Oruç ruhumuza girebilen çekiçsiz usta. Bizi içimizden eksene çeken, adam olmaya çağırmakla kalmayan, otuz gün ders vermekten geri durmayan güzellik.

Bize bir bağış, değeri kestirilemez bir hediye.

Hayatı yeniledi ve gitti.

Yeniden ve ihmal etmeden geleceğini belirterek gitti. Bayram hediye ederek “gelme”ye gitti.

Bayram otuz günlük ruh-beden çalışmasının ürünü. Azgın taleplerinden vazgeçmiş bir beden, ruha yük değil. Yıkanmış, arınmış ruhun bedenle barışıklığı sır değil.

Bayramla birlikte bir yıl gezdireceğimiz, ruh – beden barışıklığını sağlamış benlik var elimizde.

Mesele, on bir ayı, orucun bulunduğu kıyıya benliği parçalamadan, çarpık hale getirmeden ulaşmak.

Ruha düşen, arınmış ışık ile yolu bulmak ve doğru yürümek.

Her canın yola düştüğü, ecele doğru yol aldığı durumda, doğru yürümektir mühim olan.

En mühim olan.

Sayısız yolculuk türü içinde, o tek olanı bulup, “Kahrın da hoş / Lütfun da hoş” deyip yürüyebilmektir kulluk.

Kitap o yolu anlatır. Bütün yönleriyle ortaya koyar. Oruç, zekat, hac ve namaz bu yolculukta müminin elini tutar; düşmeden, sendelemeden, şüpheye kapılmadan hedefe taşır.

Oruç, namaz, zekat, hac... her biri nöbeti diğerine devrederken, namazı yedi emin kılarlar.

Onlarla dost olmadıkça yol yürünemez.

 

Ahmet Mercan yazdı