Sonradan Müslüman olanların hayatlarına baktığımızda en dikkat çekici noktanın bir arayışı ısrarla sürdürmek olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Söz konusu olan hakikat arayışıdır ve hayatın esas amacına tekabül eder.

Müslümanlığın hazır bulunduğu bizim gibi toplumlarda ise bu arayış ya hiç yoktur, ya cılızdır ve sürdürülemez, ya da istisnalar arasında kendine yer bulacak kadar azdır. Ancak çok azımız kendimizi içinde bulduğumuz mevcut dini algıyı sorguluyoruz. Çoğunlukla, “çoğunluğa uyuyor” ve atalarımızın Müslüman olduğuna güvenerek, miras aldığımız şekliyle yaşıyoruz Aziz İslam’ı.

Öyle insanlar var ki İslam onlar için, miras değil alın teri. İslam’ın yaşanmadığı bir toplumdan çıkagelen Malcolm X bu anlamda bilinen kıymetli bir örnektir. Malcolm Little’dan Malcolm X’e, oradan da Malik El Şahbaz’a varan, İslam’la buluşan hayatını şehadetle taçlandırmıştır. (Roger Garaudy, yine hemencecik akla gelen örneklerden bir diğeridir.)

Companero Rosita” da öyle insanlardan biri. Vadi Yayınları’ndan çıkan, Neşe Kutlutaş’a ait roman “Perulu Komünist Bir Gerilla’nın Gerçek Hayat Hikâyesi”ni anlatıyor.

Gerçek olamayacak kadar güzel

Kitap, okuruna öylesine “inanılmaz” olaylar anlatıyor ki gerçek olduğunun altını çizmek gerekmiş. Hem kapakta hem de ilk sayfada. Hakan Albayrak, kaleme aldığı minik takdim yazısında şöyle diyor: “Hikâyenin sonunu okurken ‘gerçek olamayacak kadar güzel’ diyebilirsiniz, ama ben şimdi bunun önüne geçiyorum: Gerçekten yaşanmış bir hikâyenin gerçek finali bu… Biliyorum, çünkü hikâyenin kahramanını şahsen tanıyorum.”

Hikâyenin kahramanı Rosa, kızıyla birlikte yaklaşık dört yıl önce Türkiye’ye geldiğinde Hakan-Emira Albayrak çiftinin evlerinde kalmış bir süre. Anne kız Türkiye’de gözlerden uzak bir hayat yaşıyorlar şimdi.

Kitabın adı İspanyolcada yoldaş anlamına gelen “Companero” kelimesi ile babasının küçük kızına atıfla yazılan “Rosita” ile oluşturulmuş.

Perulu bir kızın tek başına çıktığı yolda yoksulluğa, zulme, derde, davaya, kavgaya, gerilla savaşına, dağlara, özgürlük türkülerine, zindanlara, ihanetlere, işkencelere, maceradan ağır basan kan ve gözyaşlarına şahit oluyorsunuz. En çok da halis niyetine, iyi ve güzel olanı arayışına, ilahi yönlendirmeye ve evet, mucizelere…

Kitapta insanı fazlasıyla duygulandıran, ancak mucize kelimesiyle izah edilebilecek olaylar var. Sanırım okuyan herkes, “olaylar sahiden de anlatıldığı gibi mi, yaşanmış mı” diye soracaktır. En azından ben sordum. Kitabın yazarı ve sonlarına doğru da parçası olan, Rosita’nın yeni “Companero”su diyebileceğimiz Neşe Kutlutaş’ı telefonla aradım. “Yaşananların tamamı gerçek; hatta dahası var, kitaba almadığımız.” dedi.

İman etmek ne demek?

“Companero Rosita” ilham verici bir hayat hikâyesinin yanı sıra cezaevlerindeki siyasi tutsaklık ve mültecilik konularını ele alması dolayısıyla, fazlasıyla Türkiye meselesi içeriyor. Nitelikli bir hidayet romanı olmanın çok ötesinde bir anlam ifade ediyor.

İthaki Yayınları’ndan çıkan “Malcolm X - Arayışlarla Dolu Bir Hayat” adlı kitapta okumuştum: Malcolm X’in şehadetinin ardından Alex Haley’in kaleme aldığı biyografisi Amerika’da 10 yılda 5 milyondan fazla satmış ve pek çok lisede ders kitabı olarak okutulmuş.

Bazı kitaplar bazı insanların kaderidir. “Companero Rosita” da Türkiyeli Müslüman okurların kaderi niteliğinde bir kitaptır dersem çok mu olur? “Tanrı misafiri” bir kitap, demek istiyorum.

Her halükarda ciddi bir ilgiyi hak ediyor. İman etmenin -imana erişmenin!- ne demek olduğunu capcanlı, dopdolu hissedebilmek için.

Neşe Kutlutaş, Companero Rosita, Vadi Yayınları

 

Mehmet Ali Başaran