Türkçeye dair kaleme aldığı eserlerle tanınan yazar, hatip ve seyyah Nejat Mullimoğlu, vefatının 15. yıldönümü münasebetiyle Yeni Dünya Vakfı’nda düzenlenen toplantıda yâd edildi. “Bâbıâli Enderun Sohbetleri”nin 31’ncisinde “Ömrünü Türkçeye Adamış Bir Münnever” başlığıyla Muallimoğlu’nun hayatı, eserleri ve fikirleri üzerinde duruldu. Mehmet Nuri Yardım’ın yönettiği toplantıda, Üstün İnanç, Harun Yöndem, Recep İncecik, Muhsin Karabay, Nurettin Taşkesen, Selahattin Uslucan ve diğer katılımcılar duygu ve düşüncelerini dile getirdiler. Üstün İnanç, yakın dostu olan Nejat Muallimoğlu’ndan bazı hatıralar nakletti, Ortadoğu gazetesinde birlikte çalıştıkları günleri andı. İnanç, “Çok kültürlü, okuyan, araştıran ve birikimi olan bir münevverdi. 15 yıl sonra hatırlanmasına sevindim. Allah rahmet eylesin.” dedi. Cihat Baban’ın “Nejat Muallimoğlu, Türkiye’de konuşmayı öğretmek vazifesini üzerine alanlardan biri oldu.” sözleri ise toplantıda dikkat çekti.
Mehmet Nuri Yardım açış konuşmasında, “Nejat Muallimoğlu, Türkçeye âşık, Türkçeye sevdalı, kültürümüzü gençlere tanıtmak için çaba gösteren önemli bir aydındı. Bugünün gençlerinin örnek alması gereken bir dava, fikir, ideal ve ülkü adamıydı. Onu rahmetle yad ediyoruz.” dedi.
Günümüzün Evliya Çelebi’si
Mehmet Nuri Yardım, Türkçenin zenginliği, zarafeti ve ahengi hakkında pek çok eser kaleme alan Muallimoğlu’nun Türkçe Bilen Aranıyor kitabının bin 432 sayfa, Düşünen İnsana Hazine’nin bin 470 sayfa, Bütün Yönleriyle Hitabet’in bin 160 sayfa, Bir Türk Vatana Döndü kitabının ise 736 sayfa olduğunu hatırlatarak, ayrıca yazarın 20 eseri bulunduğunu söyledi. Eserlerinin büyük bir birikim ve emek sonucu ortaya çıktığını belirten Yardım, şöyle dedi: “O iyi bir yazar, kıymetli bir hatipti. Ama aynı zamanda yorulmaz bir seyyahtı. Yurt dışına çıkıyor ve 14 yıl boyunca geziyor. Âdeta günümüzün Evliya Çelebi’si. Gezip görmediği ülke neredeyse yok gibi. Asya’yı, Afrika’yı, Avrupa’yı, bilhassa İslam dünyasını geziyor. Ve dönüşte intibalarını kaleme alıyor. Bütün eserlerinde edebiyatımızın iyi yazar ve şairlerinden örnekler veriyor.” Muallimoğlu’nun hayatı, kişiliği ve Türkçeye olan bağlılığı ile vukufiyetine dikkati çeken Yardım, “O büyük seyahati esnasında parası bitince 2 fotoğraf makinesinden birini ve altın saatini satarak yolculuğuna devam ediyor. Çok sıkışında konferanslar vererek harçlığını çıkarıyor.” dedi.
Bir Kore gazisiydi
İttifak gazetesi imtiyaz sahibi Recep İncecik ise 20’li yaşlarında tanıdığı Nejat Muallimoğlu’nun, özellikle Türkçe ile ilgilenen herkesin tanıması gereken bir şahsiyet olduğunu vurgulayarak, “Karşısındakinin görüşüne, sohbetine önem veren, beyefendi birisiydi, çok kültürlüydü.” ifadelerini aktardı. Muallimoğlu’nun aynı zamanda Kore gazisi olduğunu hatırlatan İncecik, buluştukları zaman savaş hatıralarını anlatırken “Korelilerle bizim aramızdaki fark şu, Koreliler aralarda kitap okurlardı, bizimkiler de konuşurlardı.” dediğini aktardı. İncecik, Muallimoğlu’nun Türkçeye son derece vakıf olduğunu, Türkçenin bugünkü durumuna ise çok üzüldüğünü, normalde çok beyefendi olmasına rağmen Türkçenin yanlış bir kullanımını veya yanlış bir tercümeyi gördüğü zaman sinirlerine hakim olamadığını ifade etti.
TRT’nin eski spikerlerinden Harun Yöndem ise, Muallimoğlu’nun yurt dışında konferanslar vererek para kazandığını ayrıca Japonya’dayken filmlerde Türk rollerini oynadığını ve seyahatine bu şekilde devam ettiğini söyledi. Yayıncı Selahattin Uslucan, Muallimoğlu’nun Amerika’da yaşadığı için İngilizceyi çok iyi bildiğini belirterek, şöyle devam etti: “İngilizceyi de Türkçeyi de çok iyi bilirdi. Çeviri yapanların bir kısmı Türkçeyi bilse de İngilizceyi o derinlikte bilmez ve yanlış tercüme edebilir. Nejat abinin avantajı ikisini de çok iyi bilmesiydi. İnşallah bütün eserlerini Avcıol Yayınları olarak neşredeceğiz.”
Edebiyatçı yazar Muhsin Karabay bu toplantı için Nejat Muallimoğlu’nun mezarını ziyaret etmek istediğini, ancak çok zor bir şekilde bulabildiğini belirterek, şair ve yazarların kabirlerinin unutulmaması gerektiğini söyledi. Toplantının sonunda, pazar günü ikindiden sonra Merkezefendi Camii’nde buluşularak başta Nejat Muallimoğlu olmak üzere Merkezefendi Mezarlığı’ndaki diğer edebiyatçıların ve sanatkârların mezarlarının ziyaret edilmesi kararlaştırıldı. İlgi gören ve yaklaşık iki saat süren toplantı, fotoğrafların çekilmesinin ardından sona erdi.
Kekemelikten hitabet ustalığına
İstanbul’da 1926 yılında dünyaya gelen Nejat Muallimoğlu, asıl mesleği kimya mühendisliği olduğu halde Türkçe üzerine araştırma ve çalışmalarda bulundu. Japonya’nın en büyük gazetelerinden birinde yazıları yayınlandı. 2000 yılında “Hasan Ferit Cansever Türk Ocakları Hizmet Ödülü”ne lâyık görüldü. Birçok gazete ve dergide yazıları yayımlanan Muallimoğlu’nun toplam 24 telif ve tercüme eseri bulunuyor. İyi bir hatip olan ve değerli araştırmaları bulunan Nejat Muallimoğlu, 28 Temmuz 2003 tarihinde İstanbul’da vefat etti ve Merkezefendi Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Mehmet Nuri Yardım’ın Nejat Muallimoğlu ile 18 Nisan 1999 tarihinde yaptığı mülakatta ünlü hatip hayatından ilginç kesitler sunuyor: “Ortaokul yıllarında iken ben kekeme idim. Ve konuşurken zorlanıyordum. Hatta bazen kendi adımı bile zor söyleyebiliyordum. O zaman benim elime eski Yunanistan’ın ve halen tarihin büyük hatiplerinden Demosten’in bir eseri geçti. Demosten kekemeliğini düzeltmek için ağzına çakıl taşı koyuyor ve yüksek sesle okuyup yüksek sesle konuşuyormuş. Ben de bunu yaptım. Ege Denizine bakarak ağzımda çakıl taşları, okuyup konuşuyordum. Gerektiğinde bir cümleyi nefes almadan söyleyebilmek lazım. Gerektğinde nefes alarak konuşacaksınız.”
Aynı mülakatta Nejat Muallimoğlu, Türkçenin önemini şu sözlerle dile getirmiş: “Dilimizin ahengi, musikisi bir üstünlüğüdür. Türkçe dünyanın en güzel dillerinden biri. Ama iyi söylendiği zaman. Fakat maalesef bugün bu ahenk kaybolmuştur. İnceltme işaretlerini kaldırdık. Birçok kelimeyi yanlış telaffuz ediyoruz. Türkçenin güzelliği uzun heceydi. Türkçeyi kakafonik seslerle doldurduk. Göğüs var diye sadr, sine ve bağır kelimelerin atacak mıyız? Fakat attığımız takdirde biz “onu bağrıma bastım”, “onun sözlerini sineye çekemem” diyemeyeceğiz. Mesela harp ve savaş kelimeleri farklıdır. İstiklal Habri doğrudur. Ama Dumpupınar Savaşı vardır. Türkçeyi yanlış kullanıyoruz. Geçtiğimiz hafta deiyor, yanlış. Geçen hafta denilmeli. Dilimiz böylece hem ifade gücünden çok şeyler kaybediyor, hem de kısırlaşıyor. Kanaat kelimeis atıldı. Yanlış. Kanaat kelimesini ihtiva eden birçok deyim de bu arada çekip gitti kültürümüzden. Dilimiz birçok yönden fakirleşti. Özellikle tercümelerde bunu daha yakından hissediyoruz.”