanın 1451’de başlayıp, 1481’e kadar neredeyse durmadan devam eden yoğun mücadelesi akıcı bir dille okuyucuya aktarılıyor.

Top, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul kuşatmasında etkili bir şekilde kullanma­sıyla önemli bir savaş aracı oldu. Böylece Ortaçağ kalelerinin fonksiyonu sona erdi. Bunun sonucunda yıldız tabyalarla destek­lenerek topun etkisinin azaltılmaya çalışıl­dığı yeni bir savunma sistemi; Trace Itali­enne ortaya çıktı.”

Sayısız başarıya imza atar

Yazar, hürmetle andığı Halil İnalcık’ın Osmanlı’nın gerçek kurucusunun II. Meh­med olduğu yönündeki fikrine hak verirken, bir imparatoru tüm yönleriyle; başarısı, mağlubiyeti, öfkesi ile ele alma gayreti gös­teriyor ki bunda da şahsım adına söylemek gerekirse oldukça başarılı oluyor. Mesela, Belgrad kuşatması esnasında Fatih’in mu­harebeyi bir kenardan seyrederken hezimet karşısında dudaklarını ısırarak kanatması, sonrasında bulunduğu yerden kendisinin de savaşa katılması, üzerine yürüyen üç Haçlı askerini öldürmesi ancak alnından ve dizinden de yaralanması bu eserin ince ama keyifli detaylarla yazılmış olduğunu gösterirken, tarihi olayları hikâye ediş biçi­miyle de adeta bir edebi eser izlenimi ver­mektedir.

Fatih Sultan Mehmed, zaferlerini ko­lay kazanmamış, Balkanlar’ın ve Güney­doğu Avrupa’nın en büyük hükümdarları ile mücadele etmişti. Eflak Prensi Kazıklı Voyvoda Vlad Drakul, Boğdan Prensi Ste­fan Çel Mare ve Arnavutluk hâkimi İsken­der Bey, Macar orduları komutanı Hunyadi Yanoş, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan. Bütün bu isimler kendi milletlerinin tarih­lerindeki en büyük kahramanlardır.”

II. Mehmed, 30 yıllık inanılmaz bir tem­poyla sürdürdüğü saltanatı süresince sa­yısız başarıya imza atmıştır. Belki de kalın ciltler halinde anlatılacak o faaliyetler, Fa­tih dönemini anlamak isteyen bir okuyucu tatmin edebilecek ustalıkla bu kitapta özet­lenir. II. Mehmed’in Uzun Hasan ile olan ve 1473 yılında Otlukbeli’nde Akkoyunlular’ın mağlubiyeti ile sonuçlanan süreç önemine binaen biraz daha detaylı işlenmiştir.

En önemli özelliği kültür insanı olmasıydı

Osmanlı’nın belki de en büyük sultanı olarak tavsif edilebilecek olan II. Mehmed’in en önemli özelliklerinden biri de şüphesiz onun bir kültür insanı olmasındaydı. Kitap­ta buna da temas edilmiş. Fatih; boğazlarda Osmanlı hâkimiyetini kuran, Balkanlar’daki sınırları Tuna’ya kadar genişleten, Anadolu ve Rumeli’deki toprakları birleştiren, Ana­dolu sahilleri ile Kırım ve Karadeniz sahil­lerinde üstünlük elde eden bir cihan sultanı olmasından başka imar faaliyetlerine, ilmi tartışmalara, ilim insanlarına önem veren biriydi.

Kitabın satırlarından öğrendiğimiz ka­darıyla; II. Mehmed pek çok sahada ordu kumandanlığında ve devlet idaresinde ol­duğu gibi başarılı olduğunu kanıtlar adım­lar atmıştır. Karamanî Mehmed Paşa’nın sadareti zamanında Osmanlı teşkilat ta­rihi açısından son derece önemli olan Kanunnâme-i Âl-i Osmân bizzat kendi em­riyle kaleme alınmış ve Sahn-ı Semân adıy­la yükseköğretim kurumu onun tarafından kurdurulmuştur.

Fatih, İstanbul’da Yeni Roma ve Yeni Kudüs’ü oluşturmak isteyip, bu adımlarıy­la Grek geleneğinin devamını sağlamıştır.”

Kitabın sonunda yer alan “Fatih Devri Devlet Adamları” başlığıyla verilen “Ve­ziriazamlar”, “Vezir ve Beylerbeyiler” ile “Kaptanıderyalar” kısmıyla dönemin önde gelen kişileri hakkında bilgiler verilmiş, ayrıca yer alan “Fatih Devri Kronolojisi” ile de okuyucuya oldukça kolaylık sağlan­mıştır.

Yusuf Sami Kamadan, “Bir Cihan Hükümdarı Fatih Sultan Mehmed”, Bilimevi Kitabın Ortası dergisi, Mayıs 2018, sayı 14.