Kitabın adında geçmesine rağmen bu kadar ayrıntılı bir ekonomi kitabı okuyacağımı tahmin etmiyordum. Sonuçta bahsedilen zaman Orta çağ olduğundan ekonomik sistemler ve işleyiş de kısıtlı olur, diye düşündüm. Kitabın hacmine de bakınca bu düşündüklerimin gerçek olmasını bekledim. Fakat gördüm ki karşımda bol terimli bir kitap var. Birkaç sayfadan sonra bu gerçeklik üzerine zırhımı kuşandım ve yazar Jacques Le Goff'un "Beni ister anlayın ister anlamayın" diye bağıran satırlarının üzerine üzerine gittim. Fakat kazanan her zaman yazardır, okuyucu ancak ona ortak olabilir. Kararlı, dikkatli ve vazgeçmeyen okuyucu daima zaferin ortağı olacaktır ama küçük ortağı...
Kitabın adıyla içeride yazılanları özdeşleştirebilmek için biraz ilerlemek gerekiyor. Murabahanın baş konu olduğu kitap, Orta çağ şartlarında bu işlerin nasıl döndüğünü anlatıyor. Kilisenin pek hoşlanmadığı bu meslek, tefecilikle eşdeğer görülüyor. Ya paranı ya canını ikilemindeki asıl nokta da burada zaten. Dünya sistemi faizciliği uzaktan kötü bir şey olarak görse de bu ölümcül sistem üzerine ekonomisini kurmuş durumda. İşin en garip tarafı Türkiye gibi ülkelerde meselenin laiklikle beraber ele alınıyor olması. Laikliği sadece günah işleme ve işletme özgürlüğü olarak ele alırsanız ekonomik modellerin tümünü harap eden ve bireysel olarak da insanları teker teker alnından vuran faiz ve tefecilik yöntemini kapitalist soslarla olumlamaya, olumlamasanız da uzaktan izlemeye devam edersiniz.