Yordam dergisindeki yazılarında Hülya Bahadır, “Ne büyük keyiftir kitap okumak! Okumak! Her şey okuma ile başlamıyor mu?” diyerek içinden geldiği gibi yazmaya başlıyor ve öyle devam ediyor. Önce annesinin anlattığı masallarla sonra Eflatun Cem Güney’in Dede Korkut Hikâyeleri’yle başlayan okuma serüveni, birçok kitapla tanışmasıyla birlikte büyüyor, süsleniyor.
Okumayı öğrenmezsen çoban olursun
![]() |
(+) |
Birinci sınıfa Mehmet Akif Ersoy’la, annesinin ona İstiklâl Marşı’nı ezberletmesiyle başlıyor Bahadır. Daha sonra babası -korkutma amaçlı- ‘okuma yazmayı Cumhuriyet Bayramı’na kadar öğrenmezsen seni köye çoban olarak göndereceğim’ diye söylediğinde korkudan azimle okuma yazmayı çözüyor Hülya Bahadır. Renkli Ayşegül kitaplarıyla tanışıyor böylece. Çocukluğunda Ömer Seyfettin’in mutlu sonla bitmeyen, Kemalettin Tuğcu’nun çileli çocuk kahramanlarının mutlu sona ulaşmasıyla tamamlanan hikâyeleriyle; Tommiks, Zagor gibi arkadaşlarla takas edilen çizgi romanlarla yenidünyaları fark ederek büyüyor.
Kurallar sıkıcı değildir
Hülya Bahadır’ın yazdıklarında çocuksu bir ruh kelimelere bürünüyor. Belki de yaşına göre bir fanzinde yazıyor oluşu böyle açıklanabilir. Aslında kendisinin disiplinli bir insan olduğu yazdıklarından, geçmişinden anlaşılıyor. Lise yıllarında okuldan kaçan öğrencilere garip bir varlık olarak bakan, çalışkan ve sorumluluklarının bilincinde bir genç olarak yetişiyor. Günümüz gençlerinin kaçtığı disiplinli bir hayatı daha çocukluğunda, okul hayatında benimsediği anlaşılıyor Bahadır’ın; ancak yazarken kendine hâkim olamayıp coşkulu ve aldırmaz bir tavırla içtenliğini dışa vurduğu duyguları da yazdıklarında görmek mümkün oluyor. Aynı zamanda değerlerini önemseyen ve öğrencilerine anne gibi davranan bir öğretmen Hülya Bahadır. Doğruyu söyleyecek ve sonrasında susacak, her zaman sözüne güvenilecek birileri vardır ya… Onlar gibi.
![]() |
(+) |
Ağaçtan düşen tırtıl
Hülya Bahadır’ın anlattıklarında hüzün de var elbette. Ancak bu hüznü tatlı bir gülümsemeyle anıyor insan. Bu yüzden üzücü bir olayı anlatmasında bile heyecanı, coşkuyu insanın hissetmesi mümkün oluyor. Çocukluğunda okunması yasak olan Kemalettin Tuğcu kitaplarını, çizgi romanlarını bir ağaç altında okurken karıncalar, böceklerle dolan çevresinden ve üzerine düşen tırtılları iğrenerek üzerinden attığından bahsetmesi… Çocuk bir kalbin, elindeki yasaklanmış bir çocuk kitabını sır saklar gibi koruması ve kitabı böceklere karşı savaşım göstererek okuması… Ders kitabı haricinde kitap almanın bir lüks oluşu… Her istediği kitabı alamamanın zorlukları… İnsan, şimdiki rahatlığı görüp o günleri hayal etmeye ve anlamaya çalışıyor.
Yordam’ın sarı kağıda baskılı 3. 4. ve 5. sayılarında Hülya Bahadır’ın seneleri, birçok anısı cümlelerle bağlanarak unutulmaz oluyor.
Sarı kağıda siyah beyaz dergi
İşte Yordam Edebiyat Dergisi zorluklara rağmen, kolaylıkların da yardımıyla Hülya Bahadır gibi yazmayı sevenleri bir çatı altında toplayarak 5. sayısına ulaşmış durumda. Mehmet Sait Çakar’ın liderliğinde çıkan dergi aslında kim onu sahiplenirse, kim güzel bir söz derse onun peşinden gitmeye hazır. Yordam, kimi zaman eksilen kimi zaman çoğalan yazarlarıyla birlikte, her sayıda “edebiyat”a daha da yaklaşarak güzel işlere imza atmak istiyor.
Yordam’a İstiklal Caddesi'ndeki Mephisto, Fatih'teki Ağaç ve İnkılâb kitabevlerinden, Kocamustafapaşa'daki Paşa kitabevinden ulaşmak mümkün.
Gözde Nurcan, Yordam’ın yolunda ilerlemesini istedi
Yazangozde(at)gmail.com