Son devirde yaşamış zevat-ı kiramın terekelerinin nerelere gittiğini pek bilmiyoruz. Ardlarında kalan talebeleri, kitapları ve eşyaları pek vurgulanmıyor, gündeme gelmiyor. Fakat aynı kişi kitaplar yazmış, televizyona, radyoya çıkmış, yahut bir şekilde sesi ve görüntüsü kaydedilmişse bir şekilde merak ediyor, “göremedik ama varsa görüntüsünü izlesek, sesini duysak” diye içimizden geçiriyoruz. (Yahut en azından ben geçiriyorum.) Sesi ve görüntüyü kaydeden kamera ve ses kayıt cihazlarının en çok vurgulanan bu özelliğinin Türkiye’de vurgulandığı kadar ciddiye alınmadığı kanaatindeyim.

Görüntüler ve sesler ya kayboluyor, ya da belirli bir kesim içinde dolaşıma giriyor. Durum böyle iken, Ahmet Yüksel Özemre ve Muzaffer Ozak’a ait, kendilerinin ses kayıtlarını, görüntülerini, yazılarını ve kitaplarını ihtiva eden sitelere denk gelmek beni memnun etti.

Muzaffer Ozak fotoğrafları ve video kayıtları sitede mevcut

Muzaffer Ozak ile ilgili açılan www.muzafferozak.com adresinde meskun site, hazrete dair tutulmuş işitsel ve görsel arşivin elde bulunan tamamını bir araya getiriyor. Daha önce başkalarının elinde görüp dinleme fırsatına eriştiğim cuma hutbelerinin tamamı, bunun yanında yurt dışında çıktığı TV programlarının kayıtları, hatta özel meclislerde alınmış görsel ve işitsel kayıtlar mevcut. Aynı zamanda hazretin çekilmiş pek çok fotoğrafı da siteye koyulmuş. Bunların dışında birilerinin elinde avucunda bir şeyler var mıdır bilemem ama bu kadarı dahi ilgilileri için yeterli denebilir.

Sitenin içinde tasnif pek güzel yapıldığından aradığınız şeye ulaşmak gerçekten rahat, belki tek sıkıntısı (ya da benim hâlâ bulamadığım) bu kayıtları bilgisayara indirmek seçeneği. Online dinlemek mecburiyeti, sesli kayıtları dinlemek açısından bir nebze zorluk meydana getirse de yine de meraklıları bu kadarına katlanır sanıyorum.

Video arşivi ise genelde ABD’de çekilmiş görüntülerini içeriyor fakat bunların yanında gündelik muhtelif çekimlerinin ve hatta cenaze merasiminin tamamının da kayıtlar arasında olduğunu söylemek gerek.

Hazretin daha çok gündelik hayatında, ihvanı ile beraberken yahut işyerindeyken veya bir seyahatteyken çekilmiş fotoğrafları ise bir dönemin gündelik hayatına uzaktan bakmak fırsatı verdiği gibi, eşini dostunu da karınca kararınca görüp tanımayı yani bir ortamı müşahede etmeyi mümkün kılıyor.

Görsel ve işitsel materyallerin yanında Muzaffer Ozak’ın kitaplarının da sitede yer aldığını da belirtmek gerekir.

Ahmed Yüksel Özemre’nin mektupları dikkat çekici

Benim yeni rastladığım fakat uzun zamandır var olduğunu anladığım Ahmed Yüksel Özemre’ye ait site (www.ozemre.com), anlayabildiğim kadarıyla Özemre’nin kendisi tarafından kurulmuş ve hazret yazılarını bir süre burada yayınlamış, arşivini kendisi hazırlamış, belgeleri kendisi düzenlemiş. Varisleri de siteyi aynı özenle açık tutmuşlar.

Sitede Özemre’nin kitaplarının bir kısmı, yayınlanmış ve yayınlanmamış yazıları ile birlikte, irili ufaklı pek çok görsel ve işitsel malzeme yer alıyor. Bu sitede en çok dikkatimi çeken ve bir tanesine merakla bakıp hepsini okuduğum, sizlerin de dikkatini çekmek istediğim bölüm ise yazdığı mektuplar bölümü.

Özemre’nin bir kısmı gazetelerde yayınlanmış, bir kısmı ise direkt muhatabına gönderilmiş reddiye ve mektupları yer yer ilginç bilgiler içeriyor. Bu mektuplar, Özemre’nin karakterini ve kişiliğini birinci elden gösteren vesikalar olduğu kadar, bugünden öğrenmemizin kolay olmadığı muhtelif bilgiler içerebiliyor. Benim en çok dikkatimi çeken, Özemre’nin YÖK eski başkanlarından Erdoğan Teziç’e gönderdiği bir mektup oldu örneğin. Özemre mektupta Teziç’in hayatına dair ilginç bilgiler veriyor önce. Hafız bir babanın oğlu olduğunu, İnönü döneminde dahi gizli gizli Kur’an eğitimi almış biri olduğunu Teziç’e hatırlatıyor. Kendisi ile Teziç’in ortak bir geçmişe sahip olduklarını şu cümlelerle dile getiriyor: “Gerçekten de Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi mezunları bizler, biribirimizi iyi tanırız: 1) Siz de hâfız ve hacı bir babanın, merhûm Arif Teziç Bey’in oğlusunuz; ben de hâfız ve hacı bir babanın, merhûm Nûrullah Özemre'nin oğluyum. 2) Ben de Üsküdar'da bâzı yaşıtlarımla birlikte bir hoca hanımdan, merhûm Ulviye Hanım’dan, İsmet İnönü'nün baskı döneminde bu gibi faaliyetler için alınması gereken tedbirlere ve gizliliğe titizlikle riâyet ederek, eski yazı ve Kur'ân öğrenirken siz de gene aynı dönemde bâzı yaşıtlarınızla birlikte Fâtih'de Mesihpaşa Câmii imâmı merhûm Mehmet Selim Eryavuz Hocaefendi’den (1881-17 Mayıs 1960) eski yazı ve Kur'ân öğrenmekteydiniz.”

Mehmet Erken dikkat çekti