Uzun ve zorlu bir aradan sonra okulların yeniden öğrencilerle buluşmasının sevincini yaşıyoruz. Geride bırakmayı umduğumuz ayrılık sürecinin öğrencilerdeki olumsuz tesirleri daha çok öğrenim kayıpları ve bunların telafisi bakımından gündeme geldi. Kuşkusuz akademik gelişimleri bakımından her yaş grubundaki öğrenciler ciddi kayıplar yaşadı ve bu eksikliklerin telafisi için öğretmenler canla başla çalışmakta.
Küçük sınıflardaki öğrencilerin kalem tutmayı, daha büyük sınıflardaki öğrencilerin kâğıt üzerinde matematiksel işlem yapmayı unuttukları bir süreçten bahsediyoruz. Ancak pandemi sürecinin öğretim alanında oluşturduğu kayıplar kadar eğitim alanında sebep olduğu hasarların da dikkatle ele alınması gerekiyor. Öğrencilerin psiko-sosyal açıdan maruz kaldıkları olumsuz şartlar, duygu ve davranış gelişimi bakımından birçok sorunu da beraberinde getirmiş oldu.
Bir hasar tespiti yapmak gerekirse, başta boyutları daha da büyüyen teknoloji ve ekran bağımlılığı olmak üzere dikkat ve konsantrasyon eksikliğinin, uyku ve yeme bozukluğunun, obsesyon ve fobilerin, saldırgan tutumların, iletişim ve sosyal beceri yetersizliklerinin motivasyon ve irade kaybının bu süreçte ciddi bir artış gösterdiğini söyleyebiliriz. Oldukça uzun bir süre, en verimli sosyalleşme ortamları olan okullarından, sınıflarından uzak kalan öğrencilerin, açılan sosyal mesafe ile birlikte ihtiyaç duydukları sosyal ve duygusal onayı yalnızca sanal dünyalarda aramaya başlamaları, boyutları büyüyen teknoloji bağımlılığının en büyük sebebi oldu.
Eve sığdırılmaya çalışılan hayatın yan etkileri olarak; geç yatıp çok geç kalkan, dış dünyadan, doğadan tamamen kopmuş, hareket enerjisi saldırganlığa dönüşmüş, takıntılı düşünce ve davranışlar geliştiren, arkadaşlarına nasıl davranacağını bilemeyen, aile içinde de şiddetli iletişim sorunları yaşayan, bir türlü dikkatini yoğunlaştırıp konsantre olamayan, roman değil çizgi roman dahi okumayan, isteksiz, bezgin çocuklarımızın, gençlerimizin sayısı önemli ölçüde artmış oldu.
Pandeminin panzehiri
Okulların kapalı olduğu dönemde ciddi artış gösteren bu psiko-sosyal sorunlar, öğrencilerin gelişiminde okulların ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu bize açık bir şekilde gösterdi. Dolayısıyla bu hasarların telafisini yani pandeminin psiko-sosyal panzehirini, öncelikle sağlıklı bir okul ortamında bulabileceğimizi düşünüyorum.
İlkokulda oyun merkezli eğitimin ve sosyal beceri gelişiminin daha da ağırlık kazanması, ortaokulda çeşitli atölye çalışmalarıyla becerilerin hünere dönüşmesi, lisede ise yoğun sanat ve spor etkinliklerinin öğrencileri nitelikli bir şekilde meşgul etmesiyle desteklenecek sağlıklı bir okul iklimi, kurulan sahici arkadaşlıklar ve sıcak öğretmen ilişkileriyle birlikte en büyük panzehir olacaktır.
Okulların sadece ders işlenilen ve sınavlara hazırlık yapılan mekanlar olarak değerli olmadığının, teneffüslerin ve sosyal etkinliklerin de en az dersler ve sınavlar kadar önemli olduğunun iyice anlaşıldığı bir dönemdeyiz. Pandemi şartlarının hâlen devam etmekte olması ebeveynleri, sosyal etkinlikler bakımından endişelendirmekte ancak açık havada ya da geniş ve uygun bir mekanda yapılan sosyal etkinliklerin sınıf ortamından daha fazla risk taşımadığı göz önüne alınarak bu etkinliklere katılımları için öğrenciler anne babalarca da teşvik edilmeli.
“Arkadaşlarımla bahçede gönlümce oynayamayacaksam, sosyal etkinliklere katılamayacaksam okullar niye açıldı ki?” diye soran öğrencilere “İyi teneffüsler çocuklar, okulda hayat var” diye cevap vermekten başka bir şey geçmiyor içimden. Mesafemiz sosyal değil fiziki olsun, hayat ve okul arasındaki bağ daha da kuvvetlensin.
Murat URAL
Derya Öncü Anadolu Lisesi
Rehberlik Bölüm Başkanı