İbrahimî bir iman ile İsmailce bir teslimiyetin zihinlerden gönüllere yansıyan en samimi ifadesidir, kurban. Ahireti bayram edebilmenin kutlu mücadelesi, ölümü hatırlamanın en güzel manzarasıdır. “Canı canan dilemiş, vermemek olmaz ey dil!” hassasiyetidir. Bedenin toprak oluşuyla ruhun dirilişidir. İnancın zirvesine takva elbiseleri giyerek ulaşabilmektir kurban.
“Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” ilahî çağrısının bilinciyle hareket etmek, “Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları; O’na ulaşacak olan sadece sizin takvanızdır.” şuuruna varmaktır kurban. Korkumuzu, acizliğimizi, elimizden bir şeylerin gelmeyişini Yaradan’a ifade etmektir. Bize acımasını dilemektir.
Yetimi, öksüzü, garipliği, mahzunluğu hatırlayıştır. Maldan ve candan bir gaye uğruna feda edebilmektir. “O’ndan geldik ve O’na döneceğiz”in hikmetine ermektir kurban. Sevilenden, değer verilenden vazgeçiştir.
Kurban; susuz kalmış çöllere hayat veren bir serap, yolda kalmışlara en yakın yoldaştır. Mazlumların haykırışlarına, bedeli ne olursa olsun kulak verebilmektir. Dizlerimize güç, gözlerimize fer, bileklerimize kuvvettir. Sözde “Canım sana feda olsun!” değil, “Yoluna ölürüm!” hiç değil, hakikatte can verebilmektir kurban.
Acılara, zulümlere, haksızlıklara bir isyanın adıdır kurban. Paylaşmanın, yardımlaşmanın ete kemiğe bürünmüş şeklidir. “Komşusu açken tok yatan, bizden değildir”in uygulamasıdır. Rahmet-i ilahinin bütün bedenleri kuşatmasıdır kurban.
Kurban, Allah’a teslim olmaktır. Kullukta sadakattir. Müslümanca bir tavır, mümince bir duruştur. Allah’a yakınlaşmanın en güzel tarifidir. Hayır kapılarını bir bir ardına kadar açıştır.
Kurban; tevhittir, tekbirdir, besmeledir.
Malımızla ve canımızla Allah’a ait olduğumuzun, en beyaz sayfalara kanla atılmış imzasıdır kurban. Kurban bir neslin dirilişidir, uyanışıdır. Kudüs’ü, Gazze’yi, Yemen’i, Arakan’ı, Doğu Türkistan’ı anlamaktır.
Mekke’nin kızgın çöllerinde Sümeyye, Kerbela’nın sıcağında Hüseyin, Mısır zindanlarında Zeynep Gazali, Çeçenistan dağlarında Cahar Dudayev, Fatih Camii avlusunda Metin Yüksel, Adeviyye Meydanı’nda Rabia, Mavi Marmara’da Furkan, 15 Temmuz’da Halil Kantarcı olabilmektir kurban.
Batıp gidenleri sevmemektir kurban. Karanlık yerine aydınlık, bedbinlik yerine ümittir. Bakışlarımızdaki inanç, yolculuğumuzdaki güvendir. Hayata metelik vermemektir kurban.
Bir rüzgârın esmesi, bir yağmurun yağması kadar gerçektir kurban. Sabahın serini, gündüzün aydınlığı, gecenin karanlığı gibi olağandır kurban.
Tembihlenmiş söz, edilmiş yemindir kurban. Yaşlı, sonsuz bir gülümsemedir. “Öyleyse Rabbiniz’in nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?”ın cevabıdır kurban.
Kurban iman etmektir ötelere, öteleri yakın etmektir.
Bir selam çakıştır şehitlere. Unutmamaktır, unutturmamaktır. Her daim diri kalmaktır. Vazgeçmemektir, yarı yoldan dönmemektir. Sonsuzluğa yürüyüşün kanlı yollarıdır. Hatırlamaktır, gözyaşı dökmektir, terlemektir. Hakikatlerle yüz yüze gelmektir. Kaçmamaktır, mücadele etmektir. “Gözle görülen hiçbir şeyden korkma”yıştır. Anadan, babadan, sevgiliden, evlatlardan ayrılıştır Kurban.
Kurban; geçilmez yollara köprü, aşılmaz dağlara rehberdir. Kapalı kapılara anahtar, kararmış kalplere ciladır. Görmeyen gözleri gördüren, duymayan kulakları işittirendir.
Kurban, gül bahçelerinden ardına bile bakmadan geçiştir. “Ben Leyla’ma gidiyorum, çekil önümden Leyla.”dır. Kapına geldim senden başka kimim var Allahım’dır. Duadır, yakarıştır...
Tarife ne hacet ki… Kurban; tam anlamıyla şuurlu bir eylem, geri dönüşü olmayan bir teslimiyet ve kayıtsız şartsız bir sadakattir işte.
“Dünya hayatının oyun ve eğlenceden ibaret olduğu”nun sırrına erip hakikatte canlarıyla, mallarıyla Allah için kurban olabilenlere ve bu vesileyle “iyilik yolunu tutanlara” ne mutlu.
İyiki kanın kanımıza karıştı . Kardeş kadar değerlimiz .ince derin ve duygulu .